13 Eki 2012

Değişimin yolu AKP’nin sonu


Yurttaşlarımız ülke içinde biraz dara düştüğünde bir “Hızır” bekleyişine girer. Bunun nedeni, yurdumun güzel insanlarının dış güçlere karşı bağımsızlık için savaşma kültürü ve destansı geçmişi olmasına karşın, kendisini yönetenlere karşı hak ve özgürlükler uğruna savaşma kültürü yeterince gelişmemiş olmasıdır. Yurttaşlarımızın sahip olduğu hak ve özgürlükler, hep “yukarıdan” bağış olarak verilmiş, uğruna pek kan ve gözyaşı dökmemiştir. Bunun sonucunda ulusumuzda, hak ve özgürlükler için sınıfsal karakterde bir örgütlenme ve kavga kültürü yeterince yeşermemiştir. Buna karşılık, “Bir lokma, bir hırka” kanaatkarlığı ile “Beni sokmayan yılan bin yaşasın, bal tutan parmağını yalar, erken öten horozun başı kesilir” misali aykırı atasözleri üretmiştir.
Toplumsal alt yapımızın ürettiği bu aykırı kültür, ülkemizde zehirli yılanların kol gezmesine; soygun, yağma ve vurgunların akıl almaz boyuta tırmanmasına, haksızlık ve hukuksuzluğun pek yadırganmamasına yol açmıştır. Toplumsal düzende yaşanan bu olumsuzluklara karşı her dönem, farklı bir nefesle sesini yükselten gencecik fidanların, güzelim çınar ağaçlarının biçilmesine pek karşı koyan olmamıştır.
Kısır döngü bir ulusun kaderi olamaz
Bu kısır döngü elbette bir ulusun kaderi olamaz. Bir bakıma değişimin yolunu AKP’nin kendi sonunu getirici adımlar atarak açmış ve açmağa devam etmektedir. Bu bağlamda bir gerçeğin altını çizmekte yarar var: İnsanların doğru biçimde siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan örgütlenmemiş, demokrasisi yapısal sorunlar nedeniyle özürlü bir ulusun kaderini iç dinamiklerden daha çok, dış dinamikleri etkilediği yadsınamaz bir gerçektir. Ülkemiz için bu kuramın günümüzde ne ölçüde geçerli olduğunu tartma, atılacak adımların saptanması için önemlidir. AKP’nin dayattığı çağdışı bir baskı düzenini sürdürmek için sahip olduğu dış destek daha ne kadar devam edebilecektir.
Kriz, Batı dünyasında ayrışmaya neden olacak
ABD, Batı dünyası ile özdeşleşmiş egemen bir güç olarak artık tek başına dünyayı şekillendirebilme yetisini yitirmiştir. ABD’nin dünyadaki varlık ve etkinliğini sınırlayan yeni dış dinamiklerin ortaya çıkışı, dünyamızda barış ve güvenliğin sağlanmasında en önemli yeni bir gelişme olduğu söylenebilir. Diğer yandan Batı dünyası içinde kapitalist sistemin sürekli kriz sürecine girmesi de Batı dünyası içinde de ayrışmalara yol açacağı kuşkusuzdur. Türkiye’ye bunun elbette yansımaları olacaktır.
Diğer yandan ABD’nin son on yılda sözde demokrasi ve insan hakları adına Ortadoğu’yu şekillendirme macerasının makyajı dökülmüş, bunun da ötesinde kendi varlığına kasteden canavarı beslediği gün yüzüne çıkmıştır. Ortadoğu halkları kurtarıcısından kurtulmaya adeta can atmaktadır. Bütün bu nedenlerle ABD’nin kendi kısa erimli çıkarları için ittifak içinde olduğu taşeronlarına bir yanda da kuşku ile bakmaya başladığı söylenebilir.
Dünya AKP’nin ‘deliğe sürülmesini’ umursamayacak
Batı ve Doğu için Türkiye önemlidir ama ülkenin dayandığı toplumsal temeller o denli önemli değildir. Ilımlı İslam dünyası yaratmak için ülkemize oynatmak istenen iğreti rolü AKP’nin yüzüne gözüne bulaştırmış, atmak istediği adımların Batı için de riskler taşıdığı görülmeye başlanmıştır. Görünen o ki, AKP’nin “deliğe sürülmesine” dışarıda umursayan pek olmayacaktır. Sonuç olarak ülkemiz dışında meydana gelen oluşumlar, yeni dış dinamiklerin yarattığı ortam, ülkemizin içinde bulunduğu dar boğazdan silkinip çıkmasını eskisi kadar zorlaştırıcı olmadığı söylenebilir.
Temelde gelenekçi bir yapıda olan toplumları değişime hazırlayan en önemli iç dinamiğin özde ekonomik olduğu yadsınamaz. Bal tutanın parmağını yalamasını hoş gören yurdumun güzel insanı, bunun sonucunda kendi sofrasındaki aş yetmez olunca, “daha fazla aş ve ekmek“ diye bağırarak sokakları arşınlayamasa da, “daha fazla hak ve özgürlükler için“ meydanları doldurmaktan kaçınmayacaktır. Dışarıdan pompalanan sıcak para ile sağlanan sanal büyüme kaygan bir zemindedir. Ayrıca bu tür bir büyümede yandaşlar semirirken yurttaşın sofrası fakirleşmekte, gelir dağılımında uçurum büyümektedir. Bıçak kemiğe dayanmaktadır. Hiçbir afyon bunun acısı dindiremez.
AKP’yle değil, gerçek gündemle uğraşalım
Diğer yandan Türk Ulusunun ülkemizde, çevremize olan bitenden acı duymadığını sanmak yanlışlık olur. Türk toplumunun ezici çoğunluğunun ülkenin dışarıdan birlik ve bütünlüğüne yönelik her türlü müdahaleye aşırı hassas olduğu, bu bağlamda yabancılarla işbirliğinde olanları görebildiğinde cezalandırdığı bilinen bir gerçektir. Bugün ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden en önemli sorunlar, dışarının etki ve telkinleriyle AKP’nin kendisini ve ülkemizi batağa sürükleyen, çerçevesi belirsiz iç ve dış politika açmazlarıdır. Değişim kesindir, ne var ki halkımızın değişim için ödeyeceği “gecikme faizi tutarı” her gün artmaktadır. Rahmetli Aziz Nesin’in deyişi ile “eşeğin kendi dururken gölgesi ile dalaşmayalım.” AKP’nin yarattığı gündemle değil, ülkemizin gerçek gündemini ulusumuzla paylaşıp tartışalım.
Önemli Not: Balyoz Davası’nın kurgulanmasında bir kısım Emniyet mensuplarının oynadığı rolü, Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 28.09.2012 tarihinde, saat 09.00’da yapılacak duruşmasında belgeleri ile açıklayacağım.
Son Güncelleme: Perşembe, 27 Eylül 2012 20:26

Hiç yorum yok: