Enver Paşa Tuzağı (1)
Dünkü gazetelerde okuduğum yazılardan birinin başlığı buydu: “Enver Paşa Tuzağını Hatırlamak!”
“Hatırlamak” sözcüğü aslında yetersiz. Enver Paşa tuzağını hiç akıldan çıkartmamak gerekiyor.
Gerekiyordu demek daha doğru. Tuzağa çünkü -yüz yıl arayla!- yeniden düştük bile.
“Enver Paşa tuzağı” denen şey nedir?
Her şeyden önce dolduruşa gelmek.
Tuzak nasıl hazırlanmıştı?
Müslüman dünyaya vıcık vıcık yağ çekerek.
Yaz aylarında bu konuda çok ilginç bir kitap okudum: “On Secret Service East of Constantinople”…
Peter Hopkirk’ün “İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun” adıyla İnkılap Yayınları’ndan Türkçeye de çevrilen eseri, bilmem hâlâ bulmak mümkün mü? Bulabilirseniz mutlaka edinin….
Hopkirk, kitabın girizgâhını daha önce “Büyük Oyun” isimli eseriyle 90’lı yıllar başında yapmış...
‘Büyük Oyun’ hâlâ güncel
“Büyük güçlerin” Doğu’daki (Ortadoğu+Kafkaslar+Orta Asya) paylaşım serüvenini anlatan ilk kitabın takdimini yaparken Hopkirk;
“Geçmişin acı yüklü dersleri bize sanki hiçbir şey öğretmemiş gibi” diyor ve ekliyor: “Tarih aslında bir tekerrürden ibaret. Gazete başlıklarına baktıkça insan, yüzyıl öncesinden bu yana fazla bir şeyin değişmediğini görüyor. Büyük oyun hâlâ güncelliğini koruyor!”
Hopkirk başka deyişle durduk yerde depreşen bir tarih nostaljisiyle konuya el atmamış.
“Büyük Oyun”un tarih sahnesine doludizgin yeniden girdiğini düşündüğü için, devamlılığı vurgulamak adına konuya sardırmış.
“İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun”, Hopkirk’ün aslında o “Büyük Oyun”isimli eserinin devamı...
“İstanbul’un Doğusundaki Oyun”, Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’in; 19. yüzyıl sonunda İngiltere, Fransa ve Rusya arasında cereyan eden paylaşım savaşına girme ihtirası ile başlıyor.
Dönemin oryantalist kamuoyu önderleri -ki günümüzün “düşünce kuruluşlarına” tekabül ediyorlar!- Kaiser’e şeytanın aklına gelmeyecek bir plan sunuyorlar: “Halifenin ümmetini biz kendi saffımıza çekip, Müslüman camiayı rakibimiz olan güçlere (başta İngiltere ve Rusya!) karşı kışkırtıp topluca ayaklandıralım!” diyorlar:
“Kaiser ‘Müslüman dostu’ ayaklarına yatarak Halife’nin teveccühünü kazansın. Böylelikle Halife, Kaiser namına İngiltere ve Rusya gibi Almanya’nın düşmanı olan öbür Hıristiyan imparatorluklara seçici bir ‘cihat’ açsın!”
“Bu ‘Kaiser cihat’ının inandırıcılığını temin etmek için de Wilhelm’in Müslümanlığa geçtiği dedikodusu yedi düvele yayılsın!..”
‘Hacı Wilhelm’ sahtekârlığı
Ne çılgın fikir değil mi?
Ama emperyalizm bahis konusu olduğunda gerisi teferruattır adına Alman imparatoru fikri acayip tutuyor ve uygulamaya koyuluyor. 114 yıl önce, 1898 Ekimi’nde Abdülhamit’i ziyaret için kalkıp İstanbul’a geliyor. Padişahın“halkını” ve “ümmetini” avcuna almak amacıyla buradan, tüm aşamaları önden hazırlanmış bir geziyle Kudüs ve Şam’a gidiyor.
Kaiser’in “Müslüman dünya aşkını” yaymak amacıyla özel olarak planan gezi, I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan olayların dönüm noktası oluyor.
Gezi boyunca Alman propaganda çarkı tam gaz çalışıyor ve Alman imparatorunun sadece Müslüman dünyaya olan bağlılığı işlenmekle kalmıyor, ilaveten majestelerinin Müslüman olduğu mesajı etrafa yayılıyor.
Kaiser’in gizlice hacca giderek “hacı” olduğu, adının “Hacı Wilhelm Muhammet” şeklinde değiştirildiği söyleniyor…
Bu propagandalar özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Arapça, Türkçe gazetelerinde geniş biçimde yayımlanıyor.
Bu manevra için Kaiser; Osmanlı başkenti İstanbul’u operasyonun 1 No’lu üssü yapıyor…
“Müslüman dünya lideri” kontenjanından başta Sultan Abdülhamit’i, arkadan ittihatçı Enver Paşa’yı sonuna dek kullanıyor ve parmağında oynatıyor.
Hikâye uzun sonra gene devam ederiz…
Dinin siyasete alet edilmesi, hele böyle uluslararası büyük siyasete alet edilmesi demek ki hem çok yanlış, hem çok tehlikeli, hem büyük riyakârlıklara kapı aralayan bir işmiş…
Enver Paşa tuzağı denen konu bizde tekrarlanageldiğince Goeben ve Breslau zırhlılarının Boğazlar’dan geçmesiyle kopan fırtınadan ibaret değil…
Böyle geniş bir arka plan ve o arka planda “Müslüman dünyaya yağcılık yapan” emperyal gücün gazına gelmek var.
O yılların olayları; “Hacı Wilhelm” numarasıyla tetiklenmişti…
Bugünkü olaylar zinciri göbek adı “Hüseyin” olan, sık sık Müslüman olduğu iddialarıyla anılan ve “Müslüman dünyaya zeytin dalı uzatmak” konusuyla temayüz eden Obama döneminde hız aldı…
Dün olduğu gibi bugün…
Ön planda gene “aslansın, kaplansın” diye sırtı sıvazlanan ve “Müslüman dünya liderleri” olarak öne sürülen Türk liderler var.
Hopkirk’ün dediği gibi hakikaten…
Geçmişin acı yüklü dersleri hiçbir şey öğretmemiş gibi!
Enver Paşa Tuzağı (2)
“Boğazlardan geçen iki Alman zırhlısı Osmanlı bayrağı çekip Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalayınca; emri veren Alman yanlısı Enver Paşa’nın gafletiyle Birinci Dünya Savaşı’na girmiş olduk…”
Enver Paşa tuzağı denince, akla gelen ezber bu değil midir?
Emperyal güçlerin paylaşım savaşını konu alan “Büyük Oyun”daki, “büyük tuzak” aslında çok önceden kurulmuş ve tuzağa yalnız Enver Paşa değil, padişahıyla, şeyhülislamıyla tüm Osmanlı düşmüş…
Goeben-Breslau zırhlıları son damla sadece…
Dün bu sütunda Peter Hopkirk’ün “İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun / On Secret Service East of Constantinople” isimli kitabından bahsetmiştim. Çarpıcı bilgiler içeren kitap “oyunun” ve “tuzağın” 19. yüzyıl sonunda kurulduğunu söylüyor.
Abdülhamit, isteksizce de olsa, Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’le birlikte arı kovanına el sokuyor ve bodoslamadan “Büyük Oyun”a müdahil oluyor…
‘Deutschland Über Allah!’
“Tuzak”, burada, Osmanlı hükümdarının kendisine ait olmayan bir “Büyük Oyun”un içine böyle cümbür cemaat girmesinde…
İyi de sultan bu “oyuna” niye giriyor?
Çünkü, “Müslüman dostu”, “Müslüman hamisi” pozuyla yanına yaklaşan II. Wilhelm, hiç kimse yüz vermezken kendisine bol bol yağ çekiyor…
Padişaha yağ çekmeyi hakkında “gizlice Müslümanlığa geçti”, “gizlice Hacca gitti” iddiaları yaymaya dek vardıran ve “Hacı Wilhelm” lakabıyla anılan Alman İmparatoru; sonra ümmeti tavlamak için 1898’de İstanbul’a geliyor. Buradan Kudüs ve Şam’a gidiyor. Şam’da Selahaddin Eyyubi’nin mezarı başında övgüler düzüyor. Sağda solda “Ben Hıristiyan doğmasaydım, Müslüman olurdum!” demeçleri veriyor.
Müslümanların “kalplerini ve akıllarını fethetmek” için Osmanlı sultanının altından girip üstünden çıkan “Hacı Wilhelm” (!) arkadan Abdülhamit’ten bir cihat çağrısı istiyor.
Wilhelm’in meselesi bu…
Halife, şeyhülislamı aracılığıyla, Büyük Britanya İmparatorluğu, Rusya ile Fransa boyunduruğu altında yaşayan tüm Müslüman halkları “kutsal cihat”a çağırsın…
“Cihat”; Müslüman tebaası bulunmayan Müslüman dostu Hacı Wilhelm’i (!) kapsam dışında tutsun…
Ama Asya, Afrika, Hindistan Müslümanlarını Ruslarla İngilizlere karşı kışkırtsın…
Hint Müslümanlar, İngilizleri Hindistan’ı terk etmeye dek zorlasınlar…
İngilizlerden boşalan yere de Almanlar geçsin….
“Hacı Wilhelm”in planı son kertede, Hindistan’daki İngiliz sömürge imparatorluğunu devirmek.
Sultanın “cihadını” Wilhelm bunun için istiyor.
İngilizler tabii planı duyunca çıldırıyorlar ve “Hacı Wilhelm”i, “Deutschland Über Allah!” diye ti’ye alıp yerden yere vuruyorlar…
Müslüman dünya davası
Kaiser’in stratejisini Hopkirk “Bitmeyen Büyük Oyun”da; “militan İslamın güçlerinin Almanya’nın çıkarları için seferber edilerek kullanılması” diye özetliyor.
İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Konrad von Wangenheim dönemin Amerikan Büyükelçisi Morgenthau’ya bunu; “Dostum, bu Müslüman dünyası meselesi, çok büyük iş!” diyerek açıklıyor.
Morgenthau sonra bu konuşmayı, Wangenheim’i kastederek; “Odasında oturmuş, kocaman kara bir Alman purosu tüttürürken, bana Almanya’nın fanatik İslam dünyasının tümünü Hıristiyanlara karşı ayaklandırmayı planladığını açıkladı” diyerek not düşüyor…
“Müslüman dünyanın”, emperyalist dava yolunda kullanılması işini, özetle Amerikalılara Almanlar öğretiyor!
Berlin; “cihat” numarası altında “Müslüman asker kullanma” projesine -hem insan hayatı hem parasal anlamda- “ucuz olduğu” için talip oluyor…
Abdülhamit; “gizli Müslüman” ayağına etrafında dönen Wilhelm’e istediğini veriyor. Ve şeyhülislam, Kaiser için sonunda özel cihat açıyor…
Amma velakin Almanya olayları tam punduna getirmeye çalışırken, İstanbul’da II. Meşrutiyet ilan ediliyor. “Jön Türk” hareketiyle kısa süre kontrpiyede kalma korkusu yaşayan Berlin, bu defa Jön Türkler arasında idealist ve iktidarperestlerin çekişmesine odaklanıyor. Kartlarını ikinci kategoride olan Enver Paşa’dan yana kullanıyor…
Babıali Baskını diye bilinen ittihatçı darbesinin ardında Hopkirk, Almanya’nın olduğunu söylüyor ve bunu “İngiliz Büyükelçisi (Londra’ya geçtiği) telgrafta‘darbenin Alman niteliğine’ dikkat çekti” diyerek kayda geçiyor.
Sonrası malum…
Almanların “Büyük Ortadoğu Projesi’nin” eşbaşkanı o tarihten itibaren özetle Enver Paşa oluyor!
Ne var ki, sözümona cihatla ayaklanan Müslümanlar adres şaşırarak, İngiliz İmparatorluğu yerine Osmanlı’ya baş kaldırıyor!
Bu kadar mı tarihten ders alınmaz?
Devreye sokulan taktikler bile aynı…
İçeriyi dizayn etmekten tutun da “Müslüman dünya” davasını kullanmaya kadar…
“İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun”u bulup okuyun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder