24 Eki 2012


Türk Milliyetçisi Barış Kaya’nın önemli mektubu

Sayın Barış Kaya’nın 16 Ekim 2012 günü yolladığı önemli epostasını olduğu gibi yayımlıyoruz. Yarın bu köşede mektup üzerine görüşlerimizi bulacaksınız. Şimdi söz Kaya’nın:

“Üstüne basa basa Türk milliyetçisiyim”
“Ben 37 yaşındayım. Üniversite ve mastır eğitimimi ABD’de yaptım ve toplam 13 sene orada yaşadım. Bu sebepten sizi daha en başından kaybettim sanırım.
“Türk milliyetçisiyim. Üstüne basa basa tekrar yazıyorum, ‘yurtsever’ değil, hatta ne olduğu belirtilmemiş sadece ‘milliyetçi’ de değil, üstüne basa basa, ‘Türk milliyetçisiyim’! Ben bu ifadeyi asla ‘ırkçılık’ olarak görmüyorum. Ancak Türk olmaktan utanırmış gibi yapmak da kanıma dokunur.
“Lise çağlarından beri bu duyguyu taşıyorum. Bu duygunun doğal sonucu elbette beni ‘milliyetçi hareket’i temsil ettiğini iddia eden partiye kaçınılmaz olarak çekecekti ve çekti. Uzun süre yurt dışında yaşamam sebebiyle bugüne kadar sadece 3 kez oy kullanabildim ve hepsinde de MHP’ye oy verdim.

“Hayatım solculara nefretle geçti, neden?”
“Size karşı çok açık olmak istiyorum. Hayatımın önemli bir bölümü solculardan nefret etmekle geçti. Bunun ekonomik anlamda sosyalizme uzak olmakla da hiçbir ilgisi yoktu. Zira benim için hangi ekonomik sistemle yönetileceğimizin o zamanlar hiçbir önemi yoktu. Önemli olan Türk Devleti’nin güçlenmesi ve Türk Milleti’nin yükselmesiydi. Ancak özellikle lise çağlarımda, içimdeki Türkçülük ateşi yeni yeni yanmaya başladığı yıllarda, Türkiye’deki solcuların çoğu ‘Kürtçülük türküleri’ söylerlerdi. Annem sol görüşlü olduğu için evimizden Cumhuriyet gazetesi eksik olmazdı ve bu gazetede mesela Oral Çalışlar tam bir Kürtçüydü. Gazetenin genel politikası, attığı başlıklar filan da asabımı bozardı. O yıllarda açıkça ‘etnik nefretini’ kusmak isteyen hemen herkes ‘solcu’ kisvesine bürünmüştü.
“Sonra ben genç yaşta yurtdışına çıktım. Bu olaylardan uzak yaşadım yıllarca, iyi de oldu, zira Türkiye’de kalsaydım, muhtemelen Ülkü Ocaklarında ‘reis’ falan olurdum. Yurtdışında yaşamak ne olursa olsun insanın olaylara daha geniş bir açıdan bakmasına yardımcı oluyor.

“Sorun sosyalist olmanızda değil”
“Bugün geldiğim noktada MHP yönetiminin aynen sizin söylediğiniz gibi Amerikan maşası olduğunu gayet net görebiliyorum. Bununla ilgili çok örnek verebilirim, ama zaten bildiğiniz şeyleri size tekrarlamanın anlamı yok. İşçi Partisi’nin vatan savunmasında en ‘milli duruş’ sahibi parti olduğunu da görebiliyorum.
“Yalnız şöyle bir sorunum var. Ben hâlâ çok ‘Türkçüyüm’! Bundan da asla taviz verecek değilim. Mesela sizin için muhtemelen Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın davası diye bir şey yoktur. Hatta muhtemelen o bölgeden ‘Doğu Türkistan’ diye bile bahsetmezsiniz, ‘Sincan-Uygur’ bölgesi dersiniz! Aman Çinli dostlarımız kızmasın! Kusura bakmayın ama işte zaten bu tavrınız, belki de binlerle, onbinlerle ifade edilecek sayıda Türk Milliyetçisini içine sine sine saflarınıza katılmaktan alıkoyuyor! İnanın bunun sosyalist olmanızla hiçbir alakası yok! Zira bir Türk Milliyetçisini inanın sosyalizmin ülkeye daha faydalı bir sistem olduğuna, insan onuruna daha uygun olduğuna vs... ikna etme şansınız gerçekten vardır, ama asla hiçbir Türkçü, hiçbir Türk Milliyetçisi’ne Doğu Türkistan’dan ‘Sincan-Uygur’ özerk bölgesi diye bahsettiremezsiniz!
“Bu açmazı nasıl çözeceksiniz? Beni ve benim gibi binlerce, hatta milyonlarca Türk Milliyetçisini içimize sine sine saflarınıza katılmaya nasıl razı edeceksiniz? Kusura bakmayın ama sadece ‘vatan savunmasında birleştik’ olmuyor! Zira ‘vatan’ ne için önemlidir sizce? Bizim gibiler için vatanın önemi, ‘Türkün yurdu’ olmasından dolayıdır! Türkün olmayacak vatan, vatan değildir!

“Milliyetçilik üzerine yazdıklarınız ilgimi çekti”
“4 yıl önce ülkeme döndüm. Geldiğim günden beri Yeni Çağ gazetesi alıyordum. Ancak Nazmi Çelenk gibi ‘okyanus ötesinin sesi’ olduğu açıkça belli kişiler o gazetede yazmaya başladığından beri iyice soğumuştum. Yaklaşık 1 aydır Aydınlık alıyorum. Yazılarınızı da büyük bir zevkle okuyorum. Özellikle milliyetçilik üzerine yazdığınız yazılar oldukça ilgimi çekti. O yazılarda neredeyse bir ‘Türkçü’ gibi ifadeleriniz vardı. Ama o yazılar bitip, başka konulara geçince yine birden ‘yurtsever’ oluverdiniz! Sanki ‘milliyetçiyim’ demek bile size zor geliyor adeta, hatta göğsünüzü gere gere ‘Ben sosyalist bir Türk milliyetçisiyim ve Türkçüyüm’ demek sizin için imkânsız gibi!
“Şüphemde haklı mıyım?”
“Sayın Perinçek, uzun yazdım, belki de bu yazı size ulaşmamıştır bile, ulaştıysa bile belki de çoktan okumayı bırakmışsınızdır. Ama hâlâ okuyorsanız, şunu anlatmak istiyorum ki, bana sanki sizde ‘şu vatanı bir emperyalistlerin elinden kurtaralım, sonra bu Türkçülerle nasılsa hesaplaşırız, vatan kurtulana kadar milliyetçilik dalgasını arkamıza almak önemli, ama sonra biz kendi görüşlerimizi uygularız’ gibi bir düşünce var gibi geliyor bana, acaba bu şüphemde haklı mıyım?
“Bununla birlikte sunu da bilmenizi isterim ki, çok yiğit bir insansınız! Buna gerçekten şapka çıkartılır! Hele Youtube’dan davanız sırasındaki savunmanızı seyrederken, inanın gözlerim doldu, ağlayacaktım! Gerçekten de vatanseverliği yargılamak isteyenler bir gün kesinlikle Türk Milleti’nin ayakları altında kalacaktır! Bundan hiç şüpheniz olmasın! Ancak ya sonra?
Allah size ve yakınlarınıza dayanma gücü versin!”

YARIN: BARIŞ KAYA ŞÜPHELERİNDE HAKLI MI?


KÜRŞAT PEKOSBİLL'İN AT UŞAĞI OLURMU?
Dün Sayın Barış Kaya’nın mektubunu yayımladık. Milliyetçilerden gelen mektuplara önem veriyoruz. Bizim devrim tarihimiz Milliyetçiliğin tarihidir.
1945 sonrasında başlayan ve 1980’den sonra hızlanan karşıdevrim tarihimiz ise, Milliyetçiliğin teslimiyet tarihidir. Emperyalizme karşı savaşan Milliyetçilerin bir kısmı, Atlantik döneminde Atatürk’ü terk etmiş ve Batı emperyalizminin vurucu gücüne dönüşmüştür. Biz Kürşatların, Pekos Bill’e at uşağı olmasını asla kabul etmedik. Ayrılık-gayrılık nedeni budur. Biz Türklüğün gururunu savunuyoruz.

Güveniyoruz ve birbirimizi anlamalıyız
Türkiye’nin önündeki büyük şahlanışta, “Milliyetçiyim”, “Türkçüyüm” diyen kitlenin emperyalizme karşı milletin ön saflarında mücadele edeceğinden kuşku duyulamaz. O nedenle Türkiyemizin ve Türk milletinin önündeki meseleleri aynı davanın insanları olarak, arkadaşça tartışma ortamları yaratmalı ve birbirimizi anlamalıyız.

Türk Devriminin Milliyetçiliği
Türk Devriminin önderliği, Milliyetçiliği CHP 1931 ve 1935 Programları’nda aynı ifadeyle özetlemiştir:
- İlerleme ve gelişme yolunda bütün çağdaş milletlerle uyum halinde yürümekle birlikte
- Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumak. (Bkz. Doğu Perinçek, Kemalist Devrim - 7 - Atatürk’ün CHP Program ve Tüzükleri, Kaynak Yayınları, s. 128 ve 173.)
Kısacası Türk Milliyetçiliği çağdaş milletlerle uyum ve milletin bağımsızlığıdır.

Milliyetçiliğin önceliği ve ekseni
Milliyetçiliğin önceliği, Türkiye’nin bağımsızlığı ve çağdaş uygarlığa ilerlemesidir. Program ve stratejimizi bu eksende kuracağız. Mustafa Kemal Paşa da öyle yaptığı için İstiklâl Savaşı’nı başarmış ve “Türk Mucizesi” denen 1930’ların büyük kalkınmasını gerçekleştirmiştir.

Türk Milliyetçiliğinin stratejisi
Türk Milliyetçiliğinin stratejik düşmanları, emperyalizm ve Ortaçağ ilişkileridir. Bağımsızlık ve özgürleşme buna bağlıdır.
Bu stratejik program gereği, örneğin Atatürk 1920’de Sovyetlerle anlaşarak, İngilizlerin Kafkas seddini yıkmıştır. TBMM kürsüsünden şu müjdeyi vermiştir: Türk Ordusu ve Sovyet Kızıl Ordusu düşmanları yenerek buluştular. Kastedilen düşmanlar, İngiliz işbirlikçisi Gürcistan Menşevik hükümeti, Ermenistan Taşnak hükümeti ve Azerbaycan Musavat hükümetiydi.
Demek ki, Türk Milliyetçiliği, İngiliz işbirlikçisi Azerî hükümetini Sovyetlerle birlikte tasfiye ederek, Türkiye’yi kurtarabilmiştir. Kafkas Seddi yıkılmasa, İstiklal Savaşı kazanılamazdı.
Milliyetçilik, şu veya bu ülkedeki Türklerin emperyalizmle işbirliğini desteklemek değildir. O zaman Milliyetçilik, gerici ve esaret yanlısı ideolojiye dönüşür ki, o türleri de vardır.

Atlantik’te at uşağı Avrasya’da bağımsız ve özgür
Gelelim bugüne:
Türkiye, bölünme tehdidi altındadır, bölünmektedir ve bağımsız değildir; ABD’nin denetimindedir ve AB kapısına bağlanmıştır.
Bu durumda görev, Türkiye’yi ABD denetiminden kurtarmak ve vatan bütünlüğünü sağlamaktır.
Bu stratejik görevi, bugünkü Batı Asya ve dünya tablosunda, bölge ülkeleriyle (Suriye, Irak, İran, Azerbaycan) ittifak ederek ve Rusya ile Çin’in oluşturduğu cephe gerisini sağlam tutarak başarabiliriz. Milliyetçilik de, Halkçılık da, Devrimcilik de, Sosyalistlik de bunu gerektirir.
Bu koşullarda, Türk Milliyetçisi ABD’den kurtulmak için, Rusya ve Çin dostu olacaktır. Olmazsa, Milliyetçiliği lafta kalır. Türkiye, yükselen Avrasya uygarlığının öncüleri arasında yer alacaktır ve bu kaçınılmazdır. Atlantik’te at uşağıyız, Avrasya’da bağımsız ve eşitiz.
ABD güdümlü ayrılıkçı teröre dünya ölçeğinde tavır
Bu stratejik saflaşmada, ABD emperyalizmi Türkiye’yi PKK ile, Rusya’yı Çeçen maskeli yobaz örgütleriyle ve Çin’i de sözde “Uygur” ayrılıkçılığıyla bölmek veya karıştırmak istiyor.
CIA güdümlü olduğu dünyaca bilinen “Uygur” maskeli o terör faaliyetini destekleyen BOP Eşbaşkanlığı, ABD’nin kucağında oturuyor ve buna mahkûmdur. Türkiye’nin düşmanlarıyla birleşiyor ve dostlarını da düşman yapıyor.

İnsanlığı kurtaracak Turan
Uygur bölgesindeki ayrılıkçı terör, Uygurların özgürlük ve gönencine değil, ABD emperyalizmine hizmet ediyor. Onları desteklemek, ne Uygur halkının yararınadır; ne de Türk milletinin ve dünyada yaşayan diğer Türklerin. Nitekim, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan, ayrılıkçı teröre cephe alıyor ve Çin Halk Cumhuriyeti ile dostluğa büyük önem veriyor. Şanghay İşbirliği Örgütü, bir Türk-Rus-Çin ittifakıdır. Türkiye’nin yeri de orasıdır. Turan, Türk-Rus-İran-Çin birliğidir! İnsanlığın kurtuluşu, Turan’dadır!
Türk Cumhuriyetleri, ancak Avrasya İttifakı içinde yardımlaşabilir ve birleşebilirler. Rus ve Çin düşmanlığı, bütün Türklerin zararına olduğu için Türkleri birleştirmez, böler.
Rusya ve Çin dostluğu, Rusya ve Çin içindeki Türklerin de yararınadır. Uygurlar ve diğerleri, Büyük Avrasya Birliği içinde, bulundukları ülkenin özgür ve eşit yurttaşı olarak gelişirler.
Bugün Türk milleti, Rusya ve Çin’in toprak bütünlüğünü hedef alarak hiçbir şey kazanamayacağı gibi, kendi toprak bütünlüğünü de koruyamaz ve Cumhuriyetini de kaybeder; kaybetmiştir.

Mazlum Milletlerin Milliyetçiliği halkçıdır
Türk Milliyetçiliği halkçı idi ve halkçı olmaya mecburdur.
Türk Milliyetçiliği ve Sosyalizm, 19. yüzyıl sonlarında iç içe ortaya çıktı ve gelişti. Çünkü emperyalizm çağında Milliyetçilik, bireyci ve liberal olamaz; toplumcu olmaya mecburdur.
Atatürk, Sun Yat-sen, Bin Bella, Musaddık, Nasır, Lumumba, Chavez vb, hepsi hem Milliyetçidir; hem de halkçı veya toplumcudur.

Kiminle hesaplaşırız Kiminle kardeşten de öte biriz
Vatanı emperyalistlerden kurtardıktan sonra “Türkçülerle hesaplaşma” düşüncesi yersizdir. Türkçülük, Türk milletinden yana olmaksa, biz herkesten önce Türk milletinin devrimcileri ve fedaileriyiz. Hesaplaşılacak güçler, emperyalizmin işbirlikçileridir. Bu hesaplaşmadan sonra yapılacak iş, el ele, omuz omuza daha özgür, daha zengin, daha çağdaş bir Türkiye için çalışmak ve büyük mutlulukları paylaşmaktır.

Büyük millî kuvvetin denklemi
Bu konuları tartışmaya devam edelim. Okuyucularımızı ve aydınlarımızı bu tartışmaya katılmaya çağırıyorum.
Milliyetçileri, Halkçıları ve Sosyalistleri tek bir partide birleştirerek, BOP Eşbaşkanlığı iktidarına son vermek ve bağımsız-halkçı Türkiye’yi kurmak, büyük kuvvetle olur ve o büyük kuvvet bu denklemin kurulmasındadır.

Altı Ok’un ikinci oku
Altı Ok, Türk Devriminin programıdır ve milli demokratik devrimimizi tamamlayabilmiş değiliz, hatta Kemalist Devrimin gerisine düştük.
Milliyetçilik, Altı Ok’un ikinci okudur. 1931 CHP Programı’ndaki, çağdaş milletlerle uyum ve milletimizin bağımsızlığı anlamıyla, Milliyetçilik ortak programımızdır. Bu programa karşı çıkacak bir sosyalist yoktur. Nitekim Şefik Hüsnü ve Nâzım Hikmet’ten Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Mehmet Ali Aybar ve bizim kuşaklara kadar hepimiz bu içeriğiyle Milliyetçiliği, Kuvvayı Milliye’yi, İkinci Kurtuluş Savaşı’nı savunduk ve savunmaya devam ediyoruz.
Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Ekim 2012 22:24

Hiç yorum yok: