Muhammed-ul Emin
O güvenilir olanın. O asla yalan söylemeyenin.
Mümin, elinden ve
dilinden insanların emin olduğu kimsedir hadisinin
sahibine iman edenler!
Yıllar yılı sadece belirli bir zümreye ait olan muasır
öğrenim hakkını Yozgat köylüsüne,
Trabzon’un yaylalarındaki çobanın oğluna, bakkal çırağına, müstahdem çocuğuna götürdü bu
beğenmediğimiz, kırık dökük eğitim sistemimiz.
Artık İstanbul’un seçkin okullarındaki müfredat neyse Diyarbakır’ın Bağlarındaki
müfredat aynı olacaktı. Bir umut, bir
ışık vardı Anadolu çocuğu için. Çalışırsam doktor, hâkim,
hatta Cumhurbaşkanı olabilirim diyordu hayatın mutluluk paketi olarak
sunulmadığı Anadolu’nun çilekeş insanı. Gayrı çobanın çocuğu çoban, rençperin çocuğu rençper olmayacaktı. Ben
diyordu Asım’ın nesli, ne olursa olsun
çalışırsam bu bana reva görülen zinciri kırabileceğim, anneme o istediği çamaşır makinesini
alabilecek, altmışlık babamı tarlaya
gitmek zorunda bırakmayacağım.
Ama birileri bu ülkenin hep veren, hiç alamayan insanından bu kez paradan daha önemli
bir şey çaldı. Gençlerimizin umutları,
hayalleri çalındı
Ve hangi devirde oldu bu?
Allah’a,
Resulüne, Ahiret gününe iman
etmiş insanlar nefes alırken oldu. Her cuma adaleti, iyiliği emreden Allah’a secde eden insanlar
yaşarken oldu.
Diyelim ki kimse bunun hesabını sormadı
Diyelim ki gene günah keçileri bulundu?
Diyelim ki haftaya gündem değişti
Peki, yarın iman
ettiğiniz din gününde, Allah’ın mahkemesinde
sorulduğunda,
Kim size benim adıma zulmetme yetkisi verdi?
-Hangi maslahat,
çocuğunun dershane parasını ödemek için traktörünü satan babanın
yıllarca ter döken çocuğunun hakkını yemenize izin veriyor?
Ne cevap vereceksiniz?
Hani Fırat’ın kıyısında kapılan koyunun hesabını bile kendi
omuzlarında hisseden Ömer’in dinindendik? Hani inandığımız Rab, Rabbul Müslimin değil, Rabbul âlemindi.
Şimdi hangi kefaret bu zulmü temizler? Hangi dergâhın Nasuh
tövbesi sizi arındırır? Bu sınavdan başka hiçbir ümidi olmayan çocuklarımızın
hangi birinden helallik alınır?
Yapılan savunmalara siz inanıyor musunuz?
Allah’ı inandırabilecek misiniz?
Ne yaptığınızın farkında mısınız?
Ya bir tek kişi bile bu yaptıklarınızdan ötürü size ve
inandıklarınıza isyan ederse? Hangi tatmin olmuşluk sizi kurtaracak? Hangi
edemediğiniz istifa size himmet edecek?
Bunlar da zalimmiş derse tek bir çocuğumuz, hangi hizmetimiz bu günahın bedelini
ödeyecek?
Bir insanı kurtaran âlemleri kurtarmış, gene bir insanın küfrüne sebep olan âlemleri
öldürmüş gibi değil midir?
Ve susanlar…
Dilsiz şeytanlar olmaya değer mi koltuklarınız?
Fazla değil üç beş senelik ömür geçip de, yataklarınızda ölümü beklerken keşke
diyeceksiniz.
Keşke haddi aşanlara hayırhah olsaydık. Keşke zalim sultanın
yüzüne zalimsin diyenlerden olabilseydik. Keşke Muhammedî olabilseydik. Keşke
susmak yerine hakkı haykıran bir Ebu Zer olabilseydik!
Bir an durun ve sorun bu ilahi hitabı, her fiilinizi mazur gören kalplerinize.
Fe eyne tezhebun
Bu gidiş nereyedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder