23 Oca 2013

Cinayetin raporu


Bu kez “güzel ölüm” diyemediler.
Kader, hiç diyemediler.
ÇSGB, “ihmal” olduğunu itiraf etti.
Kimin ihmali?
Taşeronun elbette.
Sorumluluk sadece taşerona yıkıldı.
Taşeron sistemini amaç haline getiren, taşeronun ur gibi bütün kurumları istila etmesini sağlayan Hükümet, taşerona işi veren hükümetin emrindeki kurum, iş güvenliği denetlemekle sorumlu olan bakanlık ise, kendisini sıyırdı.
İş cinayetlerindeki ölüm sıralamasında inşaat sektörü birinci sırada bilinir. Maden cinayetleri de ikinci. Madeni ikinci sıraya iten, toplam maden sektörü ortalamasıdır. Oysa yer altı madenciliğindeki ölüm ortalaması, toplam ölümlerin başında gelmektedir. Bu durumu Maden Mühendisleri Odası (MMO) da saptıyor:
“Yeraltı kömür madenciliği, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında bütün sektörlerin başındadır” diyor.
Ölüm sayısı ise tırmanıyor.
Odanın tespitine göre, 2008’de 43, 2009’da 92, 2010’da 105, 2011’de 77, 2012 yılında ise 61 madenci iş cinayetlerine kurban gitmiş. Oda, gerçek ölüm sayısının bilinenin üstünde olduğunu da belirtiyor.
Gelelim 7 Ocak 2013 tarihindeki 8 madencimizin öldüğü Kozlu cinayetine.
Zonguldak Valisi, “cenazeleri çıkardık, bu meseleyi uzatmayın” dedi.
MMO, ölümlerin cinayet olduğunu uzman olarak saptıyor.
Cinayete gidiş şöyle:
-Ölen işçilerin çalıştığı taşeron, inşaat şirketi... Garabet buradan başlıyor.
“-(Taşeron işçiler M.A.) çevre köylerden sağlanmakta, sendikasız ve düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.
-Ani metan gazı boşalabilecek yerlerde en az 25 metre uzunluğunda kontrol sondajlarının yapılması gerekliliği Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzüğün 177. maddesinin amir hükmüdür. Oysa, kontrol ve degaj sondajlarının yeterli yapılmadığı konusunda yüklenici firma defalarca uyarılmış ve bu durum Sayıştay raporlarına da yansımıştır.
-Metan degajı sonucu, ocağın üst katları yüksek miktarda ve patlama konsantrasyonunda metan gazıyla dolmuştur. Bu durum tüm ocak çalışanları açısından ciddi bir tehlike oluşturmuş, 800 işçinin çalıştığı ocakta çok daha büyük olası bir facianın eşiğinden dönülmüştür.
-Havza genelinde ve Kozlu Bölgesi ocaklarında, sık sık metan degajları yaşandığı bilinmektedir. Derin kotlara inildikçe bu riskin daha da arttığı bir gerçektir... Bu kazanın en önemli nedeni, kontrol ve degaj sondajlarının galeri ilerlemesini aksatacak olması nedeniyle yeterince yapılmamasıdır.
-Kurum ve ilgili Bakanlıklar tarafından yapılması gereken denetimlerin yeterli olmadığı gözlemlenmiştir.
Özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans (kiralama) vb gibi yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş, madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Yaşadığımız son olay bunu bize bir kez daha göstermiştir.”
Hükümet bununla da yetinmemiş, 2004 yılındaki Maden Kanunu ile hazırlık, üretim ve yıkama gibi “asli işlerle” birlikte tüm hizmetlerin özel sektör marifetiyle yapılmasının ve Kurumun tasfiye etmenin önü de açtı.
Anlayacağınız, taşeron cehennemlerinde azgınca sömürüler ve iş cinayetleri devam edecek.
Zonguldak Valisi, “kapatalım” diyor,
Ama İşçi Partisi, meseleyi kapatmak, üstünü örtmek yerine, taşeron cehenneminin tarihe gömülmesi için, Zonguldak’tan başlayarak bütün Türkiye’ye yayılacak bir mücadele kampanyası başlattı.
Maden işçisine düşen, bu kampanyaya destek vermek...
Aksi halde ölümler, feryatlar devam edecek.

Hiç yorum yok: