20 Oca 2013

Dinle barışık sol parti


Akılsız sola herkes akıl veriyor. Bu kez sıra Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’ta. Ali Bulaç,”Dinle barışık sol parti AKP’yi siler süpürür!” buyurmuş. Buyurur! Ağız da onun, keyf de onun: “Türkiye’de diniyle kavga etmeyen, sosyal demokrat partiye ihtiyaç vardır. Dinle barışık sosyal demokrat parti, AKP’yi siler süpürür. Böyle bir parti çıkıncaya kadar sağcı partiler iktidar olmaya devam edecek, hak etmedikleri iktidarları ellerinde tutacak.” (Sözcü, 11 Ekim 2011)
Günün anlam ve önemine uygundur diye gazete kesikleri dosyamdan aldığım yazı meğer 11 Ekim 2011 tarihliymiş. Önemli değil! Ali Bulaç’ın söyledikleri anonimleştiği için artık ölümsüzlük kazanmıştır ve artık sol ile CHP söz konusu olduğu zaman herkes tarafından bir hikmet olarak söylenmektedir.
Dinle küs parti olur mu?
Elbette olur! Örnek mi istiyorsunuz? İşte size Adnan Menderes’in Demokrat Partisi, Süleyman Demirel’in Adalet Partisi, Abdullah Gül & Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi! İddialarının tersine bu üç parti de İslam dininin buyurduklarının hiçbirini yerine getirmemiş, İslama küs partilerdir. Sadece dinsel hurafelerle göz küllemişler, şifa niyetine deve sidiği içenlerin, çıplak ve ayakta işemeyenlerin nabzına göre şerbet vermişlerdir. Yani zamanın ruhuna uygun davranmışlardır!
Bu olgunun en trajik örneği Türkiye İşçi Partisi’dir. Bu parti eğer TBMM içinde AP ile CHP’nin, kendi içindeki Kürt kliğinin ihanetine uğramamış olsaydı; MİT’in, emniyetin, Komünizmle Mücadele Derneğinin, Ülkücülerin, Akıncıların, Aydınlar Ocağı’nın, TUSİAD’ın, Anadolu mütegallibesinin ortak hedef tahtası haline gelmeseydi, hiç kuşkusunuz olmasın 1980’lerde iktidara gelirdi. Elbette, Nizamülmülk’ün Siyasetnâme’sinin şu ünlü “kapıya şapka asma” iftirası da olmasaydı...
İslamla nasıl barışık olunur?
Deve sidiği içip çıplak vaziyette ayakta işemeyenlerin nabzına göre şerbet vereceksin; imam-hatip okullarını çoğaltıp, günümüzde olduğu gibi, laik okulları İslami okullara dönüştüreceksin; bol miktarda cami açıp minarelerine yüksek volümlü hoparlörler takacaksın; kadınları türban, peçe ve çarşafa sokacaksın, ellerine dürbün vereceksin; yasaları ulemaya soracaksın, ipe-sapa gelmez konularda Diyanet’ten fetva alacaksın; olur-olmaz zamanlarda CHP’nin tek parti döneminde camileri ahır, meyhane ve kerhaneye çevirdiğini iddia edeceksin...
Başta Atatürk’ünkiler, İnönü’nkiler olmak üzere memleket sathındaki bütün heykelleri yıkacaksın; özel ve resmi müze ve galerilerde bulunan resimlerin üzerine kezzap atacaksın; bütün devlet ve belediye tiyatrolarını kapatacaksın; operaları da, orkestraları da... Ancak tenor ve baritonlar müezzin olabilirler, orkestra elemanları yeni İslami nomenkloturanın düğünlerinde çalgı çalabilirler... Balerinalar dahil, kadın kısmını da mütedeyyin ailelere hizmetçi vereceksin!
Dinle barışmak= Laiklikle küsmek
Din âlimi Ali Bulaç çok önemli bir topludurum saptaması yapmış:
Ali Bulaç: “Eğer AKP laiklik söylemini içselleştiriyorsa, eski laiklik yeni anayasada devam edecekse hiç şüphe yok ki oy kaybedecek. Çünkü Türkiye’de seçmenin parti veya ideoloji sadakati yoktur. AP, ANAP, DYP’nin başına gelen AKP’nin de başına gelir.”
Özdemir İnce: Yani AKP laikliğe katlanmayı sürdürecekse, 1982 Anayasasının laiklik anlayışı yeni anayasada da sürecekse, oy kaybeder demeye getiriyor. Anayasada laiklik olarak ne yazdığı seçmenin umurunda değildir. Seçmen avantasına bakar! Ancak bu cümleden şu anlaşılıyor: Seçmenden oy alacaksan laikliğe küseceksin. Hadi canım sen de! Sen seçmenin karşısına delikanlı ve harbi bir sol parti olarak çık hele, karşında ne din kalır ne de min!
Ali Bulaç: “Türkiye’de laikliği empoze eden uluslararası güçlerdir. AKP’yi de sınırlandıran, ürküten budur.”
Özdemir İnce: Türkiye’ye laikliği kimsenin dışarıdan empoze ettiği falan yok. Dışarıdan Hafif İslam empoze ediliyor. Halkın ana gövdesi dine karşı ne kadar ilgisiz ise laikliğe de ilgisiz. Yahu kardeşim, sen sol partiye ilkin laikliği bırak demeye getiriyorsun. Laikliği bırakırsa nasıl sol parti olacak?
Ali Bulaç: “Türkiye’yi Müslümanlar, cemaatler, tarikatlar, sivilleştiriyor. AKP bunu yapabiliyor çünkü arkasında tarikatlar, cemaatler, yani toplumun ana gövdesi var.”
Özdemir İnce: Sözüm meclisten dışarı ama tamı tamına “Laf söyledi balkabağı” durumu. AKP, bütün tarikatları, cemaatleri, yani toplumun ana gövdesini arkasına almışsa, benim zavallı sol partim ne halt edecek? Müslümanların diniyle nasıl barışacak? Yeni tarikatlar, yeni cemaatler falan fıstık mı kursun?
Bu yazının yazarı diyor ki:
Git başımdan ey Ali Bulaç, sen bizimle dalga mı geçiyorsun? Sen, “Cumhuriyeti, demokrasiyi, anayasanın ilk dört maddesini ve 174. maddesinin koruduğu Devrim Yasalarını unut!” diyorsun. Ama sen de partinin adını koymayı unutuyorsun. Artık onu da biz yaparız: Asrî Ahrar Fırkası, Yeni Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Adem-i Merkeziyetçi Parti... Bunlardan biri olur zaar?
Ve bu yazının yazarı ekliyor: 1) Herhangi bir sol partinin, herhangi bir dinin din referanslı desteğine ihtiyacı yoktur. 2) Laikliğin zıddı dindarlık değil, kökten dinciliktir. Bir dindar elbette laik düzenin içinde laik düzenden yana olabilir. Aklı varsa öyle olmalıdır! 3) Herhangi bir dini siyaset ve ekonomiye referans yapanlar onu anayasa ve mevzuat haline getirirler. 4) Din ve siyaset iki ayrı kategori oldukları için, dinle barışık sol parti olmaz. Din sinagog, kilise, cami ve bireysel vicdanlarda kendi işine baksın! 5) Yeryüzü düzeninden şikayeti olan din adamı sol partiler gibi düşünmeye başlasın. Güney (Latin) Amerika’da aynen böyle oluyor. Bizde de halktan yana solcu imamlar çıksın! 6) Halk mı? Ali Bulaç, “Türkiye’de seçmenin parti veya ideoloji sadakati yoktur” diyor. Haklıdır, seçmen de “halk” sayılır!

Hiç yorum yok: