20 Oca 2013

Gülsek mi ağlasak mı?


Duyunca gülsem mi ağlasam mı şaşırdım. Yüzatmışdört yıllık bir kurumun tarihinde bu kadar zavallı bir genelge herhalde ilk defa usta iktidar AKP döneminde yayınlanıyor. Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürü, ölen işçilerin hesabını taşeron firmaya sormak yerine, kölelik koşullarında çalıştırılan, açlık sınırının altında çoluğunun çocuğunun karnını doyurmak için didinen, hatta bile bile ölüme giden işçilere, “kazaların sorumlusu borçlu işçilerdir” diyecek kadar kendini kaybedebiliyor. Ve bu utanç genelgesini geri çekmemekte de ısrar ediyor. İmam cemaat meselesi tam da bu olsa gerek. Başbakanı, Çalışma Bakanı kaderci olursa o iktidarın atadığı genel müdür de, borçlanarak yaşamaya mahkum ettiği işçileri suçlama gafletinde bulunur. Kimse de kalkıp, sen işini gereği gibi yapsaydın bu kazalar olmazdı, bu işçiler ölmezdi demez. Genel Müdür’ün işi taşeron ihalesi düzenlemek olunca, suçluyu bulmak kolay oluyor.
Acaba hastanelerde ölen insanlar için doktorlar da yakında “hastalanmasaydı ölmezdi” diye rapor yazarlar mı? Bir de işten atmakla tehdit ediliyor işçiler. Bir yıl içerisinde maaşları üzerindeki haczi kaldırmamaları durumunda iş akitleri fesh edilecekmiş! O zaman haydi bakalım Sayın Genel Müdür, TİS’ler geliyor. Artık kim tutar sizi, işçinizi borç batağından kurtarmaktan. Eğer TTK işçisine ele avuca gelecek zam yapılmaz ise bu sefer de kazaların sorumlusu siz olmayasınız.
Bizim bakkal da taşeron mu acep?
Taşeronluk sistemi giderek kangren halini alan bir sorun olmaya başladı. Taşeronun girmediği işletme kalmadı. Neredeyse kasaplar, mahalle bakkalları bile taşeronla işletilecek. Camilerde de imamlar da taşeronlaşır mı? Okullar da öğretmenler, hastanelerde doktorlar? Yazmadan edemeyeceğim ama işçiler ölürken, utanç vesikası gibi genelgeler yayınlanırken, Konfederasyonlar ne yapar? Özellikle Türk-İş bu konuda neden sadece yasak savar bir yazılı açıklama yapmakla yetinir? Türk-İş çatısı altındaki Genel Maden-İş Sendikası 27 Ocak’ta İnsanca Yaşamak İstiyoruz sloganıyla miting düzenliyor. Bakalım Türk-İş yönetimi bu mitingi ne kadar sahiplenecek? Umutlanmak yine de güzel.
Taşıma suyla değirmen dönmez
TTK Genelgesine şaşkınlığımızı atamadan TÜMTİS Sendikası’nın DHL Kargo önündeki direniş çadırının Belediye Zabıtaları tarafından yıkıldığını öğrendik. TÜMTİS üyesi DHL işçileri çadırı yeniden kurdu. Direnişi çadırı yıkarak bitirebileceğini düşündü herhalde işveren. Daha önce de DHL işvereni, Hak-İş tarafından pıt diye kurulan Taşıma-İş Sendikası ile görüşmüş. İşçisinin TÜMTİS’te örgütlenmesine geçit vermeyen DHL işvereninin bu sendika severliğini de taktir etmek gerek. Şimdi THY’de yeni TİS süreci başladı. İlk görüşme çarşamba günü yapıldı. Hava-İş’in yıkılacak çadırı yok. Grev hakkını da önce verip sonra almaya kalkmazlar ise, THY işverenin son kozu, Taşıma-İş olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum. Atasözlerindeki bilgeliğe hayran olmamak mümkün değil. Aklıma geldi de, “Taşıma suyla değirmen dönmez.”
İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek, köşesinde 3 Ocak Genel Grevini hatırlatmış. Önemli uyarısı için teşekkür ederiz. Emek sayfasında gecikmeli de olsa işleyeceğiz ve Emek Dünyası programında da geniş bir şekilde ele alacağız. Ancak, işçi ölümleri, işten çıkartmalar, yeni TİS süreçleri derken gündemle fazla meşgul olduk. En kısa zamanda konuyu işleyeceğimizin sözünü veriyorum.

Hiç yorum yok: