11 Oca 2013

Hüseyin Kıvrıkoğlu: Hilmi Paşa tarikat mensubu

Balyoz davasında 20 yıl ağırlaştırılmış hapis cezasına verilen Eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral (Org.) Çetin Doğan,ulusalkanal.com.tr’ye çok özel açıklamalar yaptı.

KIVRIKOĞLU-DOĞAN ÖZEL GÖRÜŞMESİ

Yıl: 2002. Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, 30 Ağustos’ta yaş haddinden emekliye ayrılacak. Yüksek Askeri Şura (YAŞ)’ya 2 ay kala Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu, 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan ile görüşüyor. İşte bu özel görüşmenin gündemi YAŞ ve Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök.

Org. Doğan bu özel görüşmede, Org. Kıvrıkoğlu’nun, Hilmi Özkök’ün tarikat mensubu olduğunu kendisine söylediğini açıkladı. 1. Ordu Komutanı Org. Doğan, 2002 Haziran’ın Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu ile yaptığı görüşmeyi şöyle anlattı:

ÖZEL TOPLANTIDA ÖZEL SORU

“Sayın Kıvrıkoğlu emekli olduklarında yerleşeceği konutu, eşiyle birlikte görmek ve bir kısım özel işleri nedeniyle İstanbul’a gelmişti. Bu nedenle de yanında korumaları ve emir subayından başkası yoktu. Birlikte Fenerbahçe Orduevi yerleşkesinde yeni yapılan lojmanı gezdik. Daha sonra eşiyle birlikte aynı yerleşkede olan Ordu Komutanı’nın konutuna geçtik. Bir süre sonra benimle özel görüşmek istediğini söyledi. Eşleri yalnız bırakarak konutun bahçesinde dolaşırken, özel olarak görüşmek istediği konuyu bir soru yönelterek açtı. Sorusunu bütün samimiyetimle, ancak kullandığım kelimeleri özenle seçerek yanıtladım.”

“KONUTUNA ÖZEL ARAÇLA KİMLİĞİ BELİRSİZ KİŞİLER GİRİYOR”

Özel görüşmede Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ile 1. Ordu Komutanı Doğan arasında şu konuşma cereyan etti:

Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu - Hilmi Paşa’nın bir tarikata mensup olduğu, Siirt’te Tugay komutanı olarak görev yaptığı dönemde bu konuda bazı ilişkileri olduğu, tarikat mensubu olduğu yönünde bilgiler alıyorum. Halen de bu yönde ilişkilerinin var olduğu söyleniyor. Çankaya’daki konutuna özel araçla kimliği belirsiz kişiler giriyor. Hilmi Paşa önümüzdeki Ağustos ayında Genelkurmay Başkanı olacağı için bu durumdan endişe duyuyorum. Sen onu en çok tanıyanlardan birisin. Bu konudaki düşüncelerini öğrenmek istiyorum.

“HİLMİ PAŞA MUHAFAZAKARDIR”

Org. Çetin Doğan - Bana sorduğunuz için yanıtlıyorum. (Bunun anlamı başkaları hakkında dedikodu yapma alışkanlığım yok) Hilmi Paşa Muhafazakâr kimlikli bir arkadaştır. Dini vecibelerini yerine getirir. Kendisinin bir tarikat mensubu olduğu yönünde hiçbir bilgim olmadığı gibi tarikat mensubu olduğunu da sanmıyorum. Önümüzdeki seçimlerde işbaşına laik, demokratik cumhuriyete inanan bir iktidar gelirse, görev süresi olan dört yılda TSK üzerinde kalıcı olumsuz etkisi olmaz, bir sorun çıkmaz. Şayet seçim sonrası iktidara 28 Şubat sürecinde olduğu gibi laik, demokratik cumhuriyete kasteden bir iktidar işbaşına gelirse, kılını kıpırdatmaz.

Eski 1. Ordu Komutanı Doğan, bu ifadeler üzerine Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’nun “Kuvvet Komutanlarının var olduğu yolunda” bir sözle karşılık verdiğini de sözlerine ekledi.

SÜRECİ HATIRLAYALIM

Amerika 2002’de Irak’ı işgal planı yapıyor. Ecevit hükümeti ABD planına karşı ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması için MGK’nın isteğiyle “gizli ve acil” bir genelge yayınlıyor. Genelgede, “Irak’a bölge dışı güçlerin müdahalesinin önlenmesi için her türlü tedbirin alınacağı” vurgulanıyor. Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ve TSK’nın etkisiyle Ecevit hükümeti ABD’nin Irak’ı işgal planına karşı etkin önlemlere yöneliyor. Ecevit hükümeti ABD ve MİT yapımı bir operasyonla devriliyor. Erken seçimle de Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül iktidar koltuğuna oturuyor.
Not: Bu konuya devam edeceğiz

İSTANBUL- Balyoz Darbe Planı davasından tutuklu bulunan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın, Harp Akademileri’nde yapılan bir harp oyununun ardından, subaylara seslenen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’e “TSK’nin temel mülahazalarını açıkça ortaya koymanız gerekir. Bakın, 1960 ihtilalını yüzbaşılar, binbaşılar yaptılar. Ordunun nabzını elinizde tutmanız gerekir. TSK’nin hassas olduğu konularda yanlış yorumlara yol açmamak için gerektiğinde açıklamalarda bulunun” dediği ortaya çıktı. Özkök de Doğan’ın bu sözleri üzerine, “Ben konuşursam borsa düşer, sen konuşuyorsun ya, o yeter” diye cevap verdi.

'KİŞİSEL ARKADAŞLIĞIMIZ BU KONUŞMA İLE NOKTALANDI'

Doğan'dan Özkök'e cevapAydınlık gazetesinde Ufuk Akkaya imzasıyla yayımlanan habere göre, Genelkurmay Başkanı Özkök, Çetin Doğan’a Ankara kulislerinde konuşulan “Çetin Paşa İstanbul’da darbe hazırlığı yaptı” söylentilerini sordu. Doğan bu soru üzerine “daha önce gölgelenen kişisel arkadaşlığımızın bu konuşma ile noktalandığını söyleyebilirim” dedi. Doğan arkadaşlıklarına nokta koyma nedeni de “benim askeri darbelere ilişkin düşüncelerimi yakından bilmesine rağmen bana bu konuda soru yöneltmiş olmasıydı” ifadesiyle açıkladı.


1.Ordu Komutanı Çetin Doğan, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün darbe sorusuna şu yanıtı verdi:

“Ülkemizde yeni bir siyasi iktidar ile yeni bir dönem başladı. Bu dönemde atılan adımlardan, cesareti artan bazı çevrelerin tutum ve davranışlarından 1. Ordu mensupları, başta ben olmak üzere derin endişe ve rahatsızlık duymaktadır. Siz biraz önce Harp Akademisi öğrenci subaylarına ve öğretmenlerine hitaben bir konuşma yaptınız. Yaptığınız konuşma 1984 yılında Harp Okulu Alay Komutanı olarak öğrencilere yaptığınız konuşmanın tekrarı niteliğinde oldu. Oysa sizden beklenti, laik demokratik cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanı olarak, ülkemizde meydana gelen gelişmelere karşısında gençlere güven verici düşünce ve kararlılığınızı aktarmanız gerekirdi. Size siyasilerle kavga edin, gerginlik yaratın demiyorum ama TSK’nin temel mülahazalarını açıkça ortaya koymanız gerekir. Bakın, 1960 ihtilalını yüzbaşılar, binbaşılar yaptılar. Ordunun nabzını elinizde tutmanız gerekir. TSK’nin hassas olduğu konularda yanlış yorumlara yol açmamak için gerektiğinde açıklamalarda bulunun. Şu anda İstanbul Üniversitesi türban yasağını sürdürdüğü için ağır bir baskı altında. Gelin sizinle laik, demokratik Cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin alemdarlığını yapan üniversitenin rektörü Sayın Kemal Alemdaroğlu’na birlikte ziyarete gidelim.”

ÖZKÖK'ÜN YANITI

“Ben konuşursam borsa düşer, sen konuşuyorsun ya, o yeter.”

 Eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ü 1960’tan bu yana tanıyor. Amerika’daki kurslara bire birlikte katılmışlar. 2000 yılına kadar ilişkilerine bir gölge düşmemiş, ta ki Özkök Kara Kuvvetleri Komutanı görevine atanmasına dek. Çetin Doğan, Özkök’ü yakından tanıyor. Çetin Doğan, ABD Dışişleri Bakanlığı şifreli yazışmalarındaki “Özkök tam bir Atlantikçi” değerlendirmeleri hakkında şöyle konuştu:

 ‘O AKP’DEN DAHA ATLANTİKÇİDİR'
“Sayın Özkök kendi değişiyle AKP hükümeti ile ‘şiirsel bir uyum’ içinde olması ve Başbakan ile basına yansıyan ‘hocam’ muhabbeti ile ünlenmiştir. Hükümet ne kadar Atlantikçi ve ABD ile ne kadar sıkı fıkı ise, eski Genelkurmay Başkanı’nın bir üst derecede daha Atlantikçi ve ABD’ye yakın olduğunu söyleyebilirim.”

Özkök’ün Atlantikçi olarak kaydeden Amerika, Çetin Doğan’ı da “Avrasyacı, Amerikan karşıtı” olarak fişledi. Doğan bunun nedeninin bölgede Amerika’nın çıkarlarını kabul etmemek olarak özetledi.


 İkisi de silah arkadaşım değil!

Çetin Doğan: Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman silah arkadaşım değil
325 komutana verilen Balyoz cezaları kamuoyunda kabul görmedi, binlerce yurttaş komutanlara destek için sokaklara döküldü. Ellerde Türk bayrakları, ağızlarda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı. Ceza alan komutanların “darbeci” olduğu görüşü tutmayınca Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman devreye girdi. Ceza alan silah arkadaşlarının aleyhine konuştular. Neredeyse bütün gazetelere manşet oldular.

“ÖZKÖK VE YALMAN’IN AÇIKLAMALARI ÇİRKİN KAÇTI”

Eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’a Özkök ve Yalman’ın açıklamalarını sorduğumuzda ilk tepkisi ikisini de silah arkadaşı olarak görmüyorum oldu:
“Öncelikle her ikisini de silah arkadaşım olarak görmediğimi belirtmeliyim. Yaptıkları açıklamalar, cılkı çıkan Balyoz davasının sonunda, mahkemenin verdiği karara kamuoyunda arka çıkma olarak anlaşılacak şekilde laf etmelerini, bir talimatla mı yerine getirdiler bilmiyorum ama çok çirkin kaçtığı gerçektir.”

“AR VE VİCDAN SAHİBİ OLAN AÇIKLARDI”

Çetin Doğan’ın bu sert tepkisine neden olan ise 2003’te darbe iddiaları üzerine hem Özkök’ün hem de Yalman’ın yaptırdığı araştırmanın sonucunu kamuoyundan kaçırmaları:
“Davanın daha soruşturma safhasında, kamuoyuna açıklama yaparak Ordu Plan Semineri konusunda o dönemde yaptıkları araştırmanın sonuçlarını açıklamaları gerekirdi. Bunu silah arkadaşlığının gereği olarak değil, ar ve vicdan sahibi, ülkesini seven bir yurttaş olarak yapmaları gerekirdi.”

“NASIL TESLİM ALINDIKLARI BİR GÜN ANLAŞILACAK”

Balyoz kararıyla E. Org. Özkök ve E. Org. Yalman gazeteler üzerinden “darbe önleme” yarışına girdi. Yalman, “Ucuz kahramanlık kimseye yakışmaz. Türk Ordusu demek Kara Kuvvetleri Komutanlığı demektir. Hilmi Paşa'nın kaç tane tankı tüfeği vardı?” diye sormuştu. E. Org. Çetin Doğan bu yarışın nedeni şöyle değerlendirdi: “Aralarındaki seviyeli(!) tartışmayı yorumlamak istemem. Kimlerin parmaklıklar ardına konmadan nasıl teslim alındığı, kimlerin neyi umursadıkları, nelerin peşinde koştuğu, elbet bir gün anlaşılacaktır. Bunun çok geçmeden olacağına inanıyorum.”

“AYTAÇ YALMAN’IN KASETİ Mİ VAR?”

Peki, darbe kurgusu operasyonlarında Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman nasıl bir rol oynadı?
Çetin Doğan bu sorumuza da şu yanıtı verdi:
“Aytaç Yalman’ın aldığı rol, sağır ve dilsizi oynamak şeklinde oldu. Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen Hilmi Paşa’nın beyanlarına göre, 1. Ordu Komutanlığı’nda icra edilen Plan Semineri’ne ilişkin amacını aşan bir uygulama olduğu yolunda kulağına bir şeyler gelince, konuyu tahkik etme görevini dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Paşa’ya vermiş. Tahkikat sonucunun ne olduğunu kasıtlı olarak ne Özkök ne de Yalman açıklamaya çekiniyor. Buna karşılık, ağızlarını her açtıklarında konuya açıklıktan ziyade müphemiyet (belirsizlik) verdikleri acı bir gerçek. Elbet bildikleri gerçekleri hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklamamalarının kendine özgü sebepleri vardır. Tezgah peşinde olanlar, kişileri teslim almak için bir çok metot kullanmışlardır. İnsan doğal olarak Aytaç Paşa’nın da ‘kaseti mi var’ var demekten kendini alamıyor. Önemli olan kişinin, geçmişte hesap veremeyeceği hiçbir adım atmamış olması ve kimseden korku ve beklentisi bulunmamasıdır.”

I. Ordudan 1 Numaraya

“Ergenekon şemasında 1 numara Çetin Doğan.” Bu bilginin sahibi Eski EGM İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun. Peki, Eski 1. Ordu Komutanı Emekli Org. Çetin Doğan Ergenekon'da mı yoksa Balyoz'da 1 numara? Neden 2001’de polis içindeki F tipi ekip tarafında hazırlanan şemada 1 numara gösterildi? 
E. Org. Doğan bu sorulara şöyle yanıt verdi:

Ergenekon şemalarının varlığını gazetelerden öğrendim. Ergenekon’un 1 Numarası olarak şemaya yerleştirilmem, Ağustos 2001 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı’na atanmam sonrasında olmuştur. Kara Kuvvetleri’nde bir-iki istisna dışında 1. Ordu Komutanlığı’na atananlar, kadro müsait olduğu takdirde Ordu Komutanlığı görevlerinin sonunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmışlardır. Askerlik hayatım boyunca albaylıktan itibaren hep belli çevrelerin hedefi oldum. Benim de 1. Ordu Komutanlığı’ndan sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanabileceğimi düşünenler, kendilerince bir engelleme yoluna gittikleri anlaşılıyor. Oysa benim dört yıllık orgenerallik süremin sonunda, Kara Kuvvetleri Komutanlığı kadrosu boşalmayacağından, 30 Ağustos 2003 tarihinde emekli olacağım başından itibaren belliydi. Ergenekon Şeması, daha sonra bu adla bir dava kurgulanması cazip fikir olarak kabul görünce, söz konusu şema da değiştirildi.”

YURT ATAYÜN’ÜN GAYRETİ

Doğan, emekli oldu ancak Ergenekon tertibine dahil edilmesi girişimleri hiç bitmedi. Çetin Doğan bu gayretleri anlattı: 

“Ergenekon davasını kurgulayanların bütün gayretlere rağmen davanın sanığı yapılamadım. Bu gayretler gerek Ergenekon iddianamesinde ve gerekse Balyoz iddianamesine dayanak yapılan TEM Şube Müdürü Yurt Atayün ve arkadaşlarının hazırladığı 516 sayfalık ‘Fezlekede’ bu yoldaki gayretler çokça görülüyor. Ergenekon İddianamesinin 1595. ve 1618-1621 sayfalarında hakkımdaki isimsiz, imzasız pehlivan hikâyesine benzeyen uzun bir ihbar mektubunun tamamı pasajlar halinde serpiştirilmiş. Başka sayfalarda da şahısların yaptığı telefon görüşmelerinde ismimin geçtiği bölümler iddianamede yer alıyor.”

“DETERJAN” VE “GÖKKUŞAĞI” SÖZCÜKLERİNİN SIRRI 

Sadece Çetin Doğan değil; hedef, Balyoz dosyasının Ergenekon davası ile birleştirilmesiydi. Bunun için de iki sözcüklük bir operasyon tertiplendi. Doğan “deterjan” ve “gökkuşağı” sözcüklerinin gizemine dikkat çekti: 
“Balyoz davasının Ergenekon davasın birleştirilme gayretine de bir örnek verelim. El-Kaide’nin 2003 yılında gerçekleştirdiği Sinagog saldırılarının Balyoz Darbe Planı ile bağlantılı olarak gerçekleştirildiği yönünde polis fezlekesinde çok ilginç bir değerlendirme yer almaktadır. Değerlendirmenin dayanağı dönemin 1. Ordu Harekât Başkanı Süha Tanyeri’nin orijinal not defterinin bir sayfasının en altına ‘Deterjan’ ve ‘Gökkuşağı’ kelimelerin el yazısı ile yazılmış olması. Meğer patlayıcıların hammaddesi Gökkuşağı Deterjan fabrikasında imal edilmiş! Başka hiçbir kanıt yok. Üstelik not defterine yazılan bu kelimeler dikkatle bakıldığında Sayın Süha Tanyeri’nin el yazısı olmadığı da anlaşılıyor. Nitekim sonradan yapılan analizde belirtilen kelimelerin Süha Tanyeri tarafından yazılmadığı ekspertiz (uzman incelemesi) raporu ile de kanıtlanmıştır.”

28 ŞUBAT’TA REFAH İLE ABD ARASINDAKİ BUZLAR ERİDİ

“28 Şubat ABD’nin bilgisi dâhilinde yapıldı.” İddia sahibi o dönemin Adalet Bakanı olunca iddia da önem kazanıyor. Ancak bu güne kadar kimse dönemin askerlerine bu iddiayı sormadı. Çetin Doğan da 28 Şubat sürecinin Genelkurmay Harekât Başkanı, aynı zaman da Batı Çalışma Grubu başkanı. Biz de Eski Adalet bakanı Şevket Kazan’ın iddiasını E. Org. Doğan’a sorduk. İşte yanıtı: 

“Bu tamamen asılsız bir iddiadır. 28 Şubat sürecinin ABD ile bağlantısı olsaydı birçok şeyin sızmış olduğu gibi bu konuda da sızıntı olurdu. Kaldı ki o dönemde Refah Partisi ve ABD arasında buzların eridiğinden bile bahsedebiliriz. Erbakan ilk defa o dönemde Amerikan Büyük Elçiliğince düzenlenen 04 Temmuz kutlamaları için verilen resepsiyona katıldı. 1991–1997 yıllarında Genelkurmay temsilcisi olarak ABD yetkilileri ile Türkiye’de ve Washington’da yapılan birçok toplantılara katıldım. Bu toplantılarda Türkiye’nin iç politikası hiçbir zaman görüşme konusu yapılmamıştır. Sadece bir defa, kahve sohbeti esnasında, Sayın Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasının ardından boşalan DYP Parti Başkanlığı ve Başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı konusunda bir tahminde bulunmam istendi. Ben de askerlerin günlük siyasetin dışında olması sebebiyle yanılabileceğimi, ancak sahip olduğu etiket ve görünüşü ile ‘Babanın sevgili kızı olarak tanınan’ Sayın Tansu Çiller’in öne çıktığını söylemiştim.”


Çetin Doğan’ın cezaevinde bir günü nasıl geçiyor?


Nilgül hanıma Çetin beyin sağlığını sorduğumda hep, “Çetin kötüyüm demez ki" yanıtını aldım. Bu uzun röportaja sağlık durumunu sorarak başladım. Nilgül hanıma verdiği yanıtlar gibi soruyu “Sağlığım yerinde sayılır. Tansiyonum zaman zaman fırlıyor ama idare etmesini öğrendim” yanıtıyla geçiştirdi. Çetin Doğan 73 yaşında ve yüksek tansiyona bağlı olarak kalp sorunları var. Acillik, ancak hastaneye gitmek istemiyor. Çünkü her defasında hastane içinde etrafında tehlikeli bir varlıkmış gibi jandarma ordusu olmasından rahatsız. Kafes içinde hastaneye gitmek yetmiyormuş gibi televizyon ve gazetelere hastaneye gidiş ve yatışlarıyla ilgili konuşulan ve yazılanlar da komutanın ağırına gidiyor. Hastaneye gitmemek için bir de “ilgili makama” hitabıyla “kendi isteğimle hastaneye gitmeyi reddediyorum” dilekçesi veriliyor Cezaevi İdaresi’ne.

AŞÇIBAŞI GÖREVİ ÇETİN DOĞAN’IN 

Çetin Doğan koğuşu Emekli Tümamiraller Ali Deniz Kutluk ve Mustafa Aydın Gürül ile paylaşıyor. Ceza alan diğer komutanlarla ortak görüş yapamıyorlar. Ya revire giderken koridorlarda ya da ortak açık görüşlerde karşılaşıyorlar.
Koğuştaki işbölümü de şöyle: Bulaşıklar ve ortak alanların temizliğini Emekli Tümamiraller Ali Deniz Kutluk ve Mustafa Aydın Gürül yapıyor. Aşçıbaşı da Emekli Orgeneral Çetin Doğan. Yemekler nasıl yapılıyor onu da Çetin Doğan’dan dinleyelim:
“Yemekleri diyet alıyor, önce yağlıysa sıcak sudan geçiriyor, gerekirse ayıklamaya tabi tutuyorum. Sonra bir tencerede sızma zeytinyağı, soğan, domates ve biraz da baharat karıştırıp, semaverin üzerine yemeğin sosunu pişiriyorum. Daha sonra da yıkanmış ve ayıklanmış yemek malzemesini tencereye koyarak yeterince ısıttıktan sonra, yemek saatinden 5 dakika önce denizci diliyle “Alesta, arya sofra” daha sonrada “Arya sofra” çağrısı ile self servisimiz açılıyor.”

Peki, Doğan’ın cezaevinde bir günü nasıl geçiyor:
Alışkanlık olarak ben arkadaşlardan biraz önce, saat 07.00 civarında kalkıyorum. Doğal olarak çay demleme işi bana düşüyor.
Arkadaşlarım sabah yoklamasından biraz önce kalkıyorlar. Onlar sofraya oturduklarında kahvaltımı bitirmiş ve çay içiyor oluyorum.
Kahvaltımız standart; kantinden aldığımız yulaf ezmesi, mısır gevreğinin üzerine kâsede süt dökerek hazırlıyoruz. Kâsenin en üzerinde tatlandırıcı niyetine kuru kayısı ve mevsimine göre taze meyve da doğruyoruz.
Tahsis edilen Bilgisayar saatini hiç kaçırmıyoruz. Bilgisayar saatleri değişken olduğu için günlük programımızın adeta belirleyicisi oluyor.
Gazeteler saat 10.00 civarında geliyor. Gazete gelinceye kadar “havalandırma” gezintisi yapıyor (iyi havalarda) veya dergi karıştırıyorum. Gazeteleri okumak bayağı zaman alıyor.
Günlük programımda öğleden sonra bir saatlik “gözleri dinlendirme eksersizi dediğimiz uyku moduna geçme, haftada en az üç gün, saat 16-17 arası tempolu yürüyüş( spor) var.
Daha sonra da, akşam yemeği hazırlığı ve saat 19.00’da yarım saate sığdırdığımız akşam yemeği faslı başlıyor.
Haberleri daha ziyade yemek saatlerinde dinliyoruz. Bu arada ilginç bulduğumuz tartışma programlarını kaçırmamağa özen gösteriyoruz.
Gece benim için uyku saati normal olarak saat 23.00 oluyor. TV’de ilginç bir program varsa doğal olarak uyku zamanı değişiyor. TV seyretmediğim zamanlar odama çekilip kitap okuma ve aklıma takılanları not alma ile meşgul oluyorum.
Günlük programda hiç aksama olmuyor mu diye soracak olursanız, elbette oluyor. Ancak parmaklıklar ardında olanların yaşamına ‘bayram-seyran’ girmediği, cumartesi ve pazar günlerinin diğer günlerden bir farkı olmadığı için rutin olan yaşam tarzı pek değişmiyor.

ASKER OLUŞUM NİLGÜL’Ü ENGELLEDİ

Nilgül Doğan, bir general eşi hem de orgeneral. Bir devlet adamının eşi olmak zor olsa gerek. Ancak O, eşi cezaevine girdikten sonra halkla bütünleşti. Nilgül hanım genel seçimlerde İstanbul sokaklarını karşı karış gezdi, Çetin Doğan için oy istedi. Nerede eylem orada Nilgül Doğan. Çetin Doğan’a eşini sorduk ama çok kısa bir yanıt aldık:
“Nilgül’ü anlatabilmek için bir kitap yazmam gerekir. Bu romanlaştıracağım yeni bir kitabın konusu olur. Elimdeki kitap tasarılarına bunu da eklemeliyim. Nilgül’ün şu anda yaptıklarından çok gurur duyduğumu söylemeliyim. Nilgül ile evlendiğimiz zaman 18 yaşındaydı. Kendisi ile evlenmeye karar verişimde beni cezbeden güzelliği kadar, devamlı okuma, öğrenme ve gözlerini sıkça sulandıran yufka yüreği ile haksızlıklara karşı başkaldırma tutkusuydu. Benimle evlenmesi halinde okumasını engellemeyeceğim konusunda söz verdikten sonra teklifimi kabul etti. Benim asker oluşum, Nilgül’ün haksızlıklar karşısında başkaldırılarını eyleme dönüştürmesini kuşkusuz engelledi. Buna karşılık doğru bildiğini her ortamda savunmaktan da geri durmadı. Onun okuma ve öğrenme tutkusu evlendikten oldukça kısa bir süre sonra önce öğretmen olmasını ve daha sonra da üniversiteyi (gazetecilik) bitirmesini sağladı.”

Düzeltme: Dizimizin dün yayımlanan bölümde 1. Sayfada Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın fotoğrafına yanlışlıkla Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ismi yazılmıştır. 1. Sayfadaki haber spotunda “Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun MİT’in hazırladığı Ergenekon şemasında 1 numara” olduğu belirtilmiştir. Bu ifade Aydınlık yazı işleri tarafından hata ile yazılmıştır. Düzeltir özür dileriz.

Ufuk Akkaya  

Hiç yorum yok: