23 Oca 2013

İmralı Gündemi: Musul Seferi


İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:
Hakan Fidan-Abdullah Öcalan görüşmeleri bir barış sürecini değil, savaş sürecini başlatıyor!
İmralı gündeminin birinci maddesi, sözümona “Türk-Kürt ittifakı”. BOP Eşbaşkanlığı’nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve PKK Başkanı Abdullah Öcalan baş başa vermişler bunu konuşuyorlar. AKP ve PKK organlarında eşzamanlı olarak, “Türk-Kürt ittifakıyla bölgesel güç olma” kampanyası başladı.

ABD patronluğunda petrol kardeşliği
“Türk-Kürt ittifakının” ekonomik temeli ise, Kerkük petrolleri.
Türk ve Kürdü petrol birleştirecekmiş! 
Daha doğrusu AKP ile PKK’yı. Hatta onları bile değil, Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan’ı ve Barzani’yi elbette.
Tayyip Erdoğan&Barzani petrol kardeşliğinde son hamle, 8 Ocak 2013 günü gerçekleşti. Ajanslar, Kuzey Irak’ın Türkiye üzerinden petrol ihracına başladığını duyurdu.
Türk-Kürt kardeşliği öldü, yaşasın petrol kardeşliği!
Tayyip Erdoğan&Barzani ortaklığına Abdullah Öcalan da dahil ediliyor. 2013 ortalarından başlayarak sıcak para muslukları kısılıyor. Çare, Kerkük petrollerinin musluğunu açmak diye formülleştiriliyor. Musluktan petrol akacak ve Sıcak Para Diktası ebedî saadete ulaşacak. O zaman “Atatürk tehlikesi” de kökünden temizlenmiş olacak!

Ortaklığın programı:
Irak’ı bölelim, petrolü bölüşelim

Elbette bütün bunlar için Irak’ın bölünmesi ve Barzanistan’ın resmen Kürdistan olarak ilanı gerekiyor. Özerkleşen Diyarbakır eyaleti, Kürdistan ile ekonomik ve kültürel ilişkilerini geliştirecek. Kerkük’ten İskenderun limanına uzanan boru hatları ve petrol gelirleri, ABD’nin Türkiye eyaleti ile Kürdistan eyaletini birbirine bağlayacak. Petrol boru hattı çelikten de kuvvetli. Böylece “Türk-Kürt ittifakı” petrol bağlı olacak. İskenderun limanı, Tayyip Erdoğan&Öcalan&Barzani ortaklığının dünya kapısı haline getirilecek. 

ABD ve İsrail, bu ebedî saadet projesinin arkasında. Baksanıza Financial Times ne yazıyor: “Kuzey Irak bağımsızlığa kavuşmadığı sürece, Kerkük petrollerinin İskenderun’dan akıtılması mümkün olamaz.”

İran’a karşı İsrail güdümlü cephe
Proje, İsrail’in çıkmazına olağanüstü çözüm.
Türkiye’yi hiç kimse İran ile savaşa sokamaz. Ancak Türkiye, Barzanistan’ı himaye adına Irak ile cephe cepheye getirilirse, İsrail planı işler. Sonuç: Türkiye’nin İran ile karşı karşıya gelmesidir. Nitekim AKP cenahında İran düşmanlığı hararet kazanıyor. Fethullah Gülen, zaten İran’ı baş düşman görüyor. Mümtazer Türköne de, İsrail’in parmağına bakarak İran’ı hedef gösteriyor (Zaman, 8 Ocak 2013).
PKK ise, nicedir cephesini İran’a döndü. Özgür Gündem’de neredeyse İran’a savaş ilan edecekler:
“Kürt-Şii savaşını İran dayatıyor. Maliki’yi o kışkırtıyor. Maliki de fırsatı kaçırmak istemiyor. İran’ın desteğiyle Kürtleri Kerkük gibi petrol zengini bölgelerden çıkarmak, buraları müstakbel Şii devletine katmak istiyor.
“Niyet bu olunca uzlaşmak mümkün olmuyor. Derinleşen sorunlar bir Kürt-Şii savaşını kaçınılmaz hale getiriyor. Ayrıca olası bir savaşa İran’ın katılacağına da kesin gözüyle bakılıyor. Zira savaş başlarsa Barzani ister istemez bağımsızlık ilan edecektir. İran buna karşılık olarak Kürdistan’ı işgal edeceğini söylemektedir.
“Amerika ise İran’ın karşısına Türkiye’yi çıkarmak istiyor. Irak Kürtlerinin hamisi rolünü Türkiye’ye vermeye ve Türkiye ile Kürdistan’ı kendi yörüngesinde tutmaya çalışıyor.” (Günay Aslan, Özgür Gündem, 1 Aralık 2012)
Barzani’ye savaş sözü
Peki bütün bunlara Irak ne diyecek, ülkesini bölüyorsunuz.
İran, “Kürdistan’ı kurdurmayacağını” ilan ediyor.
Rusya ve Çin’in, ABD emperyalizminin bu hamlesine teslim olacağını bekleyen var mı?
Bunlara rağmen, Tayip Erdoğan sıcak para çıkmazını Kerkük’ten açmak için gözükara gidiyor. Onun için bu, iktidarda kalma sorunu. En son, Barzanistan’ın arkasında olduğunu ilan etti ve Irak’ı açıkça tehdit etti. Dahası, “savaşa hazırız” açıklamasında bulundu.
Ertuğrul Özkök, “Kürdistan’a ‘Senin için savaşırız’ sözü verdik mi” diye sordu ve yazısını “Öyleyse hepimiz muhtemel bir savaşa hazırlıklı olalım” diye bağladı (Hürriyet, 3 Ocak 2013).





Uğur Dündar, Sözcü’deki köşesinde, Ankara çevrelerinde savaşın konuşulduğunu duyurdu.
Onlardan önce, Güneri Cıvaoğlu, “Cetvel sınırlarında sona doğru” müjdesini vermişti (Milliyet, 25 Aralık 2013).
Hepsinden önce Aslı Aydıntaşbaş, savaş borusunu öttürmüş, Kürt Koridorunu yeni plana göre tanzim bile etmişti.
Zaten Galbraith, Türkiye kamuoyunu ikna edecek sihirli formülü açıklamış ve Hürriyet de görevini yerine getirmişti:
Hürriyet, 29 Aralık 2012
AKP’nin “Alt-emperyal güç” hayallerine PKK desteği
Tayyip Erdoğan&Barzani ortaklığının Musul-İskenderun kumpanyasının en hevesli ve en gayretli yandaşı ise PKK oldu. Bütün organlar, dört koldan “Türk-Kürt ittifakının” faziletlerini yazmaya başladılar. PKK’nın Özgür Gündem gazetesi, “Türk-Kürt ittifakını” şimdi daha bir hevesle işliyor. 
En son Delil Karakoçan imzalı yazı, İmralı görüşmelerinin sırlarını da açıkladı. “İktidar ‘İmralı süreci’ne neden ihtiyaç duydu?” başlıklı iki yazıda, “Türk-Kürt ittifakı”nın önünü arkasını, dününü yarınını, anayasasını babayasasını ortaya koydu.

Ahmet Davutoğlu’nun yol arkadaşı: Delil Karakoçan
Delil Karakoçan imzası kimindir, bilinmiyor. Ama Ahmet Davutoğlu’nun Yol Arkadaşı olduğu hemen anlaşılıyor. Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” başlığı altında çizdiği yolda omuz omuza yürüyorlar. Davutoğlu’nun ‘Küresel dünya sistemi içinde yer alan alt bölgesel birlikte etkin olmak’ diye tanımladığı görev, Şimdi de Delil Karakoçan tarafından PKK ambalajıyla piyasaya sürüldü.

Yazılanlara göre, Batı Asya’dan çekilmekte olan ABD’nin yarattığı boşluğu AKP ve PKK el ele doldurabilirler. Sözümona “Türk-Kürt ittifakı”, Ortadoğu’da “alt-emperyal güç” olarak bütün sorunları kökünden çözebilir.

AKP yandaşlarının “alt-emperyal güç” rüyası, PKK’nın dilinde “Bölgesel güç” olarak ifade ediliyor. Delil Karakoçan, tasarımın tarihsel arka planını, Abdullah Öcalan’ın formüllerine göre, tam da AKP’nin hülyalarını okşayarak açıklıyor. Karakoçan’a göre, özetle, Osmanlı Devleti Kürtlerle anlaştıktan sonra Doğu’ya girmiş ve Batı’ya yönelmiştir. Şimdi AKP de bölgesel güç olma arayışını aynı denkleme oturtuyor. Türkiye’nin geleneksel Kürt politikası çökmüştür. Onun için AKP Kürtlerin Cumhuriyet içindeki konumunu yeniden tanımlamaktadır. AKP, ABD’yi ve bölgesel güçleri dışlayarak bölgesel güç olamayacağını anladı. Onun için Kürtsüz Türkiye politikasını terk etti.’


Hakan Fidan’dan Öcalan’a Çaldıran seferi önerisi
Böylece PKK, 21. yüzyılda Sultan Recep’in başına Yavuz Sultan Selim sarığını sararak, Kürtlerle ittifak kurup Çaldıran seferine, pardon Musul seferine azimet etmesini teklif ediyor. 
Öneri, Özgür Gündem gazetesinin köşesinden önce, İmralı görüşmesinde masaya kondu. Hakan Fidan, “Ev hapsi” türünden ufak tefek meselelerin bu görüşmelerin şanına yakışmayacağını belirterek, Abdullah Öcalan’ın gururunu okşadı ve bölgesel cihangirlik rolünü gündemin merkezine oturttu. ABD ve İsrail, her şey tamamdı, artık Tayyip Erdoğan&Barzani&Öcalan ortaklığı tarih yazacaktı.
İçerde artık analar ağlamayacaktı. Kan akmayacak, borulardan petrol akacaktı. 
PKK’nın silahlı gücü korunarak Kandil üssü tahkim edilecek ve Musul cihadına hazır olacaktı. 
“Kürt varlığı”, Kerkük petrolleriyle ekonomik güvenceye kavuşacak, anayasada da sağlam kazığa bağlanacaktı. Bu arada, “Ulusal devlet modeli” Musul mezarlığına gömülecek ve Kemalist Cumhuriyetin meyit duası da AKP-PKK cemaati huzurunda okunacaktı. 
Delil Karakoçan’ın deyişiyle, “Türkiye farklı dil, kültür ve halklar temelinde yeniden tanımlanacak.”

Yeni Anayasa İmralı’da yazılıyor
Böylece Yeni Anayasanın en temel maddeleri de, Musul Seferinin Yol Haritası ışığında yazılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde parmaklar nasıl olsa hazır. Anayasa, Tayyip Erdoğan adına Hakan Fidan-Abdullah Öcalan görüşmelerinde belirleniyor. 
Türk Milletinin Anayasa dışına atılmasının zorlukları da, plana göre, petrol ganimetiyle aşılacak. Böylece Ertuğrul Özkök’ün dillendirdiği “Türklerin haysiyeti” engelinin sorun yaratmayacağı umuluyor. Petrol olunca haysiyetin lafı mı olur?
TÜSİAD’ı MÜSİAD’ı hepsi Musul Seferinin ateşiyle yanıyor. Sıcak para vanasının açılması, kapanan ufukları açacak. Oluşan beklenti böyle.


TÜSİAD’tan savaş borusu
Sıcak para akışının eninde sonunda kesileceği biliniyordu. Hasan Cemal, Erdal Sağlam, Yavuz Semerci, Mustafa Sönmez, Doçent Taner Çetin, 2011 yılından bu yana büyük sermaye çevrelerindeki Kerkük petrolü iştahına hep dikkat çektiler. Şimdi 2013 yılı ortalarından başlayarak kısılacak olan sıcak para musluğu Kerkük’ten açılacakmış.
Ege Cansen, işbirlikçi sermaye adına, PKK ile “silah bırakma” anlaşmasının cari açığı kapatmak için tezgahlandığını Çarşamba günü çok açık bir dille yazdı:
Silahlar bırakılmasın diyen hiç yok. Buna PKK savaşçıları da dahildir. “Şimdi bizler de Orta Doğu’daki tüm Kürtlerle Türklerin kardeşçe yaşadığı bir dünya hayal ediyoruz. Nitekim Türk Hükümeti, Barzani’nin başkanı olduğu Kuzey Irak ‘Bölgesel Kürt Yönetimine’ eğer petrol parasının paylaşımı yüzünden papaz olduğunuz Bağdat yönetimindeki Irak ordusu (Yani Araplar) hücum ederse, sizi biz koruruz dedi. E, bedava koruma olmaz.
“Irak’ın Kuzey’inde Kürtlerin yönetimindeki bölgede ibadullah petrol; Türkiye’de de tüm Kuzey Irak’ı kalkındıracak kadar sanayi bilgisi, becerisi ve üretimi var. Bu ‘Bölge Yönetimi’ ile Türkiye bir ‘ekonomik birlik’ kurarsa (ki bu konuda epey mesafe alındı) Türk ekonomisinin en yapışkan meselesi olan dış açık da sürdürülebilir düzeye geriler. Bu da benim vizyonum. Barışa bir katkıda bulundu isem ne mutlu bana. Son sözü Rahmi Koç’tan devşirdim.” 
(Hürriyet, 9 Ocak 2013) 
TÜSİAD, sıcak para için savaş borusu çalıyor! Duyuyor musunuz?

Sıcak para anayasasına CHP kredisi
Kemal Kılıçdaroğlu, Musul Seferine kredi açarak, ABD-İsrail hattına sadakatini bir kez daha ispatladı. Kredi, aslında Musul seferine açılıyordu. CHP yönetimi, uzanan AKP’nin yedeğinde olduğunu ilan etti. Sıcak Para Anayasasına zaten bağlanmıştı.

MHP ve CHP’nin patriot vatanseverliği
MHP, CHP’den farklı olarak İmralı görüşmelerine tavır aldı. Ancak o görüşmeler Patriot füzelerinin gölgesi altındadır ve MHP Patriotları destekliyor. Füzeler İran’a dönüktür ve sonuç olarak İsrail’i koruyorlar. 
MHP ve CHP, Patriot vatanseverliğinde buluşarak, Musul Seferine de destek oluyorlar.
Devlet Bahçeli, AKP-PKK ittifakının gerçekte bir Musul ittifakı olduğu kamuoyuna anlatılınca rolünü daha rahat oynayacaktır. Canlar zaten Musul’a feda değil mi, Türk milleti de Anayasada Osmanlı milleti yapılır ve AKP-PKK-CHP-MHP, bütün millet Üç Aylı Osmanlı bayrağı altında toplanır milli birlik ve beraberlik böylece tarihsel çözüme kavuşurdu.

Basının sıcak para bağımlılığı
Sıcak Para Komisyoncuları, Abdullah Öcalan’a aşklarını dünya âlem önünde ilan ediyorlar. Derya Sazak, Uludere faciasını “2012 Yılının Olayı” ilan ederek, kamuoyu imalinde en öne fırladı. Aydın Doğan, maaş verdiği bütün personeline Sıcak Para Anayasasının gereklerini bir mektupla duyurdu ve herkes ekmek yediği kapıya bağlıydı. 
Ciner ve Çalık medyası zaten tam ayarlı. Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Aslı Aydıntaşbaş, Fatih Çekirge, Güneri Cıvaoğlu, Kadri Gürsel, Ruşen Çakır, Taha Akyol, İhsan Dağı, Şahin Alpay, Ekrem Dumanlı, Okay Gönensin, Ali Bayramoğlu, hepsi mehter eşliğinde yürüyüşe geçmiş bulunuyorlar. Ertuğrul Özkökler ise, “Türklerin haysiyetini” de hesaba katarak Musul seferini gerçekçi bir zemine oturtma meselesine sözel bir katkıda bulunuyorlar. Can Ataklı bile eser rüzgârdan etkilendi, fakat ertesi gün Can Ataklı olduğunu hatırladı.

AKP’nin Yolsuzluk Haritası ve PKK’nın Yol Haritası
Tayip Erdoğanların Sıcak Para Diktatörlüğünün Yolsuzluk Haritası ile Abdullah Öcalan’ın “Yol Haritası”, ABD’nin ünlü “Türkiye himayesinde Kürdistan” planıyla ve İsrail’in “Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar” (Arzı Mevud) efsanesiyle bire bir örtüşüyor. 

Türkiye’de iktidar yasası
Önce Türkiye’nin Saklı Anayasasının 2001 yılından beri en temel hükmünü saptayalım: Sıcak parayı bulan iktidar olur.
O nedenle kısılacak sıcak para musluğunu Musul’dan açmak, AKP için iktidarda kalmak için tek seçenektir. Tayyip Erdoğan’ın milleti hiçe sayan bir maceraya atılması, bu nedenle şaşırtıcı değildir. 
Türk milletinin gururu ve haysiyetini sıcak parayla uyuşturma hesabı içindedirler.

Türk milleti kalesine dayandılar
Her ekonomik krizde, her milli meselede barikatların “Sonra borsa düşer, sonra sıcak para akışı kesilir” gerekçeleriyle aşıldığını hatırlıyoruz. Ancak bu kez AKP, yıkamayacağı bir kaleye saldırıyor ve üstelik başlıca müttefiki PKK’dır. Bu yüzden Kılıçdaroğlu desteğine muhtaç olduklarını da gizlemiyorlar.

Türk Ordusu engeli
Başındaki komutan kim olursa olsun, Türk Ordusu Türkiye’yi Irak, İran, Suriye ve Rusya ile sonu belirsiz bir çatışmaya sürükleyen bu sürece eninde sonunda direnecektir. 
ABD ve İsrail’in güdümündeki proje, Atatürk Cumhuriyetinin tasfiyesinde son adımdır. TSK, elbette bu gerçeğin de farkındadır. O nedenle önümüzdeki dönemde Türk Ordusunun Mustafa Kemalleşmesi süreci hızlanacaktır. AKP, Musul ve Çaldıran Seferine ordusu olmadan çıkıyor. Yavuz Sultan Selim’den farkı budur. ABD, Almanya ve Hollanda’dan getirttiği NATO askerleri yetmez.
Tayyip Erdoğan+Barzani+Abdullah Öcalan ortaklığı, takdim edildiği gibi bir “Türk-Kürt ittifakı” değil, Türk ve Kürdün başındaki beladır. Bu süreç, Türk-Kürt bütün Türkiye halkını uyandıracaktır. Türkiye halkına hiç kimse, Arap ve Fars düşmanlığını kabul ettiremeyecektir. 
Irak’ın bölünmesine Kürt örgütleri ve Kürt halkı içinden de kuşkuyla bakılmaktadır. Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) Genel Sekreteri Adil Murad, Tayyip Erdoğan’ın politikasını İran Şahına benzetiyor ve aynı tuzağa düşmeyelim diye uyarıyor (Gazeteler, 2 Ocak 2013). Irak Kürtleri içinde Irak’ın bütünlüğünü savunanlar çoğalıyor. 

Irak-İran-Suriye-Rusya ve Çin cephesi
İsrail, bu sürecin başında, Tayyip Erdoğan+Barzani+Öcalan ortaklığını silahlı gücüyle desteklemeyecektir. Desteklediği an, cepheyi dağıtır ve çökertir. Bölgemizde İsrail ile silah arkadaşlığının bedelleri çok ağırdır.
Bu durumda Sultan Recep’in Musul cephesinde Barzani ve PKK’nın silahlı güçleriyle sonuç alınamaz. Irak+İran ittifakı, Sultan Recep’in seferini bozguna uğratacak güce sahiptir. 

Amerikan-İsrail tuzağı
Tayyip Erdoğan+Barzani+Öcalan ortaklığının Musul açılımı bir Amerikan-İsrail tuzağıdır.
Şu anda Türkiye o tuzağa doğru itiliyor.
“Musul’u alacağız” diye başlayan harekat, Diyarbakır’ı verme hedefine kilitlenmiştir. Projeye kimler hangi amaçla katılırsa katılsın, bugünkü tabloda varılacak yer orasıdır. 
O nedenle Türkiye’nin milli güçleri, bu planı şu veya bu aşamada bozacak ve Tayyip Erdoğanların Sıcak Para saltanatına son vereceklerdir. 
Mesele, Sultan Recep’in Sıcak Para seferini bir an önce önlemektir. Kuzey ırak petrolünün üç gün önce Türkiye üzerinden ihraç edilmesi, seferin başladığını gösteriyor. O nedenle durum, yakıcıdır. 
Tayyip Erdoğanlar, bu girişimleriyle Irak’a açık düşmanlığa fiilen başlamış oluyorlar. Bu eylem, İran’a karşı da bir meydan okumadır ve cevabı yoldadır.
Bu durumda biz Türkiye’nin milli güçleri, bu sürecin ülkemizi savaşlara, felaketlere sürükleyen boyutlarını görmek ve ona göre hareket etmek durumundayız. Aymazlığın ve rehavetin bedeli ağır olur.
Hakan Fidan-Abdullah Öcalan görüşmeleri bir barış sürecini değil, savaş sürecini başlatıyor.
AKP ve PKK’nın “Türk-Kürt ittifakı” dediği ortaklık,
-Sıcak Para ortaklığıdır,
-Türk - Kürt düşmanlığıdır,
- Arap - Fars düşmanlığıdır.
Türkiye halkı, Ulusal Seferine uzanan bu girişimi bozguna uğratacaktır.
2013 yılı, Karar Yılıdır.
Sıcak Para Diktası çatırdamaktadır.
Tayyip Erdoğan petrol rüyasından tahtını kaybettiği gün uyanacaktır.

Hiç yorum yok: