20 Oca 2013

Tin Suresi’nin sırrı!


Kur’an’ın önemli surelerinden Tin suresine değineceğim bugün. Sanırım çok hayati bir noktayı birlikte tespit edebileceğiz. Tin suresindeki büyük kelam sırrını birlikte deşifre edeceğiz.
Tin suresi meşhur “kasem/yemin” vurgularıyla başlar. Sure;
İncire, zeytine, Sina dağı’na ve emin beldeye yemin olsun diyerek başlar.
Bu tür yeminlere “mahalli mecaz-ı Mürsel” denilir. Mahalli mecaz-ı Mürsel, işaret yollu olarak bir bölgeyi anlatma yöntemidir. Örneğin Kur’an; Malatya’dan bahsedecek olsaydı, “Kayısıya, İnönü’ye gibi ifadeler kullanabilirdi. Buradan Kayısı ve ikinci örnekliğin işaret ettiği koordinata bakılır.
Tin suresinin başındaki koordinatların tamamı bir bölgeyi işaret ediyor. Kudüs ve Şam’ı da içine alan bir bölge. Ortadoğu ya da yakın doğu.
Ve sure akabinde ilginç bir biçimde konuyu değiştiriyor;
“Andolsun ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da en aşağılık duruma iade ettik.”
Medeniyetin merkezi Ortadoğu, Kur’an tarafından da bizzat böyle tanımlanıyor. En ideal yaratılışın merkezi olan bu bölge, aynı zamanda en aşağılık fiillerin de vuk’u bulması nedeniyle tümüyle mucizevi bir anlatımı içermektedir.
Salih amelden yoksun iman
Evet, insanın en güzel bir biçimde yaratıldığı bu topraklar, bugün en aşağılık işlerin sahnelendiği topraklara dönüşmüştür. Dolayısı ile bu karmaşık yapı karşısında en temel problem, metni doğru analiz edememe sorunudur.
Lakin, sure şöyle devam eder;
“Ancak, iman eden ve salihat işleyenler Allah tarafından mükafatlandırılacaktırlar.” Bu bahis, özellikle de Tin suresinin başında yer alan mahalli mecazın işaret ettiği bölgenin insanına yöneliktir. Bu bölgenin insanı, iman ettiğinde mükafat bulamaz, ancak ve ancak, iman edip bu imanın gereğini yaparsa, yani harekete geçerse netice alabilir!
Evet arkadaş, iman tek başına yetersizdir. İman; salih amel ile, yani doğru duruş ve tavırla tamamlanabilir aksi düşünülemez.
Bu nedenledir ki Kur’an iman edenleri cennetle müjdelemez. İman edip salih amel işleyenleri müjdeler. Yani, imanının kişiyi zulme ve zorbalığa karşı durur hale getirmesi durumunda o kişi cennet ile müjdelenir. Lakin pasif, donuk bir iman; hele ki salih amelden yoksun iken asla ve kat’a müjdelenmez. Bunu Kur’an’ın hiçbir sayfasında göremezsiniz...
Hele ki bu coğrafyanın insanları; medeniyetlerin beşiği olan, bir çok tarihsel analize göre ilk insanlığın ortaya çıktığı yer olan bu coğrafya; böylesine garip biçimde surenin konusu haline dönüşür. Medeniyetlerin yeşerdiği yer, aynı zamanda özel mülkiyet ilişkisinin de olgunlaştığı bir yer olarak karşılık bulur.
Bu yönüyle, özel mülkiyetin ve zorbalığın yaygınlaşması akabinde bölge insanının birbirine yabancılaştığını görmekteyiz.
Bir yerde Peygamber’in çıkmış olması, bir övünç kaynağı değildir! Utanç kaynağıdır!
Çünkü bu durum, o bölgede çürüme ve yozlaşmanın yoğunlaştığının göstergesidir. Bu nedenle kavimlerin “bizden peygamber çıktı” diyerek böbürlenmesi anlaşılır bir durum değildir. Aksine, peygambere ihtiyaç duymuş olmanız hasebi ile durumunuz kötüymüş demek ki, şeklinde bir gerçeklik ortaya çıkar.
Evet, Tin Suresi; ortadoğudan bahsediyor. İnsanlığın türediği bu merkezin, insanlığın varacağı en aşağılık noktadan hasıl olacak pisliklerin de sahnesi olacağını söylüyor. Öyle ya; Kur’an yırtan, cami bombalayan, cami yıkan Amerika ve USrail hegemonyası ile kol kola girmiş mücahitlerimiz var artık.
Esfeli Safilin...
Rahmetle.

Hiç yorum yok: