20 Oca 2013

Fethullah Gülen ve müzakereler!


Fethullah Gülen geçtiğimiz günlerde “müzakereler üzerine” bazı şeyler söyledi. Müzakereleri “Hudeybiye barış anlaşmasına” benzeten Gülen, üretilmeye çalışılan bilinçaltının ne kadar dehşet verici bir noktaya konumlandığını bizlere gösterdi.
Hudeybiye anlaşması, iki taraf arasında yapıldı. Bunlardan biri “müşrik Mekke oligarşisi idi.” Diğer taraf ise “Peygamber ve ashabıydı...”
Bu anlaşma, “Mekke fethinin önhazırlığıydı.” Bir biat değildi. Gülen’in söylediği gibi; ne el öpüldü, ne etek öpüldü...
Şimdi bu örneği günümüze getirelim; “müzakerelerin hangi tarafı müşrikleri, hangi tarafı peygamber ve ashabını temsil ediyor?”
Hudeybiye ölçüsü üzerinden hareket ettiğimizde; “Türk-Kürt kavgası, şirk ve İslam arasında vuk’u bulan çatışma kadar derinmiydi?”
Ne yapılıyor şu an? Anlamak mümkün değil! Fethullah Gülen’in müzakerelere atfettiği bu nitelik, hangi aklın ürünüdür? Bunu anlamak zor değil.
Ayrıca devam etti; “Sulh’u umumi için, el de öpülür, etek de öpülür.” Soruyorum; Hudeybiye’de Hz. Peygamber el, etek öptü de biz mi haber alamadık? Allah Resulü, bu dediklerinden hangisini yaptı be hey!
İşi Hudeybiye’ye getirerek bu işe anlam katma çabaları nafiledir. Ve Allah elçisine hakarettir!
Hudeybiye formülü, ehl-i İslam ile ehl-i Şirk arasında yapıldı. Bugün ki karşılığı; “Emperyalizm ve Müslümanlardır.”
Sınıra İsrail radarı ve füzesi yerleştiren “iktidar ile”, yıllarca Irak’ta üs’lenip, halkı katleden ABD askerini seyreden ve bir tek ABD askerinin düğmesini bile kopartmayan örgüt arasında vuk’u bulacak müzakerelerin hangi zeminde olgunlaşacağı çok açıktır. Bu zemini analiz edebilmek için alim olmaya gerek yok.
CIA müzakerelerin başrolünde
Müzakerelerin yönü bellidir. Maliki’ye karşı “Barzani” önderliğinde uzlaşma temelinde vuk’u bulan müzakereler, bölgesel kürt koridorunun tümüyle “Batı eksenli bir üstyapı üretebilecek niteliği ve meşruiyeti kazanmasını amaçlıyor.”
Halbuki bu bölgede barış; en temelde emperyalizm ve işbirlikçilerinin bölgeden tasfiyesine bağımlıdır. Bu zeminin dışında kalan tüm tartışmalar ya da müzakereler, göz boyamadır, yalandır, afyondur.
Gülen’in, iktidarın ya da örgütün bu anlamda ortaya koyabileceği hiçbir “barışçıl seçenek yoktur.” Çünkü bağımlı oldukları zemin ortadadır. Bu zemin, ortadoğuyu kana bulamıştır. Bölgeyi savaş alanına çevirmiştir.
Halbuki bölgenin kurtuluşu, yeni bir üstyapı tartışmasını zorunlu kılıyor. Bugün “devrimci seçenek” Türklerin, Kürd,Arap ve İranlıların müşterek bir üstyapı inşa edebilmesini zaruri kılıyor. Bu seçenekten bağımsız bir “ulusal seçenek” tümüyle emperyalizmin elini güçlendirecektir.
Barzani bu noktada “ulusal seçeneği” temsil ederken, uzlaşılan noktanın bu olduğu açıktır. Öcalan’ın Barzani ile uzlaşmış olması, müzakereleri başlattı. Barzani diyor ki; “petrol benimdir, Maliki’ye istediğimi veririm. Ben belirlerim.”
O halde bugün; müzakere zemininden ziyade; tarafların meşruiyeti ele alınmalıdır. Emperyalizmin bölgesel valileri arasında yapılacak bir müzakereden barış çıkmaz. Çıksa çıksa kan çıkar, ölüm çıkar, işgal çıkar, talan çıkar, yağma çıkar!
Bu azgınlık çok vahim boyutlara ulaştı! Öyle ki; Hudeybiye bahsi üzerinden; taraflardan birini Peygamber ashabı ilan edebilecek kadar vahim boyutlara ulaştı. Evet, Gülen’e soruyoruz; kimdir bu bahiste Peygamber ashabı?
Hudeybiye’nin mantığına bakılırsa; egemen devlet olan Mekkeliler, Türkiye Cumhuriyetini; Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı mücadele edenler de “Peygamber ashabını” temsil ediyor olsa gerek. Bu ne demek oluyor şimdi?
Bu müzakere tarafları bu kadar birbirinden bağımsız mı? Aynı ideolojik yönelimlere sahip iki tarafın, kontrollü ve güdümlü müzakeresi bu kadar mühim ve anlamlı mı?
Evet dostlar! CIA müzakerelerin arkasında duruyor. Destek veriyor. Fotoğrafın ana mesajı budur...

Hiç yorum yok: