28 Tem 2013

Şirk dinin afyonu: Kadercilik

‘İslam’ın sesi Köle Bilal’ dizisine, bu yazıya duyulan ihtiyaca binaen çok kısa bir ara veriyor, sizi Şeytan Evliyaları adlı kitabımdan bir bölümle baş başa bırakıyorum.
Din maskeli müşrikliğin ve İslam tarihi yalancılarının en büyük palavrası, “yoksuluk kaderi yoklukla imtihan, zenginin kaderi varlıkla imtihandır’’ palavrasıdır.
Bu inanç, İslam dışıdır. Kuran ile karşıt konumlanmıştır. Ve Allah elçisinin savaştığı ideolojinin beslendiği nokta atışlardan biridir.
Resulullah’a kader ve insanların onun sınırları içinde yapabilecekleri şey hakkında soruldu ve “acaba kader (kararlaştırılıp) bitirilmiş, değişmez ve değiştirilemez bir şey midir, yoksa yeniden ele alınıp başlanabilecek, değiştirilebilecek bir şey midir?” denildi. Resulullah ,”kader, kararlaştırılmış, geçmiş ve değiştirilemez bir şeydir” buyurdu.
O sırada şöyle soruldu: “Durum bundan ibaret ise amel, çalışma ve çabalama neye yarar?” Resulullah (as)* “çalışınız, tüm çalışma ve çabalamalarınız sizin için yaratılanların gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Eğer mutluluk (cennet) ehlinden birisi çalışır, çabalarsa bu onun mutluluk ehlinden oluşunu kolaylaştırır, eğer cehennem ehlinden biri çalışırsa bu onun cehennemliklerin amellerini yapmasını kolaylaştırır” dedi ve Allah Azze’nin, “(malından) verip de (Allah Azze’den) korkanlar ise...” ayetini iki ayetin sonuna kadar okudu.
Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. (Seyyid El Cemili, Fetava’yı Resulullah, 46)
Bu ve benzeri rivayetler üzerine, kaderin önceden tayin edilmiş bir olgu olduğu düşüncesine kapılırız. Halbuki bu tamamen hatalıdır.
Kader kelimesi ‘’kdr’’ kökünden gelen, ölçü-mizam manasına gelen bir kelimedir.
(EN’ÂM suresi 96. ayet) Şafağı yarıp sabahı ortaya çıkaran/Fâlık O’dur! Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneş’i ve Ay’ı hesap aracı. İşte budur ölçülendirmesi o Azîz’in, o Alîm’in! (takdir)
(RA’D suresi 8. ayet) Allah her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksiltip neyi artıracağı bilir. O’nun katında her şey bir ölçüye bağlıdır. (mikdar)
(RA’D suresi 17. ayet) Gökten bir su indirdi de vadiler, kendi ölçülerince göre sel oldu, ardından da sel, üste çıkan köpüğü taşır hale geldi. (kader)
Ayetlerde geçen ölçü kelimelerinin yanına, Arapçada ki kullanışlarını yazdım. Görüldüğü üzere, kdr kökünden türeyen tüm kavramlar, eş anlamlıdır. Türkçemize geçen bu kavramların tamamı, ölçü manasına gelir.
Ve bu kavramın bugün ki karşılığı şudur;
Eğer bir toplumda birileri servetini arttırıyorsa, başkaları fakirleşir. Bu, dolaşımın ölçüsüdür. Aksi taktirde, Allah’ın zenginleri eleştirmesi mantıksız olacaktır.
Peki taktir/ölçü nedir?
(NAHL suresi 71. ayet) Allah, rızıkta kiminizi kiminize fazlalıklı kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?
O halde temel ölçü, fazlalıklı olanın az olana vererek eşit hale gelmesidir. Bu durumu temin etmeyenler için Kuran;
Allah’ın nimetini inkar ettiler, diyor.
Ve bakınız nasıl da özetliyor tüm meseleyi;
(NAHL suresi 112. ayet) Allah, şu ülkeyi/medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu-huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
Bu ayetten de anlaşılacağı üzre, ilgili beldede ‘’Allah’ın nimetlerini inkar, yani eşitlenmeme’’ durumundan ötürü, açlık ve korku baş göstermiştir.
Teorik olarak, bu bugün böyledir.
Yoksulluk, fakirlik, açlık; eşitlenmeme ve çoğaltmadan kaynaklanır. Açlık ve korkunun kökünde yatan gerçek tamamen budur.
Ve eğer Kuran’dan bir mucize çıkacaksa; salt anlamda bu tarz çözümlemelerinin üzerinde durmak gerekir...
Dolayısı ile, bugünün açlık ve sefaleti; önceden taktir edilmemiştir. Önceden taktir edilen şudur, kainatta birileri toplarsa başkalarında azalır. Bu gerçeklik yaratılmıştır. Kader budur. Ama Ahmet’in açlığı kaderi değildir. Ya da Somali’de açlıktan ölen bebeklerin kaderi, içinde oldukları durum değildir.
Ve esasen kökenine inersek;
Somali’de açlıktan ölen bebeklerin katili, bu gerçeği yok etmek sureti ile, servet ve refaha gömülmüş, hatta o bebeklere ‘’sadaka vermeyi hayırdan sayan’’ zihniyetin ta kendisidir.
Dinin gerçeklerini yok etme mesleğinin direklerini sarsan bir ifade de İmam Gazali’den nakledelim;
Küfür ile imanın mahiyetlerini, hakikatlerini ve tariflerini, hak ile dalaletin sırlarını kalpleri mal ve makam sevgisi ile kirlenmiş ve paslanmış olan kimseler idrak edemezler. İlahları heva heves, mabudları amirler, kıbleleri maddi menfaat, yöntemleri benlik, arzuları makam ve şehvet, ibadetleri zenginlere hizmet, zikirleri vesvese ve desise, hazineleri kurnazlık, düşünceleri meşrep ve menfaatlerinin gerektirdiği şekilde hilebazlık olan kişilerin hakikate ulaşmaları mümkün değildir. Çünkü böyle olanların meselesi hakikati anlamak değil, içinde bulundukları durumu her ne olursa olsun kendi lehlerine çevirmektir. (İmam Gazali, İslam’da Müsamaha, 8-9)
Evet bugün Şeytan Evliyalarının yaptığı iş, dindarlık adı altında yürütülen ‘’Kuran düşmanlığının’’ resmi merkezleri haline gelmektir.

Hiç yorum yok: