10 Kas 2013

'Atatürk düşmanlarına Alevilerden ekmek çıkmaz'

ataaleviTürkiye'de Alevi-Sunni kardeşliğini bozmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini vurgulayan Alevi Kültür Dernekleri Başkanı Doğan Demir, 'Aleviler Cumhuriyete ve kazanımlarına sahip çıkmayı görev bilirler' dedi
"Alevi açılımının altında ne yatıyor?" başlıklı tartışmayı Alevi temsilcilerinin görüşlerini paylaşarak sürdürüyoruz. Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, Aydınlık'ın sorularını yanıtladı.
Aleviliğin "İslamiyet dışı" olduğu yolundaki fikirlerin bu dönemde ortaya çıkmış olmasını nasıl değerlendirmek gerekir? Bu düşüncenin giderek yaygınlaşmasında Sünni yobazlığın Aleviliği İslamiyet dışı olarak görmesinin payı var mıdır? Alevi dinciliği ile Sünni yobazlığın bu konuda hem fikir olmalarını nasıl değerlendirmek gerekir?
Alevilik bir inanıştır, yaşamdır, evrenselliktir, kültürdür, felsefedir, bütün evrene ve insanlara eşittir. Alevilik haktır; Alevilikte yobazlık yoktur, inkâr yoktur, ayrıştırma yoktur. Sevgi, saygı, şefkat, merhamet, asalet, samimiyet, sadakat, insani kamil olmak var, her şeyin başında insan var; o nedenle İslamın içi veya dışında olmak terimi Alevileri çok ilgilendirmez. İslam ülkelerinin birçoğunda İslamiyet adına katliamlar yaşanıyor, kan gölüne dönmüş her taraf; böyle bir İslamiyetin içinde Aleviler olmaz. Allah için insan öldürenlerle Aleviler bir olmaz, içimizdeki çok az olan çürük elmalarla dışımızdaki yobazların canı ceheneme.
Milletimiz Alevi ve Sünni olarak ayrışmakta mıdır? Her tarafta cemevlerinin yapılmasının yaygın bir uygulama haline gelmesi ne anlama geliyor? Cenazelerin farklı mekânlardan kaldırılmaya başlanmasının sonu nereye varacak?
'Alevi-Sünni kardeşliği'
Türkiye'de yaşayan bütün halklar kardeştir; Alevisiyle Sünnisiyle bir bütündür; ne Yavuz'lar uğraştılar, bu birlikteliği bitiremediler. Bundan sonrada kimsenin gücü bizi ayrıştırmaya yetmez. Aleviler son yıllarda inanılmaz derece davasına sahip çıkıyorlar. Bunun sonucundada cemevleri her geçen gün artarak yapılmaktadır. Bütün baskılara imkânsızlıklara rağmen ana ve bacılarımızın lokmalarıyla inşaatlarımızı yapmaktayız; buralarda da cemlerimizi ve erkânımızı görmekteyiz. Cenazelerimizi de doğal olarak inancımız gereği cemevlerimizde Alevi ritüellerine göre kaldırmaktayız.
Özellikle son yıllarda AKP'nin ağzından düşürmediği "açılımlar", Alevilere ne kazandırdı? Yoksa tam tersi bir gelişme mi yaşandı? AKP'nin her "açılımı", Cumhuriyet'in Alevilere kazandırdığı kimi hakların kaybedilmesi anlamına mı geldi?
'AKP'nin çalıştaylarından sonuç beklemiyoruz'
AKP'nin açılımlarının ve paketlerin sonuç vermesi samimiyetle alakalı bir durumdur; niyet önemli, başbakanın Alevilerle ilgili nefret dilini sürekli kulanıyor olması, zaten bakışını ve yapılan çalıştaylardan sonuç almayı beklemeyi gerektirmez.
Son günlerde mezarlara yapılan saldırı haberlerini duymaya başladık. Alevi mezarlığı, Sünni mezarlığı gibi kavramlar telaffuz edilmeye başlandı. Bütün bunların AKP'nin açılımları ile bir ilgisi var mı?
Mezarlara saldırmak bir sapkınlıktır; insan olan hiç kimse bunu yapmaz. Bu konuyu AKP'nin politikalarına bağlamak çok doğru değil, bu, zaman zaman ülkemizde insanlıktan nasibini almamışların yaptığı bir durumdur.
Yakın zamana kadar A-levi yurttaşların hemen hemen tamamı, bugün ise büyük çoğunluğu bilindiği üzere Cumhuriyetçidir. Cemevlerinde ve Alevi evlerinde Hazreti Ali resmi ile Atatürk fotoğrafının yan yana asılması, bu tarihi duruşu anlatır. Alevilerin bu tavrının şimdi neoliberal çevreler tarafından, "düşmanına âşık olmak sendromu" ile açıklanmasını doğru buluyor musunuz?
'Cumhuriyet'e sahip çıkmak görevdir'
Aleviler hiçbir zaman değişime karşı olmamışlardır. Cumhuriyete ve kazanımlarına sahip çıkmayı görev bilirler. Atatürk'e olan sevgiyi bütün yanlış anlatımlara, farklı gösterme çabalarına rağmen anlamışlardır. Atatürk hiçbir zaman Alevilerin düşmanı olmamıştı. Tam tersidir; ama bazı çevreler bunu bilinçli olarak yaymakta ve oradan karşı bir duruş sergileme beklentisine girmişlerdir. Nafile beklentilerdir; ülkemizin bugün geldiği durumun bütün Alevilerde farkındadır. Buradan nemalanmaya çalışanlar da farkına varmalıdır artık; Alevilerden size ekmek çıkmaz.
Geçen yüzyılın son çeyreğinden bu yana emperyalizmin inisiyatifi ele aldığı ve dünyanın her tarafında her türlü dinci ve etnik milliyetçi tavrı destekleyip büyüttüğü bir dönem ile ülkemizde Alevi sorununda yaşanan gelişmeler arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Aleviler olarak bu sistemin çarkından en çok olumsuz etkilenen toplumuz. Tarih boyunca emperyalizme dinci ve etnik yapıya hep karşı durmuşuzdur. Köktendinciliğe gericiliğe ve etnik milliyetçiliğe karşı durmak, mazlumun yanında eşitlikçi hak mücadelesinde önde olmak, Alevilerin yaşam felsefesidir. Tarih boyunca bu tür baskılara ve ayrışmalara maruz kalmalarına rağmen hep dik durmayı becermişizdir.
Cemevleri ibadethane midir, yoksa kültür merkezleri olarak ele alınmaları mı daha doğrudur? Alevilikte ruhban sınıfı var mıdır? Dedelere maaş bağlanması önerisi ne anlama gelmektedir?
'Bütün inançların özgürleşmesi meselesidir'
Cemevlerimiz bizim ibadethanelerimizdir. Kimse tarafından verilmiş bir lütuf olmadığı gibi, devlet kabul etmese de birileri farklı baksa da cemevlerimizi farklı statüde görmek, ne kimsenin hadidir ne de hakkıdır. Bu bir inanç hakıdır, kimsenin insiyatifine bırakacak değiliz. Dedelerimize maaş konusuna gelince, biz bütün inançların özgürleşmesini istiyoruz; devlet dinden ve inançtan elini çekmek zorunda...
Alevi dedesinin devletin maaşına ihtiyacı yok. Diyanet'in kalkmasını isterken, Sünni İslam anlayışının da özgürleşmesini, din adamlarının devletin himayesinde olmamasının da gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Murtaza Demir: Laiklik olmazsa Alevilik de olmaz

alevidin
Pir Sultan Abdal Derneği'nin eski Başkanı Demir, meselenin Alevi sorunu değil, iktidar bir meselesi olduğunu belirtti. 'Laik değerlerin tasfiye edildiği bir ülkede Alevilerin yaşam şansı yoktur' dedi
Aydınlık'ın başlattığı "Alevi 'açılımı'nın altında ne yatıyor?" tartışmasının bugünkü konuğu Murtaza Demir. Pir Sultan Abdal Derneği'nin kurucusu ve eski Başkanı Demir, Sivas katliamının da hayatta kalan tanıklarından biri.
- "Açılımlar" Alevilere bir şey kazandırdı mı? Yoksa AKP'nin her "açılım"ı, Cumhuriyet'in A-levilere kazandırdığı kimi hakların kaybedilmesi anlamına mı geldi?
Cumhuriyet kazanımlarımızın tümüyle tasfiye edildiği, yerine şeri devlet sisteminin adım adım ikame edildiği bu süreçte, her ne olursa olsun, her ne verilirse verilsin Alevilerin bir kazancından söz etmek akıldışıdır. Türkiye'nin ve farklılıklarımızı koruyarak bir arada yaşam şansımızın berhava edildiği bir ortamda "kazanç"tan söz etmek ihanetle eşdeğerdir.
Diğer yandan bana göre, "Alevi Çalıştayı"; onu örgütlemekle görevlendirilen Sayın Faruk Çelik'in, "Tekke ve Zaviyeler Yasası kaldığı sürece cemevi sorununu çözemeyiz" dediği gün bitmişti.
"Alevi sorunu"nun çözümü, özünde dinin para, güç, saltanat ve iktidar aracı olarak kullanılıp kullanılmamasıyla ilgilidir. Yani Anayasa'mızda yazılı olduğu gibi laik-demokratik devlet olgusunun gereğini yerine getirip cumhuriyetin eşit ve özgür yurttaşları mı olacağız, yoksa fiiliyatta olduğu gibi mezhep devletinin diyanet, imam okulu gibi kurumlarını tahkim edip şeriat sistemine geçmek için fırsat mı kollayacağız? Alevinin, demokratik ve laik değerlerin tasfiye edildiği bir ülkede yaşam şansı yoktur... Bu yüzden esasen sorun, Alevi sorunu değil, iktidar sorunudur.
'Fikir ve vicdanları hür değil'
- Milletimiz Alevi ve Sünni olarak ayrışmakta mıdır? Her tarafta cemevlerinin yapılmasının yaygın bir uygulama haline gelmesi ne anlama geliyor?
Evvela tartışmasız bir gerçeğe değinerek başlayalım: Din ve mezhep kavgaları, dini referansların devlet-idari kastı üzerinde etkili olduğu ülkelerde, hiçbir şekilde sübut bulmamış, kazananı ve "ötekine" göre haklı çıkanı olmamıştır. Örnek mi istiyorsunuz; kafamızı kaldırıp kendi ülkemize, İslam ülkelerinin tamamına veya Katolik, Protestan, Ortodoks mezhep boğazlaşmasını yaşayıp bedelini ödeyen Hıristiyan dünyasının "din savaşlarıyla" ilgili tarihine bakalım.
T.C. hükümetleri ve AKP, meseleye, günümüz "muasır" medeniyet zaviyesinden değil, Emevi döneminin din algısı ve ayrışması üzerinden baktığı için modernitenin kitlesel dayanaklarından biri olan Alevi-Bektaşiliğin, ne denli gerekli ve değerli olduğunu da fark edemiyor ya da siyasi nedenlerle görmek istemiyor. Çünkü yönetime gelenlerin fikri, irfanı, vicdanı hür değil. Cumhuriyetin niteliklerini içselleştiremedi, kavrayamadılar.
Bu nitelikleri göremeyen halk Atatürk'e sövenlere alkışı, AKP ve Fethullah'ı eleştirenlere ise Silivri zindanlarını uygun gördü; bugünlere böyle geldik...
- Cemevleri ibadethane midir, yoksa kültür merkezleri olarak ele alınmaları daha mı doğrudur? Dedelere maaş bağlanması önerisi ne anlama gelmektedir?
Değerli dostum Piri Er'in de tespit ettiği gibi, Alevilik köy kökenli bir inanç sistematiğidir. Son elli yıllık süreçte ise durum tersine işlemiş ve Aleviler hızlı bir biçimde kentleşmişlerdir. Alevi toplumunda yaşanan köyden kente yoğun göç, nüfusun belirli alanlarında birikmesi ve kentteki yerleşim alanlarında cem ibadetinin icra edilmesinin fiziken mümkün olamaması, Anadolu Alevileri açısından kent koşullarına uygun cemevlerinin yapılmasını zorunluluk haline getirmiştir. Dolayısıyla cemevlerine olan ihtiyaç, kentleşmeyle birlikte bir soruna dönüşmüştür.
Ülkemizde Alevilerin ibadet mekânları olarak tanımladıkları cemevleriyle ilgili herhangi bir yasal düzenleme bulunmaması nedeniyle Alevilerin ibadetlerini yerine getirme ve ibadet mekânları olan cemevlerinin kurulmasına ilişkin konularda kimi sıkıntıların yaşandığı gözlemlenmektedir. Bu durum Aleviler tarafından inanç özgürlüklerinin engellenmesine yönelik bir tavır olarak algılanmaktadır.
Aleviliği bir inanç olarak tanımladığımız kadar, kültürel ve felsefi boyutlarıyla da tanımlayabiliriz; ancak Aleviliği salt bir kültür, cemevlerini de sadece birer kültür merkezi olarak tanımlamak ve tanıtmak Aleviliğin alanını daraltır ve anlaşılmaz kılar. Bu nedenle Alevilerin kendileri için ibadet mekânı olarak tanımladıkları cemevlerini, onların kabullenişleri açısından tanımak ve tanımlamak bir zorunluluktur.
'Benim günahım kendime'
- Aleviliğin "İslamiyet dışı" olduğu yolundaki fikirlerin yaygınlaşmasında Sünni yobazlığın Aleviliğe bakışı mı etkili olmuştur? Alevi dinciliği ile Sünni yobazlığın bu konuda hemfikir olmalarını nasıl değerlendirmek gerekir?
Alevilik de Sünnilik gibi bir inanma yolu, yani tariktir. Dolayısıyla kişi "dinsiz" olduğunda Sünni olamayacağı gibi Alevi de değildir artık. Alevilik ya da Sünniliğin kelime anlamları birer inançsal yoldur ve bizatihi inançlılığı ifade eder. Kaldı ki, bir yanlışa düşmeyelim; günümüzde artık inançsızlık dahi bir haktır. Bu yüzden kem söz elbet te sahibinindir ama "Sünnilik dinsizlik mi" dediğimde, bu, Sünnilerin dinsiz olduğunun değil, benim çapımın ve "ne mene" biri olduğumun kanıtı olur?
Bir Alevi olarak bu tür karalamalar elbette gücüme gitmektedir. İçimden "sana ne kardeşim; benim günahımı senden mi soracaklar; git işine" demek geliyor ama bu davranış sorunumuzu çözmüyor ki... Sonuçta aynı ülkede yaşıyoruz ve huzura ihtiyaç duyuyoruz. Kardeşlerimizin bir bölümü Alevilerin tapınma biçimiyle ilgili olarak büyük bir merak çinde! Her ne hikmetse bunu kendilerine dert etmişlerdir.
Önerim şu: "Senin inancın sana, benimki de bana." Olmaz mı: Mutlaka camiye mi gelmeliyim? Gökkubbenin altındaki her bir yerin ibadethane olduğu gerçeğine ne dersiniz?

Hiç yorum yok: