22 Ara 2009

Keriz Silkeleme Oyunu


Ciddi bir gazetede, ciddi yazılar yazmaya çalışan birinin argo sözcükler kullanması, başlıklar atması yadırganabilir, eleştirilebilir hatta kınanabilir. Gazetenin, köşenin ciddiyeti, ağırlığı ile uyum göstermeyen, uyumsuz bir davranış olarak da düşünülebilinir. Dünyada, ülkemizde; ekonomi, siyaset, bürokrasi alanında oynanan oyunları, kandırmacaları, alalamaları (Kamufle) daha iyi tanımlayacak başka bir sözcük bulamadığımdan, kerizsözcüğünü kullanmak zorunda kaldım. Başlık, benim sözcük dağarcığımın yetersizliğinden kaynaklanmış olabilir; özür dilerim.
Cilalı, sihirli sözcükler genellikle yazıları, konuşmaları süsler. Demokrasi, insan hakları, sosyal adalet, sosyal devlet, liberal düşünce, serbest rekabet, özgürlük, küreselleşme, hür irade gibi ülkemizde yerel seçimlerin yaklaştığı şu sıralarda, kentsel dönüşüm (urban transformation), kent vizyonu, mega vizyon projeleri, sosyal psikoloji gibi sözcükler, kavramlar da bu bezemelere ekleniyor. Bu tür sözcükler, kavramlar kullanıldığında yazı, konuşma, hem değer(!) kazanıyor; hem de gerçek amaç; sermayenin çıkarını koruma, sermaye egemenliği, sermayenin saldırganlığı saklanıyor. Kişi vizyon sahibi, projeleri olan, lider-önder, başkan gibi nitelemelerle de övülüyor.
Özür dilerim, kerizi silkelemenin değişik ekonomik, politik araçları var. TV kanalları, yazılı basın, akademik sıfatlara sahip bazı kişiler, siyasal partiler, yüksek ücretli CEO’lar, ezber bozan yorumcular, ödüllü yazarlar, din tacirleri... Bunlar içi boşaltılmış bazı kavramları hatta sembolleri kullanarak, kerizi yönlendiriyorlar. Bu araçlar yetmediğinde sosyal devlet alalaması, yoksulu koruyoruz söylemi altında erzak paketleri, kömür torbaları, alışveriş çekleri, yerine göre saat, çeyrek altın göndermeleri ile oyunu sürdürüyorlar. Kerizin parası ile kerizin oyunu satın alıyorlar. Keriz, düşük ücret, mal ve hizmet fiyatları ardına gizlenmiş vergi, enflasyonla, bu âlicenaplığın(!), eliselekliğin(!) bedelini ödüyor. Gerektiğinde, kerize aba altından sopa, fiziki şiddet gösteriliyor ya da böyle bir korku yaratılıyor.
Keriz, kendini muhtaç, yoksul hissederken, zaman zaman işsiz hatta aç kalırken, bazılarının gün geçtikçe nasıl semirdiğini, milyar dolar sahipleri adedinin nasıl arttığını; dünyada yaratılan gelirin yüzde seksen beşinin dünya nüfusunun yüzde 20’si tarafından emildiğini; dünyanın en zengin üç kişisinin, dünyanın en fakir 600 milyon insanının malvarlığına eş servet sahibi olduğunu; zaman zaman şehir merkezlerinden niçin kovulduğunu; bazı politikacıların nasıl oluyor da çok kısa bir sürede dünyanın en zengin politikacıları listesinde sekizinci sıraya yükseldiğini, internet bilgisine göre geçen yılki dokuzunculuktan bu yıl sekizinciliğe terfi ettiğini ya görmüyor, ya düşünemiyor... Bu nasıl demokrasi, bu nasıl sosyal adalet, bu nasıl egemenlik anlayışı diye sorgulamıyor. Kendisinin keriz yerine konulmasına tepki vermiyor, doğal karşılıyor. Alkışlıyor, gıpta ediyor, etekliyor. Kendisine dalkavukluk yapıldıkça, aptal karga yerine konulup oyu kapıldıkça, sömürüldükçe cuşa geliyor, coşuyor, alkışlıyor, Seninle gurur duyuyoruzdiye bağırıyor.
Keriz, kendi haklarını korumaya, uyarmaya çalışanlara da kızıyor. Onları münafık, kötümser, dinsiz olarak görüyor ya da bu tür nitelemelere inanıyor. Soyan, sömüren, aldatan, oyunu alıp belli orunlara, mevkilere gelenlere değil de, Seni keriz yerine koyuyorlardiyenlere kızıyor. Niçin bazı kişiler, fisebilillah, karşılık beklemeden bazı yaptırımları, hatta cezalandırılmayı göze alarak benim haklarımı korumaya çalışıyor, yine özür dilerim, beni insan yerine koyuyor diye düşünmüyor!..
Siyasal partilerde, bürokraside, medyada, çeşitli örgütlerde hatta eğitim kurumlarında, mevcut düzeni korumak için yeteneksizler, kifayetsiz muhterisler koalisyonu oluşuyor. Ben gerçekte yetenekli, bilgili, onurlu, kişilikli birinin kliklere, hiziplere girdiğini, ayak oyunu yaptığını, övgü düzdüğünü, yalakalıkla, yandaşlıkla bir yerlere gelmeye çalıştığını görmedim. Bu oluşmuş yeteneksizler koalisyonu, halkın büyük bölümünün keriz yerine konulmasına da çanak açıyor; kendi kişisel çıkarlarını da düzenin böyle sürmesinde görüyor; mevki, unvan, hatta varlık sahibi oluyor, geleceklerini güvence altına alıyor.
Belki de gerçek kerizler, insanlara güvenerek insanların büyük bölümünün içinde bulundukları olumsuz koşullardan kurtulması için umutsuzca savaşım vermeye çalışanlardır.
Dr.Öztin Akgüç

Hiç yorum yok: