29 Eyl 2011

Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya Saygı


Türkiye sosyalist/komünist hareketinde en saygın isimlerden biri olan Dr.Hikmet Kıvılcımlı 40 yıl önce, 11 Ekim 1971 günü Belgrad’da hayata veda etti.
Kıvılcımlı 1902 yılında doğmuş, 17 yaşındayken Kurtuluş Savaşı’na katılmış, Yörük Ali Efe’nin çetesinde savaşmıştı. Tüm yaşamı boyunca bilimsel sosyalizmi rehber edindi; Türkiye’nin ve dünyanın ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel yapısını ve dinamiklerini kavramaya yönelik önemli çalışmalar yaptı. Bilimsel sosyalizmin öğrenilmesi için 1930’lardaki Marksizmin Bibliyoteği yayınlarından başlayarak, sürekli kitap ve broşür yazdı, çevirdi, yayımladı. Uzun yıllar hapis yaptı.En zor koşullarda legaliteyi zorladı. Prostat kanseriydi. 12 Mart darbesi sonrası koşullarında başka çaresi kalmadığı için tedavi amacıyla yurtdışına gitti ve 11 Ekim 1971 günü öldü.
Kıvılcımlı’nın geliştirdiği görüşler benimsenir veya eleştirilir; ancak Kıvılcımlı’ya saygısızlık yapılamaz.
Tüm yaşamını insanlığa, Türkiye’ye, halkımıza ve işçi sınıfımıza adamış bu yürekli, kararlı, inançlı, dirençli, sabırlı, özverili insanı saygıyla anıyoruz. Işıklar içinde yatsın.
Kıvılcımlı’dan en ilginç anılardan biri, Eyüp Konuşması’dır.
Hikmet Kıvılcımlı, TKP’ye yönelik 1951/52 operasyonunun ardından, Soğuk Savaş’ın en acımasız biçimde sürdüğü koşullarda, 1954 yılında Vatan Partisi’ni kurdu. 1957 yılında genel seçimler vardı. 15 Ekim 1957 günü Vatan Partisi’ne miting alanı olarak Eyüp Büyük Camii Meydanı verildi. Valiliğin amacı, tanınmış bir komünist olan Kıvılcımlı’yı protesto ve hatta belki linç ettirmekti.
Kıvılcımlı’nın Eyüp mitingi konuşması, bugün bile dersler çıkarılabilecek bir metindir. Konuşma irticalen yapılmıştır. Elimizdeki metin, polisin yaptığı kaydın çözülmesi sonrasında mahkeme dosyasına konan metindir. Broşür olarak basılmış bu metne, http://www.derlenisyayinlari.org adresinden de erişilebilir.  Dr.Hikmet Kıvılcımlı, yanılmıyorsam, Kuranı Kerim’i Arapçasından okuyup anlayacak kadar Arapça bilen, İslamiyeti ve İslam tarihi çok iyi kavramış bir kişiydi. Ne kadar doğru bilmiyorum, bu konuşma sonrasında Eyüp Camii imam ve müezzinlerinin dini sohbet için Dr.Hikmet’i davet ettikleri söylenirdi. Nitekim, savcılık bu konuşma sonrasında önce dini siyasete alet etmek iddiasıyla dava açmış, daha sonra dava konusunu komünizm propagandasına çevirmiş.
Kıvılcımlı, konuşmasında 4 halife devrindeki uygulamalardan aşağıdaki örneği verir:
“Ordular, hudutlarda zafer zafer üstüne kazandılar; fakat ele geçen ganimetleri Müslümanlar arasında kardeşçe paylaşılmak üzere gönderdiler idi. O zaman başkente, başşehre gönderilen kumaşlar, gene vatandaşlar arasında herkese aynı büyüklükte parçalar verilmek suretiyle paylaşılırdı, taksim edilirdi...
“Vatandaşlar, o parça kumaşlardan kendilerine elbise dikerek, camiye Cumhurbaşkanları olan Halife’yi, Ömer’i dinlemeye gittikleri zaman... Halife söze başlar başlamaz, Müslümanın biri ayağa kalktı:
“’Ya Ömer’ dedi, ‘Sen bir hırsızsın, senin söyleyeceğini Müslümanlar dinleyemez’ dedi.
“Düşünün vatandaşlarım: Demokrasinin o zamanki manzarasını düşünün. Lalettayin, adsız bir vatandaş, lütfen kalkıyor, devlet başkanına, hiçbir açıklama yapmaksızın: ‘Sen bir hırsızsın!’ diyor.
“Bunun üzerine Devlet Başkanı Ömer ne yapıyor? Ne yapsa beğenirsiniz? Yani, ondan sonra çeker kılıcını, uçururdu söyleyenin kellesini, değil mi?.. Hayır.
“Hazreti Ömer: ‘Bu sözün sebebi var mı? Ben neden hırsızım? Bilmiyorum. Açıkla: Eğer hırsızsam gerçekten, sözümü keseyim.’ dedi.
“Soğukkanlılılığa, tahammüle, eleştiri karşısındaki insanca tepkiye bakalım. Bundan, bugün için, bugünkü devletle vatandaş arasındaki ilişkiler için, büyük neticeler çıkarmaya çalışalım.
“O zaman, bu adsız vatandaş; cemaat ortasında kalkıp kendi üstünü gösterdi: ‘İşte bak’ dedi, ‘hepimize dağıtılan kumaştan ben de üzerime elbise yaptım. Ancak küçük bir sako, küçük bir ceket çıktı bana... Halbuki sen, Ey Ömer! Boyunca kocaman bir cübbe giymişsin. Bu cübbeyi yapmakla, sen, o kumaştan bütün vatandaşlara düşen paydan iki hisse aldın. Demek, çaldın.. Demek hırsızsın!.. Öyle ise, ben senin hilafetini tanımıyorum, sen sus!’ dedi.
“Bunun üzerine Hazreti Ömer ne yaptı? Hiç kızmadan, tehdit etmeden, sükunetle oğluna: ‘Ya Abdullah! Kalk, cevap ver” dedi.
“Oğlu kalktı. Dedi ki: ‘Vatandaşlar, görüyorsunuz.’ dedi, “Benim üzerimde sizinki gibi kısa bir ceket de yok. Ben hissemi babama verdim. Babam da bir cübbe yaptı.’
“Bunun üzerine Ömer: ‘Ne dersin?’ diye sordu o vatandaşa.
“Ve vatandaş cevabında: ‘Peki,” dedi. ‘Anladım, hırsız değilmişsin, Ömer. Otur şimdi, söyle, dinleyeceğim.’ dedi.”
Kıvılcımlı, bugün sürekli kul hakkı yiyerek ve zulüm karşısında susan dilsiz şeytanlığı kabul ederek altlarına son model cip çekenleri, parmaklarında milyarlık yüzük, boyunlarında milyarlık kolye taşıyanları böyle eleştiriyordu.
Kurtuluş Savaşı kahramanı komünist Dr.Hikmet Kıvılcımlı’yı saygıyla anıyorum.

Hiç yorum yok: