5 Kas 2011

İhmalin hesabı sorulmalı!

‘İhmalin hesabı sorulmalı!’

Fethullah Gülen, 24 Mehmetçiğin şehit olduğu gün Amerika’dan gönderdiği taziye mesajında “istihbarat çalışmalarına rağmen gereken tedbirin alınmadığını” söyledi. Gülen’in saldırıya dönük “istihbarat” geldiğini nasıl bildiği ise soru işareti!

Fethullah Gülen, Hakkâri’de şehit düşen 24 asker için saldırının olduğu gün şöyle bir taziye mesajı gönderdi: “Yaşanan bunca müessif hadiselere ve istihbarat çalışmalarına rağmen gereken hassasiyetin ve tedbirin alınmaması sonucu göstere göstere gelen saldırılar, karanlık oyunların bu topraklar üzerinde sahneye konulmasından ibarettir.” Gülen’in bu mesajından hemen sonra Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Önder Aytaç, “Kısa bir süre önce de saldırı istihbaratı verilmişti. Buna rağmen önlem alınmamış” dedi. Aytaç’ın Milli Gazete’ye yaptığı açıklama, “Yine ihmal mi var?” başlığıyla verildi.
Haberde, “Eylül ayında MİT’in bölgedeki tüm birliklere gönderdiği istihbarat raporunda, PKK’nın, geçen gün askerlere saldırdığı Çukurca’ya mühimmat dolu çuvallar getirdiği bilgisini verdiği ortaya çıktı. Bütün bu istihbarata rağmen saldırının önlenmemesi ‘İhmal mi var?’ sorusunu akıllara getiriyor” denildi.
O ‘merci’ kim?
Gülen’in “ihmal” olduğunu söylemesi üzerine cemaat kesimi, TSK’nın ihmali olduğu ve hesap sorulması gerektiği konusunda yayınlarını sürdürüyor. Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de önceki gün “Yok mu ihmallerin hesabını soracak?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Gülerce yazısında, “Yok mu ihmallerin, hataların, belki de ihanetlerin hesabını soracak bir merci?” sorusunu sordu. Gülerce’nin yazısından satırbaşları şöyle:
“Ayrıca bazen istihbarat var fakat değerlendiren yok. Başbakan’a brifing veren, şimdi Balyoz’dan tutuklu tümgenerali hatırlayınız; yanlarında hiç koyun görülmeyen teröristler için ‘Çoban sanmıştık’ diye mazeretler uydurmadı mı? (...) Yine yıllardan beri sesleniyoruz; gerilla eğitimi almış, dağları karış karış bilen teröristlerin karşısına gariban Mehmetçiği çıkarmayın. Bunca şehide rağmen neden teröristler ağır zayiat vermiyor? Yok mu ihmallerin, belki de ihanetlerin hesabını soracak bir merci?”
‘İhmaller ortaya çıkacak’
Emekli binbaşı Mustafa Hacımustafaoğulları da 20 Ekim günü daha şehitler toprağa verilmemişken, “Zafiyet olduğu kesin. Önümüzdeki günlerde ihmaller ortaya çıkacaktır” diye Zaman Gazetesi’ne açıklama yaptı.

Tayyip, Gül ve cemaat ilişkisi

Hüseyin Gülerce, 21 Ekim günü yazdığı “Yok mu ihmallerin hesabını soracak?” başlıklı yazıda TSK’dan hesap sorulması gerektiğini belirtiyor. Erdoğan, şehitlerin ardından yaptığı açıklamada “Yeni sivil ve demokratik bir Anayasa çalışmalarının başlayacağı bugünlerde yaşananlar bizi engellemeyecektir” demişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan’ın aksine “Bu saldırılarla devleti sarstıklarını, hizaya getirdiklerini zannedenlere karşı intikamın çok büyük ve misliyle olacağını” belirtti.
Gülen, Dün 24 Şehit sonrası ABD’deki çiftliğinden böyle söyleniyor TSK’ye: “Otuz senedir dağdaki bir avuç şakinin hakkından gelemiyorsun.”Gülen’in TSK’yi darbecilikle suçlaması ise mazisini bilenler için ibretlik. Gülen’in mazisine geleceğiz ama önce bugün ne dediğini aktaralım: “27 Mayıs ihtilalinde kendi milletinin başına binmiş ve 25-30 milyon insanı teslim almıştır. Her on senede bir, binlerce insanı ezmiş, zindanlara atmış, sürgünlere yollamıştır.”Peki, bugün 12 Martları, 12 Eylülleri bu sözlerle eleştiren Fethullah Gülen, acaba o tarihlerde ne demişti? Örneğin Gülen, Türk milletinin üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül’ü nasıl değerlendirmişti?
Postala selam
Gülen, 12 Eylül 1980’den sonra yayımlanan ilk Sızıntı dergisinde, “Son Karakol” başlıklı yazısıyla selamlıyordu darbecileri:
“Karakol, sükunet’in, huzur’un ve emniyetin remzidir. Orada düzen, orada huzur ve onda gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Orada kargaşa ve bunalımlar ise, arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir. (...) Ve, işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.” (Sızıntı, Ekim 1980, Sayı: 21)

DARBECİLERE ‘MERHAMET ETME’ ÇAĞRISI
Gülen, bir sonraki Sızıntı’da da, faşist uygulamalara başlayan darbecilere seslenmiş ve “merhamet etmeyin” demiştir.
Gülen, “Eli ve gözü kanlılara merhametin, aslında merhametsizlik anlamına geleceğini” savunmuş ve darbecilerin uyanık olmsını istemiştir: “Milletin kader çizgisinde, adalet tevzii vazifesini yüklenenlerin bunlara karşı müteyakkız olmaları gerekmektedir.” (Sızıntı, Kasım 1980, sayı:22)
ASKERİ 101. KEZ GÖREVE DAVET
Darbeden hemen sonra bunları yazan Fethullah Gülen, 1979 yılının Haziran ayında, askeri “yüz birinci kez” göreve çağırıyordu: “Onun süngüsü, yüz defa iniltimizi dindirdi. Ve ateşimize su serpti. Yakın tarihimizde dahi kaç defa onda mazinin tebessüm eden çehresini ve yıldırımlaşan celadetini gördük… Eğer atik davranıp da yıllardan beri hazırlanan karanlık emellerin önüne geçmeseydi, bütün bir millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı.”
Gülen, bugün cemaatin hedef aldığı “asker-milet” kavramını da kullanıyordu çağrısında: “Asker-millet elinde taşıdığı meşale ile her tarafı aydınlatma yoluna girmiştir.”
"Ben hep söylüyorum. Bu insanı iyi tanımak gerek."

Hiç yorum yok: