Tayyip-Gül ikilisi, Kemalist Devrimi yıkma misyonunun görevlileri olarak, İnönü, Bayar ve Fevzi Çakmak’ı Atatürk’le birlikte “katliamcı” ilan etmiştir. Bu olay, AKP’nin karşıdevrimci karakterini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur.
İstiklâl Mahkemelerinin hükümlüleri
AKP’nin seçimlerde, kendisini Bayar-Mendereslerin mirasçısı olarak göstermesi, birçoğumuzu yanıltmıştır. Değerli yazarımız Orhan Bursalı, önceki günkü yazısında, Bayar ve Fevzi Çakmak’ın izlerini sürerek Tayyip Erdoğan’lara ulaşıyor. (Cumhuriyet, 28 Kasım 2011)
Asıl büyük yanılgı, Tayyip Erdoğanlar için “1937 yılında orada olsalardı, bu karara ortak olurlardı” varsayımındadır. Tayyip Erdoğanlar, Abdülmecit’ten bugüne kadar her zaman ve her yerde, emperyalizm işbirlikçilerinin ve irticanın merkezinde olmuşlardır. Onların soykütüğünde, Mehmet Akif’in “iblis” dediği Abdülhamit, 31 Mart’ın Ahrar Partisi ve Derviş Vahdeti’leri, İngiliz altınlarıyla Milli Mücadelenin üzerine sürülen Aznavur’lar, İngiliz zırhlısıyla kaçan Vahdettin, Cumhuriyete savaş açan İskilipli Atıf Hoca’lar, Saidi Nursi’ler, Kubilay’ı katleden Derviş Mehmet’ler vardır. Onların kökleri, kendi beyanlarıyla İstiklâl Mahkemesi hükümlülerindedir.
Celal Bayar ise İttihat Terakki’deki “komitacılığından” başlayarak sultanlığı yıkan hürriyet ve istiklâl mücadelesinin önemli teşkilatçılarından ve önderlerindendir. Savaştan sonra da devrim döneminde hükümetlerin değişmezlerindendir ve Atatürk’ün son başbakanıdır. İstiklâl Mahkemelerini kuranlardan söz ediyoruz.
Bayar ve Mendereslerin Demokrat Partisi, CHP’nin içinden çıkmıştır. Bütün kurucuları ve önde gelen yöneticileri, Devrim döneminin tecrübelerinde kişilik kazanmıştır. Göğüslerinde İstiklal Madalyası vardır.
Cumhuriyetin ilk kırılması: 1945
1945 sonrasındaki CHP-DP ayrılığı bir yönüyle de uzlaşıdır. CHP de DP de Atlantik sistemine bağlanmıştır. “Küçük Amerika olacağız” programını ilk kez İnönü’nün genç bakanı Nihat Erim dile getirmiş, ancak DP bu programı almış götürmüştür.
Bütün bunlara rağmen DP-AP çizgisi hiçbir zaman, Atatürk Devrimi’ne karşı cepheden bir savaş içine girmemiştir. İç pazara dayanan ekonomi, ithal ikameciliği, tarımı desteklemek, Kamu İktisadi Teşekkülleri önderliğinde bir kalkınma çizgisi, 1980’e kadar sürmüştür. 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin Atatürk Devrimi adına düzeltici müdahalesi de bu süreçte etkili olmuştur. 1960’ların ve 1970’lerin kalkınması bu çizgidedir.
12 Eylül’ün çocukları
Tayyip Erdoğanların yakın tarihteki kökleri, 24 Ocak Ekonomisi ve 12 Eylül rejimindedir. Nitekim “Dünya ekonomisiyle bütünleşme” diye sunulan mafyalaşma sürecinin asıl sahibi Turgut Özal, 1980 Amerikancı darbesinin ekonomi lideri olarak siyaset sahnesine sokulmuştur. ABD’nin Demirel’lere dirsek atması o tarihte başlar. Turgut Özal’ların liderliğinde adım adım kurulan mafya-tarikat rejimi, en sonunda DYP’yi de tasfiye etmiştir. ANAP ise AKP içinde devam etmiştir.
ABD, 1995’ten sonra Refah Partisi’nin içinden devşirdikleri ve Turgut Özal kalıntılarıyla Tayyip-Gül iktidarının hazırlığına başlamıştır. Bu olay, 1996 Rand Corporation Raporunda tescillidir.
AKP, yeni rejimin, mafya-tarikat rejiminin tepesindeki partidir.
DP-AP-DYP geleneği ise 1945 sonrasında Atlantik sistemi içinde çözülen Cumhuriyetin partisidir. Bu açıdan DP’nin CHP ile bir rejim farkı yoktur. AKP ise onların rejimini yıkmıştır.
Sınıfsal olarak, DP-AP-DYP, Batı işbirlikçisi büyük sanayici, tüccar ve büyük toprak sahipleri ile zengin köylülüğün çıkarlarını temsil etmiştir. AKP ise üretim karşıtı olan sıcak para komisyoncularının, dolar ve borsa vurguncularının, tarikat rantçılarının partisidir. AKP, sanayici ve tüccarı kenarlara sürmüştür.
DP-AP-DYP çizgisi milli devletin adım adım çürütülmesinde CHP ile birlikte sorumluluk taşır ama milli devlet yıkıcısı değildir. Nitekim milli devleti yıkmak için Süleyman Demirel ve Cindoruk’ların da siyasetin kenarlarına sürülmesi gerekmiştir.
Yeni lider tipi: Sözleşmeli personel
Bayar-Menderes-Demirel çizgisinde, ajan politikacılar yoktur; Batı kapitalizmi ile işbirliği vardır.
AKP yöneticileri ise “Deliğe süpürülme yetkilerini” en başından ABD’ye teslim ederek iktidar koltuklarına oturtulmuşlardır. ABD devletinin sıradüzeni içinde BOP Eşbaşkanlığıyla iftihar ederler. ABD ile “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma” yapan sözleşmeli personel karakterindedirler.
Yeraltında zenginleşme modeli
Bayar-Menderes-Demirel çizgisinde, “Üçe kapatarak” zenginleşme, İsviçre Bankalarında milyar dolarlık gizli hesaplar yoktur. 1945 -80 döneminin zenginleşme modeli, yeraltında değildir; işbirlikçi kapitalizmin içindedir.
Bilim adamı-borsa oyuncusu karşıtlığı
İnönü’lerin, Bayar’ların, Menderes’lerin çocuklarına ve torunlarına bakın, onların hayatlarında ihtişam düşkünlüğü, saray eşyalarına göz koymak, markasını benim bilmediğim kol saatleri, 50 milyarlık yüzükler takmak, saray merdivenlerini yüksek topuklu çizmelerle tırmanmak, vücudu saran dar etek-sıkmabaş türünden giyimler yoktur; Cumhuriyet adabı ve beğenileri vardır. İnönü ve Bayar ailelerinde bilim adamı yetiştirme eğilimi ağır basar; Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’lerde ise borsa oyuncusu yönelimi tek eğilimdir. Bunlar da kültürel karşıtlıklar!
Bayar’ı ‘katliamcı’, Demirel’i düşman ilan edenler onlar değil mi
Kuşkusuz Tayyip Erdoğan’lar gökten inmedi. 1945’te başlayan ABD denetimi ve asıl 1980 sonrasındaki dünya ekonomisiyle bütünleşme sürecinin varacağı yer, Cumhuriyetin yıkımıydı.
Ama bugün çok açık görülüyor: Tayyip-Gül ikilisi, yalnız Atatürk’ün devrimci mirasını değil, 1945 ve 1960 sonrasının mirasını da tasfiye misyonuyla iktidar olmuşlardır. Menderes ve Demirel’in açtığı şeker ve çimento fabrikalarını Tayyip Erdoğanlar kapatmıştır.
Bu açıdan AKP’nin kökleri, Turgut Özal’ın temsil ettiği acente takımı ve Fethullah Gülen gibi ABD’nin dünya ölçeğinde görevler verdiği cemaat ve tarikat zümresidir.
AKP’nin iktidar olduğu ortamı 66 yıldır hazırlayan DP-AP ve CHP ile AKP’nin kendisini birbirinden ayırmak gerekir.
Zaten AKP, Celal Bayar’ı katliamcı, Demirel’i düşman ilan ederek kendi konumunu açığa vurmadı mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder