Medyamız birçok konuda olduğu gibi bu çok nazik konuda da sorumsuzca, bilgisizce, uzman kişilere sormadan, danışmadan, yayın yapmayı (pervasızca diyeceğim) sürdürüyor.
Doğa eczanesi hikâyesi:
Neyin uzmanı olduğunu bilemediğiniz bazı kişiler TV’lerdeki programlarda genellikle güzel görünüşlü hanım sunucuların karşısında mucizevi tedavi tavsiyelerinde bulunuyorlar. Örneğin pişmiş soğanla kısırlık tedavisi, keçi boynuzu ile solunum yetersizliği çaresini dinliyorsunuz. Düşünün sanki solunum yetersizliğinin sebebinin (kalp mi, akciğer mi, kansızlık mı, kronik bir hastalık mı) hiçbir önemi yoktur. Kurutulmuş kiraz sapı romatizmaya, ağrılara ödeme birebir. Hele ısırgan otu sizi zindeleştiriyor, çınar yaprağı depresyonunuzu gideriyor. Peki havuç, o yiyecek bellek zaafını, unutkanlığı yok ediveriyor. Tüm yapacağınız doğa eczanesinden bu uzman kişilerin yönetiminde ve gözetiminde yararlanmaktır, tabii kitaplarını okumayı da ihmal etmeyeceksiniz. Dahası bunların kutsal kitabımızda da yeri var. Alzheimer (demans, bunama) konusunda uluslararası bir üne sahip olan genç meslektaşımız, öğrencimiz Murat Emre, bana geçenlerde hocam, “Hafızam yerine gelsin diye havuç tüketmekten midesi bozulmuş insanlara rastlıyorum” diyordu. İşin hazin, hem de çok hazin tarafı, halkımızın küçümsenemeyecek bir bölümü bu ot ve bitki tavsiyelerini ciddiye alarak kullanıyor ve çok defa bunu doktorundan da saklıyor. Onlar, doğaldır ki bitki ilaç etkileşiminden ve bunun nasıl bir risk oluşturduğundan habersizdirler. Fitoterapi eczacılıkta bir bilim dalı. Bitkilerin ilaç haline getirilmesi ve kullanımı ile ilgili.
Kiraz sapı hikayesi |
TV kanallarına konuk olan bazı sözde uzmanlar bitkisel tarifler ve reçeteler veriyor ve bunları hangi internet sitesinden alabileceklerini bildiriyorlar. Bir önemli gerçek de aktarların serbestçe, özgürce hem hekimlik hem eczacılık yaparak bu ürünleri satmakta oluşudur.
Bu tür yayınları çeşitli gazete ve TV kanalları yapıyor ama bunu ısrarla sürdüren bir TV kanalına defalarca uyarı yapmaya çalıştım. Program yapımcıları ile yüz yüze konuşmak, benden başka uzman kişilere danışmaları ve halkı yanıltan bu programlardan vazgeçmeleri gerektiğini anlatmak istedim. Hiç umursamadılar. Aynı yakınmaları, benim gibi uyarılar yapmaya çalışan Prof. Hüsrev Hatemi ve Eczacılık Fakültesi öğretim üyelerinden de dinledim. Nedir medyamıza egemen olan tutum ve düşünce, neden uzmana uzmanlığa doğru ve bilimsel olana değer vermezler ve bu yanlışlarda israr ederler. Neden bu ülkede bilim saygısı bu kadar geride kalıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder