18 Ara 2011

Demokrasi bilinci gerekli


Cumhuriyet 18.12.2011
ÇYDD’nin hukukçu Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel zihniyet değişmezse yeni anayasanın işe yaramayacağı görüşünde

Anayasa herkesin çok duyarlı olduğu bir konu. Özgürlükler açısından geriye götürecek kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracak, demokrasiyi güçlendirmeyecek bir anayasa çalışması olacaksa bunun olmaması daha yararlıdır.
Ergenekon diye bir çetenin kurulduğu var sayıldı. Muhalif olan herkes bu örgütün üyesi kabul edildi. Bunların artık bitirilmesi lazım. Bu sürdüğü sürece toplumda huzur, barış ve kardeşliğin oluşması zor.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel, dernekle uğraşanların aslında dertlerinin din değil, Atatürk ilke ve devrimleri olduğunu söylüyor. ÇYDD’nin kız çocuklarının okullu olmasına öncülük eden bir kurum olduğuna dikkat çeken Çelikel, sıkıntıların da bu çalışmalardan kaynaklandığının altını çiziyor. Çelikel siyasi iktidarların topluma rol model olduklarına işaret ediyor, ancak bugün toplumun belli kesimlerinin birbirine düşman kesildiğini söylüyor. AB’yle İlişkilerden Sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın, gazetecilerin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle değil, terör örgütü üyesi oldukları için cezaevinde oldukları sözlerine ilişkin de“Çamur at izi kalsın mantığı” diyor.
- Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) üzerinde çok ciddi baskılar vardı. Bugün durum nedir?
A.Ç.- ÇYDD kurulduğu günden itibaren hep anayasal ilkelere, yasalara, demokrasiye saygılı olmuştur; insan haklarını koruyan bir çizgi izlemiştir. Eğitim projesi zaten insan haklarının korunmasının bir parçasıdır. Çünkü eğitimli insan ancak yeteneklerini geliştirebilen, öbür insanların haklarını talep edebilen, onlardan yararlanmasını öğrenebilen ve demokrasi kültürünü özümseyen kişidir.
O bakımdan eğitim üzerinde odaklaşmak da başlı başına insan haklarını savunmak için yeterlidir. Ama buna rağmen belirli kesimler hep ÇYDD’ye tavır koymuşlardır. 15 Nisan 2009’da Türkan Saylan arkadaşımızın evi dahil 81 yere yapılan polis baskınından önce de ÇYDD hakkında iddialar vardı. Sevgili Türkan (Saylan) hep bunlarla boğuşuyordu.
- ÇYDD’nin PKK’yle ilişkilendirilmesi tam o döneme mi rastlıyordu?
A.Ç.- Daha o zaman gündemde değildi. Ama sürekli olarak Türkan hakkında misyonerlik iddiasında bulunuyorlardı. Annesinin Hıristiyan olduğunu bile söylediler. O da karakterine uymadığı halde annesinin Müslüman olduğunu, Hıristiyan olmadığını anlatmak için müftülükten aldığı belgeleri basın mensuplarına gösterdi ki bu bir insana yapılabilecek en büyük hakaretlerden birisidir. Asla affedilebilecek bir durum değildir.

- Bir insanın Hıristiyan, Müslüman ya da ateist olmasından kime ne?
A.Ç.- Onun için affedilebilir bir iddia değildir diyorum. Bana göre bu çevrelerin iddiaları aslında Hıristiyanlık - Müslümanlık tartışmasından çok Atatürk devrim ve ilkelerine karşı olan bir tavırdır. Atatürk’ün kazanımlarını yok etmek, onları aşağılamak ve özellikle laiklik ilkesinden duyulan rahatsızlığı belli etmeden başka yollarla açığa vurmaktır. Bugün de aynı tutum devam ediyor.
Bu kin bugün de şöyle devam ediyor:Cumhuriyet döneminin 80 küsur yıllık geçmişinde tabii ki bazı olaylar olmuştur. Bunları kullanarak Cumhuriyet projesini, Atatürk’ü toplum önünde küçültmek, itibarsızlaştırmak ve unutturmaktır.
Bunu başaramazlar. Çünkü Atatürk devrim ve ilkeleri bütün topluma mal olmuştur. Laiklik de buna dahildir. Düşünün ki Sayın Başbakan dahi Mısır ziyaretinde “Türkiye’deki gibi bir laikliği savunun” demişse ve Müslüman Türk toplumunda laiklik anlayışı, yaşam biçimi, demokrasi kültürü, insan haklarına saygı hiç oralardakine benzemeyen bir çizgiye gelmişse, bu Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün ve kurduğu Cumhuriyetin eseridir. Onun için Atatürk sevgisi ve Atatürk’e olan takdir duyguları bütün saldırılara rağmen hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır.
- Atatürk’ün yasalarla korunmasını nasıl karşılıyorsunuz?
A.Ç.- Buna hiç taraftar değilim. Toplum zaten Atatürk’e sahiptir. Gün geçtikçe bu daha iyi anlaşılıyor. Çünkü bugün yaşadığımız antidemokratik uygulamalar 80 küsur yıl önce Atatürk’ün öngörmediği uygulamalardı. Darbeler dönemlerinde dahi böyle uygulamalar çok nadir olmuştur. ÇYDD’ye dönecek olursak... Derneğin durumu çok iyi. Destekçileri gittikçe çoğalıyor. Klasik projeleri vardır. Bunlar burs vermek, okul, köy okulu, kız öğrenci yurdu, kütüphane yapmaktır. Bunlar aynen devam ediyor. Sponsorlarımız bize destek oluyor. Çünkü biz bir eğitim kurumuyuz.
Siyasi bir dernek değiliz. Bugüne kadar ilk ve ortaöğrenimde okuyan kız öğrencilere verdiğimiz burs sayısı 50 bini geçti. Bu rakama bu yıl dahil değil. Çünkü bu yılkileri daha göndermeye devam ediyoruz. Ayrıca 50 binin üzerinde de üniversite öğrencilerine verdiğimiz burslar var. Bu, “Bir ışık da siz yakın” projesi olarak bir süre önce kamuoyuna basından destek alarak duyuruldu.


Asıl dertleri Atatürk devrimleri
Toplumun belirli kesimleri birbirine düşman kesildi. Burada ben siyasi iktidarın sorumluluğunu hissetmesini istiyorum. Çünkü siyasi iktidarlar ve siyasiler topluma rol model olurlar.
- Öğrenci başına burs tutarı ne kadar?
A.Ç.- Ayda 150 lira. Yılda 1800 liranın büyük bir rakam olmadığını, ama o gençlerin yaşamına bir katkı sağlayacağını açıkladık. Ama sorun sadece burs sorunu değil. Biz öğrencilerimizle mentorluk, yönderlik biçiminde de ilişki kuruyoruz. Yani mesleklerini geliştirme, başvurunun nasıl yapılacağı, hangi davranışlar içinde olunması gerektiği, temel bilgilerin neler olduğu, meslek lisesi ve üniversite öğrencilerimize çeşitli uzmanlar yoluyla öğretiyoruz. Bu çok önemli. Basın toplantısı sırasında öğrencilerimiz konuştular. “Burs almasak da belki okula gidebilirdik. Ama ÇYDD’nin bize verdiği yurt sevgisi, gönüllülük, birliktelik duygusu vardı ki bu çok daha önemli” dediler. Gençlerimizle yakından ilgilenmeliyiz. Çünkü hep arayış içindeler. Akıl ve bilim bize yol gösterecek iki rehberdir. Çocuklara bunu söylüyorum. Bir de “Baba beni okula gönder”projesinde üç yurt yaptık. Birisini Konya Ereğli’de açtık. Biri Trabzon’da; yakında açacağız. Üçüncüsü de Doğubeyazıt’ta.Leyla Akçağlılar anısına Bursa’da bir yurt bitti. Akçağlılar ailesiyle birlikte onu yakında açacağız.
Gönüllülerin biriktirdiği bir miktar parayla ABD’den gelen bağışlar var. Türkiye’de Eğitim Kelebekleri bağış yaptılar. Bu parayla da Fatsa’da bir okul hazırlığımız var.
- Özellikle kız çocuklarına odaklanan projeler hazırlıyorsunuz...
A.Ç.- Ülkemizde kadın-erkek eşitliği konusuna önem veriyorsak, fırsat eşitliğinden yararlanamayan kız çocuklarına mutlaka eğitim imkânı sunmalıyız. Çünkü bir kız çocuğunu okutmak iki aileye eşdeğerdir. Yani önce annesiyle babasının ailesi, sonra da evlenerek kendi kuracağı ailesi...
O nedenle kız çocuklarını eğitmek çok önemli. Biz, 22 yıl önce kız çocuklarını eğitme projesini ÇYDD’nin tüzüğüne yazmıştık. Bunu söylemekten büyük mutluluk duyuyorum. O zamanlar Türkiye’de böyle bir kavram yoktu. Bizden sonra başka dernekler de kız çocuklarının eğitimi konusuna eğildiler. Hatta Milli Eğitim Bakanlığı da beş-altı yıldır Dünya Bankası’ndan aldığı kredilerle öğrencilere burs projesi uyguluyor. Demek ki bu işin öncülüğünü ÇYDD yapmış. Bundan onur duyuyorum. ÇYDD’nin diğer eğitim bursu veren derneklerden bir başka farkı daha var. ÇYDD alan çalışması yapıyor. Kırsal kesimde ailesinin ekonomik durumu uygun olmayan, okula gitmeyen kız çocuklarını bulup onlarla birlikte oluyoruz. Oysa başka kurumlar belirli ortalamanın üzerinde not alanlara burs veriyorlar. Bu da bizim en büyük toplum yararını gözeterek toplumsal hizmet veren bir dernek olduğumuzun kanıtıdır, diye düşünüyorum.
- Engellemelerle karşılaşmaya devam ediyor musunuz?
A.Ç.- Bütün engellere rağmen duyarlı kişiler projelerimize destek vermeye devam ediyor. Maalesef bütün engeller siyasi irade bağlamında kamu yönetiminden geliyor. Yani Milli Eğitim müdürleri, kaymakamlar genelde ÇYDD’ye karşı mesafeli olmak istiyorlar. Herhalde etkilendikleri bir nokta var diye düşünüyorum.
- Bir de yeni anayasa çalışması yaptığınızı biliyorum. Bunu anlatır mısınız?
A.Ç.- Hukukçu olduğum için bunu ben hazırlıyorum ve arkadaşlarımla tartışıyorum. Yakında TBMM’ye göndereceğim. Anayasa herkesin çok duyarlı olduğu bir konu. Özgürlükler açısından geriye götürecek, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracak, demokrasiyi güçlendirmeyecek bir anayasa çalışması olacaksa bunun olmaması daha yararlıdır.
Bugün Türkiye’deki bütün sorunların anayasanın değişmesiyle çözüleceği gibi bir varsayımdan yola çıkılıyor. Türkiye’de çok ciddi toplumsal ayrışmalar oldu. Toplumun belirli kesimleri birbirine düşman kesildi. Burada ben iktidarın sorumluluğunu hissetmesini istiyorum. Çünkü siyasi iktidarlar ve siyasiler topluma rol model olurlar. Ne söylerlerse toplumu etkilerler.

Bizdeki yok hükmünde anayasa olur
- Nitekim de öyle olmuyor mu?
A.Ç.- Olmaz olur mu? Toplum, kendinden olmayan kişilerin siyasi irade tarafından dışlandığı, yargılandığı, cezaevine konduğu izlenimini edinirse bu çözülmenin başlangıcı olur. Bu çok tehlikeli bir gidiştir. Siyasi irade toplumu bütünleştirici, kucaklayıcı ve uzlaşmacı bir model sergilemelidir. Biz böyle bir model göremedik. Ben Başbakan’ın bir sözünü çok tehlikeli buluyorum. “Bitaraf olan bertaraf olur” dedi. Demek ki suç işlemek değil, bitaraf olmak, iktidarın yanında olmamak bertaraf edilmek için yeterli. Bu bir tehdit. Çok tehlikeli bir ifade. Sorunumuz düşünce ve zihniyet sorunudur. Yeni anayasa da yapılsa, buna en mükemmel hükümleri de koysanız, bu zihniyet devam ediyorsa, uygulamaları böyle yorumlayacaksanız hiçbir toplumsal huzur sağlanamayacak demektir. 220 yıl önce Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin ilgili maddesi diyor ki: “Hakların güvence altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının sağlanmadığı bir toplumda anayasa yok hükmündedir.” Bu, yapılacak bir anayasanın temel felsefesidir.

Siyasi tutuklulara kısmi af çıksın
- Bir hukukçu olarak bu hükümet dönemine kadar katalog suçlar diye bir kavram duydunuz mu?
A.Ç.- Ben ceza hukukçusu değilim. Ama eğitim gördüğüm dönemde böyle bir kavramı hiç duymadım. Türkiye Barolar Birliği katalog suçlar konusunda 10 Aralık’ta bir toplantı yaptı. Bunun ve özel yetkili mahkemelerin çok tehlikeli düzenlemeler olduğunu söylemeliyim. Özel yetkili mahkemelerin DGM’lerden geri kalmayan bir tablo oluşturduğunu görüyorum.
- Bu toplumsal sıkıntılarımızın ortadan kalkması için ne yapılmalı?
A.Ç.- Cezaevleri doldu, taştı. Toplumsal barış oluşturmak, etnik, dinsel ayrımcılığı yok etmek, kin ve nefreti ortadan kaldırmak istiyorsak biraz riskli bir öneride bulunmak istiyorum. Bununla belki yeni bir beyaz sayfa açmak imkânımız olur. Riskli de olsa kısmi bir affın çıkarılmasını öneriyorum.Yani önerim şu: Siyasi suçlular için af çıkarılmalı. Bunu yapmazsak, hangi anayasayı yaparsak yapalım sorunlar devam edecektir. Hiçbir şekilde de huzur bulamayacağız.


Hiç yorum yok: