Geçen hafta cuma günkü “Suriye’ye stratejik bakış” başlıklı köşe yazımızda Sayın Ahmet Davutoğlu’nun yazdığı kitaptan alıntılar yaparak kendisinin Türkiye’nin Suriye’ye, bölgemize ve komşularına yönelik bakış açısını vermeye çalışmış; buna mukabil Türk dış politikasının patronu olduktan sonraki uygulamalarının yazdıkları ile çeliştiğini özetle ifade etmiştik.
Dışişleri Bakanımız ya o zaman yanlış tespitler yapmıştı ya da şimdi yanlış şeyler yapıyordu. Ben ise kitabında yaptığı değerlendirmelerin hepsine katılmamakla beraber özellikle bölge ülkeleri ve komşularımıza yönelik bazı tespitlerinin çok isabetli olduğuna inanıyorum.
Kitabında, “Türkiye ile Suriye arasında diyalogsuzluk sürdükçe kazanan Yunanistan ve İsrail olacaktır” diyor Davutoğlu. Kendisine yürekten katılıyorum. Neredeyse kimlik kartı ile pasaporta ihtiyaç duymadan Suriye’ye gidebilecektik. Aramızdaki dostane ilişki en üst düzeye çıkmıştı. Suriye ile ticaret hacmimiz artmış, hatta ikili ticarette artı verdiğimiz nadir ülkelerden biri olmuştu.
Şimdi ise malumunuz olduğu üzere savaşın eşiğine geldik. Suriye, Türkiye’nin düşmanca tutumu yüzünden aramızdaki 2008 tarihli serbest ticaret antlaşmasını iptal etti ve Türkiye’den gelen mallara yüzde 30 vergi uygulaması başlattı.
Durup dururken, böyle bir niyet yok iken, niçin Türkiye Suriye’ye düşman oldu? Mimarının Davutoğlu olduğunu bildiğimiz “sıfır sorun” politikası niçin iflas etti?
Değerli okurlar, bunun tek bir bilimsel cevabı var; “Arap Baharı” AKP Hükümeti’nin Suriye’ye karşı sürdürmekte olduğu olumlu siyasetin ve tüm komşulara karşı geliştirilen “sıfır sorun” politikasının sonunu getirmiştir. Çünkü “Arap Baharı”, emperyalizmin genişletilmiş Ortadoğu coğrafyası üzerinde yapmak istediklerinin icracı gücüdür. Biliyorsunuz rüzgarlar yüksek basınç alanından alçak basınç alanına doğru eser. Burada yüksek basınç alanı Atlantik üzerinde, alçak basınç alanı ise Mezopotamya’dadır. Bu nedenle, Batı’dan Doğu’ya doğru esen bu “bahar rüzgarı” ABD’nin istediği yerlerde sağanak (rüzgarın daha şiddetli olduğu anlar ve yerler) şeklinde eserek liderleri devirmekte ve rejimleri değiştirmektedir.
Suriye’den reform yapmasını ve kısa süre içinde demokratikleşmesini istemek bahanedir. Suriye’de arzu edilen, rejim değişikliğidir. Amaç Suriye’yi İran’dan, Lübnan Hizbullah’ından hatta Irak’tan uzaklaştırmak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve Türkiye ile arasına nesiller boyunca sürecek nifak tohumları ekmektir.
Suriye’de rejim değişikliği yolu ile bir karmaşa veya istikrarsızlık olursa kazanan hiç şüpheniz olmasın İsrail ve ABD olur, Türkiye, İran ve Filistin ise kaybeder. Ortadoğu’da “Mısır’sız barış, Suriye’siz savaş olmaz” diye ifade edilen bir gerçek vardır. Suriye’yi devreden çıkarırsanız İsrail’in tehdidi azalır, Lübnan’daki Hizbullah’tan kaynaklanan İsrail’e yönelik baskı kalkar, Filistin sahipsiz kalır, işgal altındaki Suriye toprağı olan Golan için bir bardak su içilir ve daha sonra İran’a karşı icra edilmesi planlanan saldırı için avantaj sağlanır. Ayrıca bölgede emperyalizmin işbirlikçi olarak kullanabileceği Büyük Kürdistan’ı kurdurabilmek için Türkiye-İran-Irak-Suriye arasına husumet sokmak gerekmektedir. Bu bölge devletlerinin stratejik birlikteliği bu kukla devletin realizasyonunu mümkün kılmaz.
Her şey bu kadar açıkken AKP Hükümeti emperyalizmin işbirlikçiliğini yapmakta, ülkemizin ve bölgemizin çıkarlarını yok saymakta ve ülkemize ihanet etmektedir. Batı basınından aldığımı aynen aktarıyorum: “Türkiye ABD’nin ve NATO’nun Ortadoğu’da Truva Atı ve taşeronudur.”
‘Yurtta barış, dünyada barış’
Şu anda Türkiye, Suriye içinde terörü azdırmak, iç savaşa neden olmak, ekonomik yaptırımlarla halkı yönetim aleyhine isyana zorlamak ve isyancılar için güvenli bölge tesis edebilmek amacıyla başta ABD, NATO, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar ile birlikte ahlaki olmayan bir gayretkeşlik içindedir.
Kuzey Irak’ta bulunan Kandil’in ülkemizde sürdürülen ayrılıkçı terör için ne anlama geldiğini biliyorsunuz. O zaman şunu bilmenizi isterim: Suriye’nin iki Kandil’i var. Birisi Türkiye’de Hatay’da, diğeri ise Ürdün’de Kral Hüseyin Hava Üssü ile Suriye sınırı arasındaki bölgede. Anlayacağınız Suriye kuzeyden ve güneyden iki “Kandil” ile kıskaç altına alınmış vaziyettedir. Hatay’da Suriye’nin teröristlerine İngiliz komandoları ve Fransız elit birlikleri eğitim vermektedir. Hatay İncirlik’le birlikte Suriye’ye karşı sürdürülen harekâtın komuta kontrol ve eğitim merkezleri görevini yapmaktadır.
Sevgili okurlar, Hatay’daki mülteci kampında Müslüman Kardeşler militanı Memnun El Hinsi, “Ey Aleviler Suriye’yi size mezar edeceğiz. Suriye’de yaşamanıza asla müsaade etmeyeceğiz. Beşar’ı terk etmez iseniz lime lime doğranacaksınız” diyerek tehditler savuruyor.
Bunları bizim ülkemizden söylüyor. Hadi Suriye’den vazgeçtik diyelim; bu söylenenlerin ülkemizin iç barışını dinamitlediğinin farkında değil misiniz? Sözlerimi Gazi’nin “Yurtta barış, dünyada barış” sözü ile bitirmek istiyorum.
Saygılar sunarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder