Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Tuncer Meriç’in 1992’de Teftiş Kurulu Başkanlığı’na gönderdiği yazıda Gülen Cemaati’ni “illegal Fethullah Hoca’nın Talebeleri adlı örgüt” olarak nitelendirdiği görülüyor
Avukat Nusret Senem’in derleyerek yayına hazırladığı “Emniyet İstihbaratının Fethullah Raporları” adlı kitap, Emniyet İstihbaratının Gülen Cemaati yapılanması ile ilgili çeşitli mercilere yazdığı raporları içeriyor.
Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Tuncer Meriç’in Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’na yazdığı bilgilendirme yazısında Gülen Cemaati ile ilgili, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan illegal ‘Fethullah Hoca’nın Talebeleri’ adlı örgüt” ifadelerini kullandığı görülüyor.
1992’de yazdığı yazıda Meriç, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlayan illegal ‘Fethullah Hoca’nın Talebeleri’ adlı örgütün, tüm Türkiye genelinde olduğu gibi, teşkilatımız içinde de örgütlendiği, özellikle hareket noktası olarak seçtiği Polis Kolejleri, Polis Akademesi ve Polis Okulları içindeki faaliyetlerini, Teftiş Kurulu’ndan gelen yazıya bağlı olarak askıya aldıkları, buna rağmen sempatizan kadroları ile bağlarını zayıflatmamak için toplantılarını yoğun olarak sürdürdükleri ve illegaliteye son derece bağlı kaldıkları gözlenmiştir.”
‘Yüzde 50’siyle temastalar’
“Elde edilen bilgiler doğrultusunda yapılan takip-tarassut ve tahkikatlara göre, Ankara Polis Koleji öğrencilerinin yüzde 50’sine yakın bir kesimi ile çeşitli şekillerde temas kuran örgüt elemanları, kendilerine yakın olanlar üzerindeki ajitasyon çalışmalarını sistemli olarak yürütmektedirler.”
Teftiş Kurulu’na yazdığı yazının kalan kısmında “örgüt” olarak nitelendirdiği Gülen Cemaati’nin stratejsi ile ilgili çıkarımlarda bulunan Meriç, tespitlerine şu ifadelerle devam ediyor:
‘Önemli yerlere yerleşme planı’
“Örgütün yapılanmadaki temel stratejisine bağlı olarak, devlet dairelerinde önemli yerlere yerleşme planını en tabandan uygulamaya koymaları teşkilatımızda da gözlenmektedir. Gelecekte Emniyet Teşkilatı’nın bürokratlarını oluşturacak Polis Koleji öğrencilerinin (üzerinde) koleje seçiminden itibaren her aşamada sistematik bir çalışma yürütüldüğü görülmektedir.”
Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanmasıyla kamuoyuna yansıyan tartışmalarda, irticanın tehlikelerine değinen olmadı. Oysa Türkiye, ABD ve AB’nin desteklediği “Haçlı İrtica”nın cumhuriyet karşıtı faaliyetleri nedeniyle büyük acılar yaşadı.
Danıştay suikastından, Hizbullahçıların domuz bağı katliamlarına kadar bir dizi cinayetin sorumluları ise ya serbest bırakıldı ya da yurt dışına kaçırıldı. İşte Haçlı İrtica’nın kanlı eylemleri:
Danıştay saldırısı: 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay 2. Dairesi’ne Alparslan Arslan adlı avukat saldırıda bulundu. Saldırı sonrasında, Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldü, aralarında daire başkanı Mustafa Birden’in de yer aldığı dört üye ise yaralandı. Saldırganın ‘Allah’ın askeriyim, Allahü ekber’ diyerek ateş ettiği iddia edildi. Arslan, saldırı sonrasında kaçmaya çalışırken Danıştay’da görevli polis memurları tarafından yakalandı.
Hizbullah Cinayetleri: Hizbullah 2000’li yıllarda Türkiye’nin gündemine girdi. Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun İstanbul’daki bir evde çatışma sonucu öldürülmesi, Edip Gümüş ve Cemal Tutar’ın aynı çatışmada sağ olarak yakalanması, polisin örgütün yıllarca ele geçirilemeyen arşivine ulaşması anlamını taşıyordu. Elde edilen bilgiler, örgütün lider kadrosunun yakalanmasına, bu isimlerin verdikleri ifadeler doğrultusunda da domuz bağı yapılarak gömülmüş cesetlerin beton altından çıkartılmasına kadar uzanan operasyon sürecini başlattı. Önce Üsküdar’daki bir evden domuz bağı yapılarak gömülmüş 10 ceset çıkarıldı. Çıkarılan cesetlerden birinin kafatasında beton çivisi bulunduğu, bazı cesetlerin de kol ve bacaklarının kırıldığı ve kesildiği, maktüllerin işkenceye uğradığı tespit edildi.
Konca Kuriş Cinayeti: 1998 yılında Mersin’de evinin önünden kaçırılan ve Hizbullah operasyonu sırasında Konya Meram’da bir villanın bodrumunda cesedi bulunan Konca Kuriş, İslamcı Feminist çizgiyi temsil ediyordu.
Sivas Katliamı: 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilen şenlikler sırasında Madımak Oteli’nin yakılması ve 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlandı. Ayrıca dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi hayatını kaybetmiştir.(Perşembe, 12 Ocak 2012 05:16)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder