GÖRÜŞ
Dünlerini bilmeyen köksüzlerin bugünleri de yanlışlıklarla doludur. Fransa buna güzel bir örnektir. Dünü sömürgeci, istilacı, yağma ve acımasız entrikalarla dolu oyun oynama ustası Fransa’nın tarihi bilinmektedir. Cezayir halkına uyguladığı baskı, şiddet ve istila, kanlı sahnelerle doludur. Dünyanın birçok yerindeki geri kalmış ülkeleri sömürgeci devlet olarak asırlarca elinde tuttu. Cezayir halkına uyguladığı baskı, şiddet, işkence ve sömürü Fransız tarihinin kirli yüzünde ibret alınarak görülecektir.
Geri kalmış, yokluk, yoksulluk ve eğitimsizlikle boğuşan bu sömürge devletlerinin yeraltı ve yerüstü, taşınır ve taşınmaz bütün varlıklarını sömürenlerden biri de Fransızlardı. Tarihi eğip bükmek veya kendi çıkarı doğrultusunda düşünceler üretmek Fransızlara özgü kirli bir siyasettir.
Fransa, başta Cezayir olmak üzere sömürgelerinde uyguladığı soykırımları, acımasız baskı, şiddet ve ölüm olaylarının tarih sahnesinde yokmuş gibi davranıyor. Ya da tarihinden silmek, gizlemek ve yok etmek istiyordur.
Fransa’nın İngiltere ile birlikte Anadolu topraklarında da gözü olduğu öteden beri bilinmektedir. Haçlı Savaşları’ndaki yenilgileri, Osmanlı’nın yükselme dönemindeki genişleme ve yücelmesi, Fransa’nın Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemesi gibi tarihi gerçekleri bir türlü hazmedilemedi.
Gerçek şu ki Fransa ve İngiltere, Anadolu topraklarının tarihi zenginliğine, uygarlıkların beşiği oluşuna ve coğrafi güzelliğine hep kem gözlerle bakmıştır. Onlar Türkleri Anadolu’dan atmak, Asya’ya kadar kovalamak düşünü kuruyorlar asırlardır. Birinci Dünya Savaşı sonlarında Anadolu’nun istilası, bu iki devletin iştahını yeniden kabartmıştı.
Anadolu’nun güneyindeki Çukurova, Kozan, Antep, Maraş ve Urfa yörelerini 1 Kasım 1918’de işgal eden Fransa, bu yörelerde bir Ermeni devleti kurmak istiyordu. Mısır, Suriye, Fransa ABD’den gelen çok sayıda Ermeniye Fransız askeri elbiseleri giydirildi silah verildi ve “Ermeni Lejyonu” kurularak halka kan kusturuldu.
1914-1915’te çarlık Rusya’sında da Ermenileri aynı amaçla silahlandırıp Türklerle savaştırmışlardı. Ermeni soykırımı denilen ve aslında Ermenilerin yaptığı akıl almaz katliamlar, toplu ölüm ve toplu mezarlar, o günlerin unutulmaz acı dolu öyküleri ve söylemleridir. Fransa 1918-1921 tarihleri arasında Çukurova, Antep, Maraş, Urfa, Antakya ve çevredeki halka kanlı, acımasız ve ölüm kokan nice karanlık günler yaşatmıştır. Çukurova halkının “kaç-kaç dönemi” diye adlandırdığı dönem, halkın işkenceden, baskıdan, şiddetten ve korkudan kaçışını anlatan amansız öykülerin yer aldığı o günlerden kalma talihsiz söylencelerle doludur.
Fransa’nın Çukurova’da tasarladığı Ermeni yerleşim planı 1921’de TBMM ile Fransa ile imzalanan “Ankara Antlaşması’yla” suya düşmüştü. Fransa işgal güçleri, Suriye ve Lübnan’a elli binin üstünde Ermeniyle birlikte çekildiler. Çukurova, Kozan çevresine yerleşen Ermeniler de Suriye ve Lübnan’a kaçmak durumunda kaldı.
Çukurova ve o yörelerden kaçan Fransızların Suriye ve Lübnan’dan sonra hamileri (koruyucuları) olan Fransızlara sığınmak üzere Fransa’ya gittikleri bilinmektedir. İşte bu Ermeniler bugünün Fransa’sındaki 600-700 bin Ermeni vatandaşının geçmişidir. Onlar dünlerini Fransızlarla öğrenmelidirler. Türk halkına Çukurova, Antakya, Maraş, Kozan, Urfa ve Antep halkından özür dilemelidirler. Yaptıkları onca kötülük, işkence, korku, şiddet ve ölüm olayları için af dilemelidirler. Bu özür ve af dileyişi Ermeniler ve Sarkozy ile birlikte yapmalıdırlar. Gerçekler acıdır ama gerçek gerçektir. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder