12 Oca 2012

Muş gibi olmak


Bir sabah gazetecileri alıp götürdüler. Sustuk! Sonra politikacıları… Sustuk! Daha sonra da yazar ve bilim adamlarını… Yine sustuk! Gelecekler yine, bir yudum zehir gibi; daktilomuzu, fotoğraf makinemizi, ders notlarımızı, kitap nüshalarımızı… alıp da gidecekler. Yine gelecekler… İşte o an, “sıra kimde” olacak? O an, “Sıra kimde” sorusunun dehşeti karşısında hangi gazeteci, “Sadece gerçeği söyleyeceğine yemin” edebilir? Hangi bilimadamı, gözaltına çeyrek varken, kürsüden akıllı tasarım (Yaratılış)ın kılına dokunup sonra da evrim teorisini cesurca anlatabilir? Hangi politikacı, “Özgürlüklerin de bir sınırı var. 25 kuruşa simit yok” anlayışının olduğu bir ülkede ulu orta fikirlerini anlatabilir? Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, savcılar iddianame hazırlamadan, yandaş piyade gazete mangasının yaylım kurşun kalem atışlarında cümle âleme, “terörist” diye – alnımızın ortasından – damgalanıyoruz. Öyle bir hücum borusu ki, “Büyük Birader ”in (Cumhuriyetin temel niteliklerini bozucu yazıyorMUşum! Ülkeyi bölen ve yıkan cümleler kuruyorMUşum! Halkı kışkırtan manşetler atıyorMUşum!) söylediklerini dinleyen değil ahali, kendin bile şipşakÇIK inanıyorsun, “terörist” olduğuna. Hemencecik de, yazı çizim ve fikir beden ölçülerine uygun bir “terörist” örgüt de bulunuyor. Ve sonunda da, “Masumiyetini ispatlayana kadar “SUÇLUSUN” denilerek, dört duvar arkasına atılıyorsun. Yani, “İleri Demokrasi”nin – bolca soslu –olduğu ülkemizde, TMK’nın o badem bıyıklı suratı yüzümüze kıs kıs güldüğü sürece, gazeteciler, akademisyenler, avukatlar…“hücre” evlerinde kıskıvrak yakalanmaya devam edeceklerdir. Ve her biri suç aletleri; fotoğraf makinesi, daktilo, ders notları… yla ÖZEL (Yetkili Mahkemeler)CE yargılanıp, GÜZELCE hapsedilecekler; Tekirdağ, Kandıra, Sincan…a Belli ki, “Büyük Birader” bizi gazeteciden saymıyor; insanı denizden kalın çizgilerle ayıran duble yollarını över gibi haberleştirmediğimizden. Yeşilin üstüne dökülen o devasa binaların fotoğraflarını sever gibi çekip de manşetleştirmediğimizden. Kürsülerden attıkları hamasi (Biz gelişmiş! Biz çağdaş! Biz…) nutuklarını alkışlar gibi köşemizden yazmadığımızdan. Yani, “Emret, ‘Büyük Birader’ ” diyen –memur – gazeteci olmadığımızdandır; izleniyoruz, dinleniyoruz, hukukî olmayan iddialarla suçlanıyor – yargılanıyoruz! “Büyük Birader”, gazetecileri, akademisyenleri, yazarları… içeri atmışken, “Hiçbir şeyi değiştirmemek için yapılacak değişiklikler” anayasasını hazırlayabilir. Ne de olsa, aykırı renkler – fikir ve düşünceler ayıklanıp TEKLEŞTİRİLMİŞ bir toplumda “çoğulcu” anayasa hazırlamak, her “Büyük Birader”e nasip olmaz. Bertaraf olmuş bir toplumda kısık ateşte pişirilmiş “çoğulcu” anayasayı da, “Yetmez ama…” diyerek porsiyon porsiyon yerler, artık! Ne de olsa, “Ölümden korkup sıtmaya razı olmak var ya! Yani kısacası, 301. madde değiştiriliyorMUŞ gibi yapıp… Kürt sorunu devasa “Açılım” larla çözülüyorMUŞ gibi yapıp.. Dersim’de(1938’de)  yaşanan acılardan özür diliyorMUŞ gibi yapıp… 12 Eylül’ün “Netekim” paşalarından hesap soruluyorMUŞ gibi yapıp… da “Bir arpa yol” almamış bir ülkede Kafka’nın böcekleri gibiyiz! Bir de, uykudan önce akşam haberlerine çıkan, “Büyük Birader”in; “içerde gazeteci mesleğinden dolayı gazeteci yok”MUŞ, Binbir Gece Yalanlarını dinliyoruz. Dinledikçe bu evvel zaman yalanlarını – ülkece – mışıl mışıl uyu(tulu)yoruz! Velhasıl, “Batı cephesinde değişen bir şey yok” (02.12.2011)
(*) 12 Aralık 2011 tarihinde tahliye edildi. Tutuksuz yargılanması sürüyor.

Hiç yorum yok: