2000'Lİ YILLARDA Erdal Atabek
Köy Enstitüleri’nin kapatılmasıyla başlamıştı.
Köy çocuklarının eğitilmesi istenmiyordu.
Köy çocukları eğitilip köylerde çalışırsa toprak ağaları ne yapardı?
Köy eğitmenleri topraksız köylüyü uyandırırsa köylerin derebeyleri hükmünü nasıl geçirirdi?
Köy Enstitüleri kapatıldı.
Çok partili sisteme geçildi.
Toprak ağaları oy depolarının sahipleri oldular.
Köy derebeyleri kendilerini seçtirdiler.
Bu da demokrasi oldu.
Sonra bu demokraside okullara din dersleri konuldu.
12 Eylül döneminde din dersleri zorunlu oldu.
Böylece öğrenciler dinlerini öğrenecek, zararlı sol akımlara kapılmayacaklardı.
Amerika, Sovyetler Birliği’ne karşı ‘Yeşil Kuşak’ projesini uyguluyordu.
Sağ partiler din duygusuna yaslanarak, toprak ağalarına güvenerek siyasal iktidarlarını sürdürdüler.
Düzen bozulmamalıydı.
Ama yetmezdi. Yetmedi de.
AKP açık bir din söylemiyle iktidara geldi.
Artık sağ partilerin dolaylı söylemlerine gerek kalmamıştı.
Küresel aktörlerin, Amerika’nın, Avrupa Topluluğu’nun desteğiyle yeni bir dönem başlıyordu.
Amerika, dünyaya vermek istediği yeni biçimle, Avrupa Topluluğu ise ulusal sistemden vazgeçilmesi için Türkiye’deki yeni iktidarı desteklediler. Bu destek -çekinceler olsa da- sürüyor.
Laik eğitim artık ayak bağı olmaktadır.
Nedir laik eğitim?
Tarihte din ekseni dışında bilimsel bilgiye dayalı bir eğitim modeli olarak laik eğitim, bütün gelişmiş ülkelerin uyguladığı eğitim olmuştur.
Zamanla laik de olsa ‘ezberci eğitim’in dogmatik yanı fark edilmiş ‘eleştirel düşünce eğitimi’, uygulamanın temeli olmuştur.
Nedir ‘eleştirel düşünce eğitimi’?
Öğrencinin bilgiyi sorguladığı, tartıştığı, sormanın ve tartışmanın dışında hiçbir konunun kalmadığı, daha doğrusu bulunduğu zaman bilinenin değiştirildiği bir eğitim yöntemidir ‘eleştirel düşünce eğitimi’.
Hiçbir dogma bu eğitim yöntemini kabul edemez.
Din eğitimi de ‘din kültürü eğitimi’ olduğu zaman yararlıdır.
Bu da bütün dinlerin çıkışları, ilkeleri, temelleri ve uygulamaları ile öğretildiği zaman kültür eğitimi olur.
Ama artık buralar geçildi, başka yerlere gelindi.
Şimdi ilköğretim dönemi, 7 ile 15 yaş dönemi ele alınmaktadır.
Bu dönemdeki eğitim programına Arapça dersi konmaktadır.
Bu yaş çocukları umreye götürülmektedir.
Yenisi Konya Seydişehir’den gelen bir haberle açıklandı.
İlköğretim çocuklarına ‘ödüllü namaz programı’ bir dernek eliyle başlatılıyor.
Habere göre 90 günlük programda çocukların camide kılacakları namaz puanlanacak, aldıkları puana göre ödüller dağıtılacakmış. Sabah ve yatsı namazları 30’ar puandan, öğle, ikindi, akşam namazları ise 10’ar puandan hesaplanacakmış.
Ödüller de laptop, MP3 çalar, çeyrek altın, bisiklet olacakmış.
Bu uygulama bırakın pedagojiyi, bırakın psikolojiyi, dinin özüne aykırıdır.
Hiçbir ibadet, sonunda ödül verilerek yapılamaz.
İbadet, ancak ve ancak Allah rızası için yapılır.
Dinin özü -bizim bildiğimiz kadarıyla- budur.
Jimnastik amacıyla namaz kılınmaz, diyet amacıyla oruç tutulmaz.
Ödüllü ibadet olmaz. Gerçek din adamları bunu bilirler.
Şimdi neresinden bakalım?
Artık bakılınca görünen gerçek şudur:
Laik eğitime veda edilmektedir.
Cumhuriyet, bütün kurumlarıyla, simgeleriyle, ilkeleriyle ortadan kaldırılmaktadır.
Laik eğitime veda, bu değişimin en önemli noktasıdır.
Cumhuriyetin sonu bu mudur?
Hep birlikte göreceğiz. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder