16 Oca 2012

Soner Yalçın’ın Koğuş Arkadaşları


Cumhuriyet 16.01.2012


Soner Yalçın özgürlüğün, eşitliğin, adaletin ancak çetin savaşımlarla kazanılabileceğini gösterenlerin hakkını veriyor. “Kameralara yakalanmayan” koğuş arkadaşlarıyla devrimci geçmişimizi bugüne taşıyor… Bunca emek, bunca çileli ve özverili savaşımın boşa gitmediğini kaleminin bütün ustalığıyla Silivri’den dile getiriyor.




“Silivri Cezaevi yönetimi… tam bir tecrit politikası uyguluyor; ortak kullanım alanlarında bile kimseyi göremiyoruz. Fakat… günde iki kez sayım yapsalar da, 24 saat koğuşu iki kamerayla takip etseler de gözlerinden kaçanlar var. İşte benim sırrım bu: Görülmeyen, dinlenilmeyen koğuş arkadaşlarımı size tanıtmak, anlatmak istiyorum” diye yazıyor Tutuklu Gazete’de Soner Yalçın…
Bugün pazar ve Nâzım Hikmet bugün bahtiyar… Yanında iki can dostu var: Kemal Tahir ile Orhan Kemal… Ağabeyi Vartan İhmalyan’ın getirdiği boyalardan resim yapıyorJak İhmalyan…
Mustafa Suphi, Şefik Hüsnü, Zeki Baştımar,İ. Bilen, Reşat Fuat, Aziz Nesin, Kemal Bekir, Hasan İzzettin Dinamo, Kerim Korcan,Mehmet Ali Aybar, Abidin Dino, Pertev Naili Boratav, Muzaffer Şerif… Nail Vahdeti Çakırhan, Sadun Aren, Ruhi Su, Fethi Naciorada, Soner’in yanında…
Baytar Cevdet, Martel Şükrü, Boz Mehmet,Eczacı Vasıf, Patriyot Hayati, Komsomol Hasan, Şoför İdris, Hamdi Şamilof, Zihni Anadol, Ahmet ve Macit Bilge Kardeşler, Sakallı Celal, Fırıncı Ahmet, Saatçi Niko,Sarkis Çerkezyan, Aram Pehlivanyan, Sarı Mustafa, Nihat Sargın, hepsi Soner ile birlikte...
Sabiha Sertel, Behice Boran, Ankara mahpusu Suat Derviş, Sıdıka Su, Zehra Kosova… Kadınlar, bizim gözüpek, cesur kadınlarımız…
Sağlık emekçilerimiz Doktor Hikmet Kıvılcımlı, Haig Açıkgöz, Müeyyet Boratav…Şairler Rıfat Ilgaz, A. Kadir, Enver Gökçe,Şükran Kurdakul, Arif Damar, Cahit Irgat…Ahmet Arif karanfil kokan cıgarasını yakıyor…Hasretinden prangalar eskitiyor…
Şimdi hakkaniyet ve adalet için savaşıma bütün ömürlerini adayanları, Soner Yalçın’ın“kameralara yakalanmayan” koğuş arkadaşlarını hatırlamanın tam da zamanıdır. Tam da zamanıdır 50 yıl öncesini, Yön dergisini ve Türkiye İşçi Partisi’ni hatırlamanın…
‘Türkiye Solunun Âdem Babası’
Ankara’da geçen ay Petrol-İş salonundaki toplantıda Profesör Korkut Boratav, “Türkiye solunun Âdem babası Yön hareketidir; eskiyle de zaman zaman birleşmiştir” diyerek bir gerçeği dile getiriyordu. Evet; hem Yön hareketi hem de Türkiye İşçi Partisi kapitalist olmayan kalkınma yolunu, ulusal demokrasiyi savunan TKP çizgisi ile önemli ölçüde örtüşmüştür.
Tarihi elbette bugünün değer yargılarıyla, günümüzün görme üstünlüğü ile değil, zamanının koşulları içinde incelemek gerek…Ama bazen tersi de doğrudur. O günlerde herkesin göremediğini bugün daha kolay görebiliriz. Tıpkı Soner Yalçın’ın koğuş arkadaşlarını, onu gözleyenlerin göremedikleri gibi… 50 yıl önceki Yön Bildirisi’ne bir göz atacak olursak Soner Yalçın’ın koğuş arkadaşlarının çoğunu orada görmekteyiz.
Yön dergisi de Türkiye İşçi Partisi de gökten zembille inmedi. Nâzım Hikmet’in şiirlerini leylekler Moskova’dan gagalarında getirmedi.
Yön’ün çıkış bildirisini imzalayanların çoğu aynı zamanda TİP üyesiydi. O dönemde Yön ile TİP arasında belirli bir işbölümü, örtük bir işbirliği olduğu şimdi daha kolay anlaşılabilir. TİP sendikaları harekete geçirirken, Yön dergisi aydınlar, bürokrat ve asker kesimler üzerinde büyük bir etki yaratıyordu.
O zamanki TKP kadrolarının 1966 yılındaki Malatya Kongresi’ne kadar hem TİP hem de Yön dergisi üzerinde önemli ölçüde etkili olduğu görülebilir. Biliyoruz ki, Yön dergisinin sahipleri Cemal Reşit Eyüboğlu ile CHP Hatay Milletvekili Sırrı Hocaoğlu, Zeki Baştımar’ın yakın dava arkadaşlarıdır.
‘Teslim olmamakta bütün mesele!’
Bir yanda dışarıda, bedenlerinin yanı sıra belleklerini yitirmiş gölgeler, geçmişini unutmuş özgür olduğunu sanan mahpuslar…Okları kırılmış, deri değiştirmiş, pısmış, tırsmış, teslim olmuş kirpiler… Yobazlara siftinip sürtünüyorlar.
Öbür yanda değerbilir Soner Yalçın ise özgürlüğün, eşitliğin, adaletin ancak çetin savaşımlarla kazanılabileceğini gösterenlerin hakkını veriyor. “Kameralara yakalanmayan”koğuş arkadaşlarıyla devrimci geçmişimizi bugüne taşıyor… Bunca emek, bunca çileli ve özverili savaşımın boşa gitmediğini kaleminin bütün ustalığıyla Silivri’den dile getiriyor.
“Cezaevi yalnızlığı yüceltir, insanı çoğaltır…Memleketimde mahpusluktan geçer insan olmanın yolu…” diyor sevgili Soner Yalçın.
“Yalnız değilsiniz” diye yankılanıyorSabahattin Ali’nin sesi Sinop kalesinden Silivri’ye… Sol memesinin altındaki cevahir kararmamış olan içeride ve dışarıdaki bütün yoldaşlara, bütün yurtseverlere sesleniyor:
“Görecek günler var daha / Aldırma gönül aldırma!”
Ve Nâzım Hikmet bir koluyla sarılmış Orhan Kemal’e, Kemal Tahir’e; öbür kolu Soner Yalçın’ın omzunda, diyor ki:
“Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele!”

Hiç yorum yok: