Güvenlik uzmanı Yarar, Uludere’yi ‘tezgâhlayanlar’ın terörden beklentileri olduğunu söyledi
‘TÜRKİYE ORTADOĞU’DA BÜTÜNLEŞTİRİCİ OLMAZSA BÜYÜK BEDEL ÖDER’
- Göründüğü kadarıyla bizim dış politikada dinsel kimlik de ön plana çıkarılıyor gibi...
- Bu coğrafyada yürümez. Bir kere insana hangi dinsel, mezhepsel kimlik diye sorarlar. Böyle bir model baştan yanlıştır ve sizi tam tersi yöne götürür.
Önümüzdeki dönem Türkiye’nin Ortadoğu’daki duruşunun yanlış anlamalara yol açmaması çok önemli olacaktır. Türkiye’nin bir mezhep ya da etnik bir grubun gücüyle hareket etmediğini, demokrasisinden güç alan fonksiyonel bir devlet olduğunu ortaya koyması gerekiyor. Bunu yapamazsa bu coğrafyada çok yanlış anlaşılır. Bu yanlış anlaşılmanın bedeli de çok ağır olur. Bu sadece Türkiye açısından değil yaratacağı şok etkisi bakımından da ağır faturaların ödenmesine yol açar. Tabii ki Türkiye bütünleştirici, kavrayıcı olmalıdır. Ama bunu yaparken bir mezhebi mi seçecek yoksa bütün bir coğrafyaya mı hitap edecek? Bir mezhebi seçerse açıkça çok büyük bedel öder.
- Tayyip Erdoğan’ın Mısır’da Türkiye’nin laiklik modelinin benimsenmesi çağrısında bulunması bu açıdan akılcı bir tutum değil miydi?
- Çok doğru bir hareketti. Ama bazen söylemlerinizi eylemlerinize de uydurmak zorundasınız. Herkesi kavramazsak sonuçta kendimiz ayrışırız. Türkiye kavrayıcı olursa kazançlı çıkar.
PKK’ye hayat öpücüğü
Aynen öyle. Çünkü TSK yeni bir taktik geliştirdi. Bugüne kadar hiç kullanmadığı hava ve kara kuvvetleri işbirliğini çok üst düzey bir noktaya getirdi. Bugün yapılan operasyonlardaki zayiatın azaltılması ve PKK’nin üzerindeki baskıların artmasının en önemli faktörlerinden birisi hava kuvvetlerinin kara kuvvetleriyle birlikte ortak harekât yapmasıdır.
Güvenlik uzmanı Mete Yarar, Uludere’de 35 sivilin öldürülmesi olayını yorumlarken olayı “tezgâhlayanların”işine PKK’nin bitirilmesinin gelmediğine dikkat çekiyor. Yarar, Uludere’yi, iyice inişe geçmiş bir PKK’ye verilen“hayat öpücüğü” olarak niteliyor. Bir de Ortadoğu’da oyun kuruculuğuna sıvanan Ankara’ya şu uyarıyı yapıyor:“Türkiye taraf olursa bertaraf olur.”
- Uludere’de 35 kişinin öldürülmesi olayından sonra ciddi bir polemik sürüyor. Taraf gazetesi MİT’in yanıltıcı istihbarat verdiğini ileri sürerken bir başka görüşe göre de ABD Merkezi Haberalma Örgütü CIA, MİT’e eksik ya da yanıltıcı bilgi verdi. Siz bu görüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
M.Y. - Size Latin Amerika ülkelerinden birisinde geçen bir öyküyle yanıtıma başlayayım. Bu ülkede bir okulda öğretmen çocuklara, “1476’da ne olmuştu?” diye sorar. Öğrenciler de “Amerika kıtası keşfedildi” deyince öğretmen çıkışır: “Bu ne biçim cevap? Siz Avrupa’da mı yaşıyorsunuz ki Amerika keşfedildi diyorsunuz. Amerika keşfedilmedi çünkü Avrupalılar buraya geldiklerinde biz burada yaşıyorduk. Ama Avrupalı bakış açısına göre Amerika keşfedildi.”
Bunu anlatmamın nedeni olaylara hangi açıdan baktığımızdır. Biz bazen iç politikadan baktığımızda bazışeyleri çok net olarak göremiyoruz. Analiz yaparken önemli olan şu soruyu sormaktır: “Bu operasyon ya da daha açık söylemek gerekirse bu tezgâh kime yaradı?”
- Aynen öyle. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yeni bir taktik geliştirdi. Bugüne kadar hiç kullanmadığı hava ve kara kuvvetleri işbirliğini çok üst düzey bir noktaya getirdi.
Bugün yapılan operasyonlardaki zayiatın azaltılması ve PKK’nin üzerindeki baskıların artmasının en önemli faktörlerinden birisi hava kuvvetlerinin kara kuvvetleriyle birlikte ortak harekât yapmasıdır. Yani TSK olması gereken bir sisteme geldi.
Bunu ABD çok güzel kullanmış ve terörü pek çok noktada bu şekilde bitirebilmişti. Türkiye’de de bu yapılmaya başlanmıştı. Bu noktada, PKK’nin son telsiz haberleşmelerine baktığımızda neredeyse dışarı çıkamayacak duruma gelen bir örgüt görüyorduk.
Böyle minimize edilmiş bir PKK Türkiye’deki herkesin işine gelir. Bu durum Türkiye’nin huzuru açısından çok önemlidir.
- İyi de PKK’yi kullananlar açısından baktığımızda ne diyeceksiniz?
- PKK’yi kullananlar açısından bu memnunluk verici bir durum değil. Bugün bakılması gereken PKK’nin kimler tarafından kullanıldığıdır. Şu anda Ortadoğu’daki bu dönüşüm sürecinde PKK’nin yeri var mı, yok mu? Ayrıca PKK Türkiye’nin hayatiyetinin, gelişmesinin önündeki en yüksek duvar. Bu duvarın yıkılması hiç kimse tarafından istenmez. Özellikle bu Türkiye dışındaki aktörler için geçerlidir.
- Neden?
- Çünkü daha PKK tasfiye olduğunda bunun yerine konacak bir aktör bulunmadı. Bu aktör bulunmadığı sürece de PKK’nin bir anda ortadan kalkmasından hiç de hoşnut değiller. Sonuçta PKK’ye bir şekilde hayat öpücüğü verilmesi gerekiyordu.
İkinci olarak, bu coğrafyada, ülkelerin kurulması, ülkelerin tarihlerindeki dönüşümlere baktığımızda başlangıçta terör faaliyetleri, ardından da etnik ve mezhepsel olayların patlak verdiğini görüyoruz. Bugün bu süreçte en aktif olarak kullanılabilecek aktör PKK’dir. PKK’nin Türkiye içinde minimize olması Ortadoğu’da da minimize olması anlamına gelir ki bu hiçbir dış aktörün işine gelmez.
PKK’ye dediğim gibi bir hayat öpücüğü verildi. Ama bu tezgâhın Türkiye içinden kaynaklanmış olması mümkün değil. Eğer varsa bu tezgâh tamamıyla bir dış operasyondur. Çok da başarılı olmuştur.
- Göründüğü kadarıyla bizim dış politikada dinsel kimlik de ön plana çıkarılıyor gibi...
- Bu coğrafyada yürümez. Bir kere insana hangi dinsel, mezhepsel kimlik diye sorarlar. Böyle bir model baştan yanlıştır ve sizi tam tersi yöne götürür.
Önümüzdeki dönem Türkiye’nin Ortadoğu’daki duruşunun yanlış anlamalara yol açmaması çok önemli olacaktır. Türkiye’nin bir mezhep ya da etnik bir grubun gücüyle hareket etmediğini, demokrasisinden güç alan fonksiyonel bir devlet olduğunu ortaya koyması gerekiyor. Bunu yapamazsa bu coğrafyada çok yanlış anlaşılır. Bu yanlış anlaşılmanın bedeli de çok ağır olur. Bu sadece Türkiye açısından değil yaratacağı şok etkisi bakımından da ağır faturaların ödenmesine yol açar. Tabii ki Türkiye bütünleştirici, kavrayıcı olmalıdır. Ama bunu yaparken bir mezhebi mi seçecek yoksa bütün bir coğrafyaya mı hitap edecek? Bir mezhebi seçerse açıkça çok büyük bedel öder.
- Tayyip Erdoğan’ın Mısır’da Türkiye’nin laiklik modelinin benimsenmesi çağrısında bulunması bu açıdan akılcı bir tutum değil miydi?
- Çok doğru bir hareketti. Ama bazen söylemlerinizi eylemlerinize de uydurmak zorundasınız. Herkesi kavramazsak sonuçta kendimiz ayrışırız. Türkiye kavrayıcı olursa kazançlı çıkar.
- Siz 2012’nin çok zor geçeceği gibi bir tahminde bulunuyorsunuz. Neden?
- 2012 herkesin taraf olmaya zorlanacağı bir yıl olacak. Çünkü bugün bu coğrafyada, Rusya ve Çin Şii grubun yanında duruyor. Öte yandan ABD Sünni grubun yanında yer alıyor. Türkiye’nin ise ikisinin de yanında durmadan aktif siyaset yapması lazım. Çünkü Türkiye taraf olursa bertaraf olur.
- Son bir yıldır bu coğrafyada yaşanan sözüm ona Arap Baharı’nda ABD’nin rolü sizce nedir? Acaba Rusya’nın sıcak denizlere yeniden inme emellerine son vermek mi?
- Bütün bu yaşananların hepsinin bir amacı, kapsamı, stratejisi var. Bu stratejiyi hazırlarken de domino teorisine dikkat etmek lazım. Çünkü bu domino taşlarından birisi yıkılırsa öbürlerini de yıkar.
Hatta ABD de tek başına oyun kurucu değil. Bazen oyun kurarken rakipleriyle de görüşmek, planlar yapmak zorunda. Bugün ABD ve Rusya pek çok konuda çatışma halinde değil. ABD’nin bile oyun kurma konusunda tek başına yeterli olmadığı bir dünyada bazen bizlerin tek başımıza oyun kurma yeteneğimiz var sanısına kapılmamamız gerekiyor. Türkiye daha tek başına oyun kurabilecek kadar büyümedi.
- Ama Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sizinle aynı fikirde değil. Türkiye’nin tek başına fevkalade bir oyun kurucu olma yeteneğine sahip olduğuna inanıyor...
- Bölgesel anlamda oyun kurmaya çalışabilirsiniz. Ama bütün oyuncuları siz seçmiyorsunuz ki. Türkiye'nin tek oyuncusu yine Türkiye’nin kendisidir. Türkiye’nin, kendi gücüne güvenerek kurduğu oyun ancak kendi gücüyle eşdeğerdir.
Ama ABD öyle değil. ABD oyun kurduğunda başka bir oyuncuyla birlikte sahaya çıkıyor; başka enstrümanlar kullanmaya başlıyor. Türkiye bu enstrümanları kullanmayı bilmediği sürece o oyunu kuramaz. Dış politika sadece dış politikayla olmaz ki. Dış politikanın yanına ekonomik, askeri gücünüzü, ideolojinizi koyabiliyorsanız, ülke modeli transfer edebiliyorsanız bölgesel bir etki yaratabilirsiniz.
Türkiye’nin dış politikası bugün Davutoğlu sayesinde ileri gitmiş olabilir. Ama bunun yanında ekonomisi, askeri gücü ve diğer enstrümanlar gelmediği sürece bunun hiçbir anlamı yok. Bugün çözdüğünüzü sandığınız sorun birkaç gün sonra önünüze devasa boyutlarda yeniden çıkabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder