İran’ın 16. Bağlantısız Ülkeler Hareketi Zirvesi ile kazandığı büyük başarıyı en iyi yukarıdaki fotoğraf anlatıyor.
Fotoğrafta, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un yanında, İran Dini Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’in karşısında okul çocuğu gibi süklüm püklüm oturan kişi, eski ABD Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Jeffrey Feltman’dır.
Feltman’ın Irak işgalinin başında Kuzey Irak’taki görevinden geçen Temmuz ayına kadarki mesaisinin önceliklerinden biri İran’ı tecrit etmekti. Bağlantısızlar Hareketi zirvesinin sonucu açık: İran, zirve sırasında Fiji ve Azerbaycan’ın da katılmasıyla üye sayısı 120’ye yükselen, Çin, Brezilya ve Arjantin’in de aralarında bulunduğu 17 ülke ile 10 uluslararası örgütün gözlemci olduğu, dünya nüfusunun üçte ikisini kapsayan koskoca bir hareketin üç yıl süreyle başkanlığını yapacak. Bağlantısızlar Hareketi, BM’den sonraki en büyük örgütlenme. ABD’nin yalnızlaşması ise artık büyük Amerikan medyasının da başlıca konusudur.
Tecrit politikası başarısız
ABD, İran’ın tecriti için, Suriye’nin İran’dan koparılmasını birincil hamle olarak belirlemişti. Halen Suriye’de yürütülen örtülü savaş bu hamlenin ifadesidir ve “Feltman-Bender Sultan Planı” adı verilen yıkıcı senaryo uyarınca sürdürülmektedir. İran, Suriye konusunda da barışçı atağa geçerek ABD’yi açığa düşürmüştür. Feltman, Ayetullah Hamaney’in karşısında otururken ne hissetti acaba?
İran’ın ABD’nin tecrit çemberini yarma atılımı bununla sınırlı değil. ABD, İran’a uyguladığı yaptırımlara uymayan ülkeleri de yaptırım uygulamakla tehdit ediyor. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, zirveye katılmak için gittiği Tahran’a, beraberinde 100’den fazla işadamını kapsayan kalabalık bir heyet götürdü. Singh’in İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile yaptığı görüşmelerin esasını, iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin kapsamını ve çapını yükseltmek oluşturdu. Bu amaçla bir dizi ön protokol ve anlaşma imzalandı.
Bağlantısızların kökleri
İnsan iç geçirmeden edemiyor. İran’ın bugün yakaladığı başarıyı, 1920-30’larda genç Türkiye Cumhuriyeti yakalamıştı. Mustafa Kemal Atatürk’ün Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, “emperyalizm ve mazlum milletler” ayrımına dayanan Atatürk döneminin dış politikasını canlı ifadelerle anlatır. O dönemde, yoksulluk içindeki Cumhuriyet, Milletler Cemiyeti’ne girdikten sonra doğuda Irak, İran ve Afganistan’ı kapsayan Sadâbat Paktı’nın (bkz Aras, Atatürk’ün Dış Politikası, Kaynak Yayınları, s 105 vd) Balkanlar’da Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya’yı kapsayan Balkan Antantı Paktı’nın (bkz Aras, Atatürk’ün Dış Politikası, Kaynak Yayınları, s 144) kuruluşuna öncülük etmişti. Bugünkü Bağlantısızlar Hareketi’nin kökleri, Türkiye’nin NATO’ya sokulmasıyla terkedilen bu dış politika atılımlarına dayanır.
1955’te Bağlantısızlar Hareketi’nin kuruluşuna karar verilen Endonezya’nın Bandung kentindeki konferansa, Türkiye Cumhuriyeti işte tarihindeki bu büyük mirasa dayanılarak çağrılmıştı. Konferansta Türkiye’yi temsil eden Fatin Rüştü Zorlu, ABD övgüsü yaptı. Bu durumu Bağlantısızlar Hareketi’nin liderlerinden Hindistan Başbakanı Pandit Cevahirlal Nehru şöyle anlatır:
Gandi, Cinnah, Atatürk
“Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal’den sonra şahsiyetsiz ve şaşkın bir politika güttü; neden bilemem. Kore’ye asker gönderdiniz; ne içindi Allah aşkınıza? (...) Bağlantısızlar’ın Bandung Konferası’na geldiniz; niçin? Kıbrıs’ı anlatmak için öyle değil mi? Oysa sizin Dışişleri Bakanınız ne yaptı; ABD’yi bize savunmaya kalktı. Siz ABD’nin avukatı mısınız? Sonra gerçek yerinizi bana söyler misiniz? Ortadoğu’da yoksunuz, Müslüman ülkeler, Bağlantısızlar arasında yoksunuz, Avrupa’da yoksunuz; yalnız Varşova’ya karşı NATO Paktı içindesiniz. Türkiye’nin bütün topraklarını NATO ve ABD’nin eline veriyorsunuz. Anadolu’nun her tarafı üslerle dolu. Neden? (...) Bu asırda bölge üç büyük lider yetiştirdi: Gandi, Cinnah ve Mustafa Kemal; yani Atatürk... Bu liderler sağ kalsalardı Avrupa sınırından, Türk Boğazları’ndan Hindistan’a uzanan bölge başka türlü olurdu; yani istikrar, huzur ve refah içinde olunurdu.” (bkz Lütfü Akdoğan, Krallar ve Başkanlarla 50 Yıl, cilt 2, s 24-25)
Bu satırlardan çıkan sonuç açık: İran bugün dış politikada Atatürkçülük yapıyor. İşte başarısının sırrı burada.
Son Güncelleme: Salı, 04 Eylül 2012 18:27
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder