Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu bundan tam 20 yıl önce Malatya İnönü Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak göreve başladığında henüz “çiçeği burnunda” bir doçentti. Dört yıl sonra üniversiteye bağlı hastanenin, Turgut Özal Tıp Merkezi’nin başhekimi olur. 1998 yılında Tıp Fakültesi Dekanı, 2000 yılında da İnönü Üniversitesi Rektörü oldu. 8 yıl bu görevde kaldı.
Hilmioğlu‘nun rektörlük döneminde Turgut Özal Tıp Merkezi, karaciğer naklinde, Türkiye’de değil dünyada ikinci sıraya yükseldi.
İnönü Üniversitesi, bilimsel yayınlarda ODTÜ’den sonra ikinci sıraya yükseldi.
Bir yoksul kasaba görünümündeki üniversite yerleşkesi, gene onun döneminde Türkiye’nin en kaliteli yerleşkesinden biri oldu.
Neredeyse her gün öğrenci çatışmalarının, hatta ölümle biten olayların yaşandığı üniversitede 8 yıllık Hilmioğlu döneminde olaysız, huzurlu bir öğretim yuvasına dönüştü.
Kemalist, aydınlanmacı bir bilimadamı Malatya’da bir üniversiteyi yoktan var etti.
Fatih Hilmioğlu, 2008 yılında emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşti. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyordu.
Tertip onu da vurdu
Derken Ergenekon geldi! Prof. Hilmioğlu 17 Nisan 2009’da “silahlı terör örgütü üyesi” olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Şimdi Silivri’de tutukluluğun 4. yılında olan Hilmioğlu’nun suçu neydi biliyor musunuz? 2003 yılında AKP iktidarının YÖK yasasında yapmayı düşündüğü değişikliğe karşı çıkmak!
Başta Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) olmak üzere Türkiye’nin üniversite rektörlerinin neredeyse tümünün karşı olduğu bir yasa tasarısına karşı kamuoyu oluşturmaya, tasarıya engel olmaya çalışmak. Suç buydu!
Rektörlerden oluşan heyetler Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, MGK Genel Sekreterliği, Türkiye Barolar Birliği, çeşitli demokratik kitle örgütlerini ziyaret ettiler.
Bu ziyaretlerden biri de dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur‘a yapıldı. 19 Eylül 2003 günü yapılan toplantıya İstanbul, 9 Eylül, Erzurum, Malatya, Trabzon ve Samsun üniversite rektörleri katıldı. Toplantıda Eruygur‘la birlikte 8 general bulundu. Rektörlerin diğer ziyaretleri gibi bu ziyaret de o dönemde gazetelerde ayrıntılı yer aldı.
Ancak ikinci Ergenekon iddianamesinde bu ziyarete özel bir önem atfedildi. İddianamede, hiçbir kanıta dayanmadığı halde, üniversitede rektörlerinin 25 Ekim 2008’te düzenledikleri büyük Anıtkabir yürüyüşüne bu taplantıda “karar verildiği” iddia edildi. Ata’nın kabrini ziyaret ise “askeri müdahaleye zemin hazırlamak” anlamına geliyordu!
Tanık gelince
Ergenekon’un 4 Ekim 2012 günü yapılan duruşmalarında Hilmioğlu‘nun tanığı, onunla aynı dönemde Erzurum Atatürk Üniversitesi rektörü olan Prof. Yaşar Sütbeyaz dinlendi. Prof. Sütbeyaz, Anıtkabir yürüyüşünün, Ankara Üniversitesi rektörlüğü tarafından düzenlendiğini, Rektör Nusret Aras‘ın rektörler toplantısında yürüyüşü duyurduğunu ayrıca yazı ile de tüm üniversiteleri davet ettiğini açıkladı. Zaten eski Yök Başkanı Kemal Gürüz de daha önce verdiği ifadesinde yürüyüşün Aras‘ın davetiyle yapıldığını söylemişti. Ayrıca Nusret Aras, Şener Eruygur‘a yapılan ziyarete de katılmamıştı.
Birşey daha var.
Jandarmadaki “Ergenekon toplantısı” sekiz general ve altı rektör katıldığı halde neden yalnızca İstanbul (Kemal Alemdaroğlu), Samsun 19 Mayıs (Ferit Bernay) ve Malatya İnönü (Fatih Hilmioğlu) rektörleri ile Orgeneral Şener Eruygur sanık yapıldı? Toplantı önemli değildi, sadece bir bahane, bir sahte delil idi. Önemli olan bu isimleri Ergenekon’a dahil etmekti!
“Terör örgütü üyesi” olduğu iddiası sadece bu toplantıya bağlanan Hilmioğlu hâlâ tutuklu. “Silivri hukuku” işte bu.
Son Güncelleme: Cuma, 12 Ekim 2012 20:22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder