14 Eki 2012

İtibarsızlaşma


İzlenen Suriye politikası Türkiye’ye itibar mı kazandırmış yoksa saygınlığını zedelemiş midir? ABD, İngiltere, Fransa gibi emperyalist ülkelerden gelen destek, övgü bir başarı göstergesi midir? Yoksa bir serüvene itilişin özendirilmesi, teşviki midir?
AKP yandaşlarına, işbirlikçilere, emperyal güçlerin sesyayarlarına, her fırsattan yararlanarak yalakalıkla bir şeyler kapma peşinde olanlara göre izlenen politika başarılıdır. Türkiye Ortadoğu’da lider ülke olmak konumunu güçlendirmiş, Sayın RTE de itibar kazanmıştır. Karşıt görüş ise Türkiye maşa olarak kullanılmakta, izlenen politika emperyal güçlerin Ortadoğu’daki ileri karakolu olmanın, taşeronluğa soyunmanın kanıtını oluşturmaktadır.
Akil(!), uzman(!), bölgeyi iyi tanıyan gazeteci(!) diye etiketlenen ve öğretim üyesi olarak sunulan kişiler tarafından fazla dile getirilmese de ABD’nin, belki İngiltere, Fransa desteği ve paylaşımı ile, gerekirse de NATO alalaması ile gerçekleştirmeye çalıştığı GOP ya da BOP diye simgelenen uzun erimli planı mevcuttur. Planı salt, petrol kaynakları üzerine oturma, kontrol etme olarak algılamamak gerekir. Planın siyasal coğrafyayı, sınırları değiştirme, yeni devletler kurulması amacının yanı sıra demokratikleşme etiketi altında siyasal düzenleri değiştirme ve bölgeyi uluslararası piyasalarda bütünleştirme yoluyla Ortadoğu pazarlarına egemen olma amacı da vardır. Yalnız petrol geliri ve gelirin de belli ellerde toplanması ile Ortadoğu pazarının gelişemeyeceği, uluslararası pazarlarla tam bütünleşmeyeceği bilinmektedir. Plan uzun vadeli olup amaçları doğrultusunda adım adım ilerlemektedir.
Planın gerçekleştirilmesinde yeğlenen yol, Ortadoğu ülkelerinde emperyal güçler güdümündeki yönetimleri, demokrasi, insan hakları alalaması ile iktidara getirmektir. Bu bağlamda yerli işbirlikçilerden, hatta gerektiğinde yolu açmak için ülkenin kolluk güçlerinden yararlanılmaktadır.
Plana karşı çıkan, çıkabilecek pürüzlerde bir şekilde güç kullanarak, işgal yoluyla engeli kaldırmak bir yöntemdir ama maliyeti yüksek, söylemlerde tutarsız, başarısı kuşkulu, yaratılmak istenen imajı bozan bir yöntemdir. Irak ve Afganistan’da bu yöntem denenmiştir. Irak’ta askeri bir başarı kazanılsa da arkası gelmemiştir. Resmi açıklamalara göre beş bini aşkın asker kaybı, otuz binden fazla sakat, yaralı, binlerce psikolojik bunalıma girmiş, morali bozulmuş askeri personel, trilyon USD’yi aşkın harcama, büyük bütçe açıkları... Buna karşı günümüzde Irak’taki Maliki yönetiminin ne ölçüde Batı yanlısı, Batı güdümünde olduğu sorgulanabilir. Afganistan’daki durum bu denli dahi başarılı değildir. Aradan on yıla yakın süre geçmesine karşın Afganistan kontrol altına alınamadığı gibi, askeri kayıp sayısı artmakta, ABD’ye destek vermiş bazı ülkeler ya askeri güçlerini çekme ya da azaltma planları yapmaktadırlar.
Diğer bir yöntem, dış destekli iç kalkışmadır. Bu yöntem Libya’da denenmiş,Kaddafi devrilmiş, Batı yanlısı bir yönetim oluşturulmuştur ama gelecek netleşememiştir. Benzer yöntem Suriye’ye uygulanmaktadır. Özgür Suriye Ordusu(!), Arap Baharı(!) türü söylemler bile, argo bir terim kullanacağım özür dilerim, katakulli kokmaktadır.
Büyük üstleniciler, müteahhitler her işi kendileri gerçekleştirmezler. Alt üstleniciler, taşeronlar kullanırlar. Emperyal güçler de planı gerçekleştirmek için, maliyeti daha düşük olan bu yöntemi denemektedirler. Bu bağlamda Türkiye taşeron olarak kullanılmak istenmekte, sırtı, yurtiçindeki aymazların da katkısı ile sıvazlanmaktadır. Projenin yürütülmesinde taşeron olarak kullanılanlar görevleri tamamlandığında kundaklanacaklardır. Bir şekilde zaten kundaklama planı da gizlice eş anlı olarak yürütülmektedir.
14 Ekim 2012 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok: