14 Eki 2012

Türkiye’de Muhafazakârlık Neden Hiç Değişmiyor?


Batılı bir diplomat, yıllar önce bana Türkiye’ye gelirken merkezden aldığı talimatın “Her şeyi olduğu gibi muhafaza et/Keep it as it is!” doğrultusunda olduğunu söylemişti.
Bahsedilen Türkiye, “Soğuk Savaş” Türkiyesi’ydi ancak “Türkiye Değerler Araştırması”nın mimarı Prof. Yılmaz Esmer’in yorumlarını okurken o sözleri bir kez daha anımsadım.
Vatan’dan Mine Şenocaklı’ya konuşan (8-9 Ekim) Prof. Esmer; 22 yıldır yürüttüğü araştırma için; “22 yıl önce Türkiye ne kadar muhafazakârsa, bugün de o kadar muhafazakâr. 22 yılda benim en çok dikkatimi çeken Türkiye’de değerler açısından çok az şeyin değişmesi” diyor.
Yapılan her “değerler araştırmasında” Türkiye biliyorsunuz sapına dek sağcı ve dindar, muhafazakâr bir ülke çıkıyor. Muhafazakârlık ölçümlerinde oynamalar yıldan yıla belli belirsiz. Araştırmayı yöneten Esmer de bu nedenle -özetle- “Bir ülke bu kadar mı değişmez?” sorusunu yöneltiyor.
“22 yıl içinde dünyada ve Türkiye’de inanılmaz teknolojik değişimler, devrim diyebileceğimiz gelişmeler oldu” diyor Prof. Esmer söz konusu söyleşide:“Onun yanında çok önemli, baş döndürücü ekonomik gelişmeler oldu. Dünyanın ekonomik merkezi Çin’e, Uzakdoğu’ya kaydı. Siyasal olarak da çok değişim yaşandı. Biz Türkiye’de 1990’da başladık bu araştırmaya, tam Sovyetler’in çözülme yılıydı. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldı, onu izleyen 1-2 yıl içinde bütün o Sovyet Bloku çözüldü. Şimdi bu kadar değişimin ortasında, mesela Türklerin kadına bakışı değişmedi. Birbirlerine güvenmeme durumu değişmedi. Muhafazakârlığı, dindarlığı değişmedi.”
Bunlar çok çarpıcı saptamalar. Bunca büyük jeostratejik, jeopolitik deprem olmuş. Akıllara durgunluk verici değişimler gerçekleşmiş. Türkiye ebedi ve ezeli bir değişmezlik adası olarak yerinden hiç kıpırdamamış…
Acaba neden?
Esmer; “Buna karşın İspanya korkunç bir kültürel değişimden geçti” diyerek sözlerine devam ediyor: “(İspanyollar üstelik) faşizmden geliyorlar ve koyu Katolik bilinen ülke. Öyle hızlı bir değişimden geçtiler ki, İspanyolların şimdi yüzde 80’inden fazlası ‘Çocuk sahibi olmak için kadının evlenmesi gerekmez’diyor. Bizde bu oran sadece yüzde 5-6! İşin tuhafı 22 yıl önce de oran buydu.”
İspanya farkı
Esmer’in İspanya örneği bize zihin açıcı bir karşılaştırma fırsatı sunuyor...
Diktatör Franco’nun öldüğü 1975 yılına dek, İspanya’da da benzer bir“değerler araştırması” yapılsaydı; kuşkusuz bugün bizdeki mevcut duruma benzer sonuçlar çıkardı.
Ancak ne var ki Franco’nun ölümüyle İspanya; Türkiye’den farklı olarak içinde tutulduğu “derin dondurucudan” çıktı. “Demokrasiye geçiş anayasasının” yapıldığı 70’ler sonu ile bu gelişmeye koşut ve paralel olarak Brüksel’in aldığı geri dönüşü olmayan “kesin AB angajmanı” ardından;“değişimin” önü açıldı.
O yılları bizzat İspanya’da yaşadığım için, birden gelen “değişimin” nasıl kısa sürede boy verip, hızla şekillendiğini hatırlıyorum. Engellerini gümbür gümbür deviren bir nehir gibi yaşandı İspanya’da değişim.
Türkiye’deki şartların aksine, ilk andan itibaren İspanya’da somut bir süreçle sunulan AB hedefi, o güne dek “meşru” görülmeyen tüm alternatif fikir ve düşünce hareketlerine; bir sihirli değnek değmişçesine “meşruiyet temeli”kazandırmıştı.
“Sihirli değnek” özetle basın, kültür dünyası, siyasi mücadele ve de siyasi yarışın tüm diğer özgür Avrupa ülkelerindeki gibi biçimlendirilmesiyle özdeşti.
İspanya siyasetinde bizdeki gibi yüzde 10 barajı yoktu. Sokağa çıkana biber gazı sıkılmıyordu. Pankart açana hapis cezası verilmiyor, muhalif gazeteciye hapis yolu gösterilmiyordu. Geçmişle ilgili simge şahsiyetler Silivri tarzı mahkemelerde, “toplu davalarda” yargılanmıyordu.
Yeni ve eski tüm muhalif görüşlerin önü başka deyişle tam gaz açılmıştı.“Demokrat kamuoyu oluşturmanın” her tür engelle karşılaştığı Türkiye’nin aksine, İspanya’da “farklı görüş edinebilme” , “aykırı fikir söyleme”, “muhalefet olma” ve “oluşturma” tamamen serbestti.
Dış konjonktür belirleyici
20. yüzyılın üç çeyreğine yayılan kış uykusundan uyanan İspanya’ya özgürlük rejimi tam ve eksiksiz gelmişti.
Bu büyük ve temel değişikliğin sebebi, Washington-Brüksel hattında alınan“İspanya’yı Batı kurumlarına demirlemek” kararı olmuştu.
İspanya-Türkiye arasındaki en büyük fark burada.
Türkiye için hiçbir zaman bu türden bir karar alınmadı. Soğuk Savaş yıllarındaki gibi Türkiye hâlâ “Batı’ya demirli” olma kondisyonunu sürdürüyor ama Ankara’nın kurumlarını “Batı’nın kurumlarına demirlemesi” özenle, bilhassa engelleniyor…
Batılı diplomatlara bu durumda tahmin edebileceğimiz gibi hâlâ; “Her şeyi olduğu gibi muhafaza edin. Aman yaprak oynamasın!” komutu veriliyor.
İçteki kendi muhafazakâr dinamiklerimize bir de bu, hiç değişmeyen “değişim karşıtı” dış dinamik eklenince; ortaya Yılmaz Esmer uzmanlığında bir profösörü bile afallatan tablo çıkıyor.
Evet. Türkiye’nin 22 yıllık değerler haritasındaki en dikkat çekici özellik Esmer’in sözleriyle; “değişenler değil değişmeyenler!”
Dış şartlar değişmedikçe, bu değişim direnci ve “değişmezlik gerçeği” hiç değişmeyecek.
14 Ekim 2012 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok: