8 Eki 2012

Provokasyon yok: AKP savaş istiyor


AKP Meclis’ten tezkereyi savaş için aldı. Oylama öncesinde AKP kurmaylarının dillendirdiği “yumuşatıcı” açıklamaları yalanlayan ve işin doğrusunu açıklayan Erdoğan oldu.
İstanbul’da “kentsel dönüşüm” töreninde yaptığı konuşmada “barış için savaş gerekir” diyerek “belirsizliği” sonuçlandırdı.
AKP savaş istemektedir. AKP’nin barışı kendine göredir ve Ortadoğu’nun yeniden düzenlenmesi hedefinin gerçekleştirilmesine bağlıdır. O zamana kadar geçerli strateji savaştır.
AKP’nin bölgesel ölçekli siyasi bir vizyonu var. Bu vizyonu, siyasal İslam’ın misyonu olarak belirlemiştir. Vizyon ABD’nin Ortadoğu politikalarına bağlanmıştır. AKP’nin siyasal İslam’ı Amerikancıdır.
ABD’nin siyasal İslam’ı kontrol etme çabası bölgemizdeki savaşların en önemli nedenidir.
ABD 11 Eylül sonrası ortaya çıkan İslami tehdidi Arap Baharı ile kendi açısından bir olanağa çevirdiğinde AKP de kendi vizyonu için gaza basmıştır.
AKP Libya’da geç kalmış, oradaki inisiyatifi Fransa ve İtalya’ya kaptırmıştır. Mısır ise kendi iç dinamikleriyle ABD’ye bağlı yeni İslami rejimini kurduğu için, orada AKP’ye alan kalmamıştır. Bu nedenle Suriye’deki Amerikancı-İslami değişim AKP açısından kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
AKP, Amerikan planlarının genel seyrini görmekte, bu seyir içinde kendisine rol düştüğünü anlamakta, ancak bundan daha fazlasını istemektedir. AKP’nin istediği doğrudan düzenleyici, ön alıcı bir işlevdir. Tüm riskleri kendi başına üstlendiği takdirde, en azından başlangıç itibariyle, ABD’nin bu niyete itirazı olmaz.

Kısacası: AKP’nin Suriye’ye yönelik hiper-proaktif politikasının kendi İslami siyasi zemininde bir rasyonalitesi vardır. Bu hiper-proaktif politikanın emperyalist devletlerin bölgesel taktikleriyle kimi gerilimlerinin bulunması bu gerçeği değiştirmez.
Gerilim derken kasıt şudur: ABD Esad rejiminin değişmesini istemekte, ancak bu iş için kendisinin ya da NATO’nun doğrudan bir müdahalede bulunmasını (şimdilik) “değmez” olarak değerlendirmektedir. Bunun en önemli nedeni Rusya muhalefetidir. Öte yandan İsrail’in bu işe nasıl angaje edileceği de (şimdilik) net değildir.
ABD Türkiye’ye “istiyorsan sen kendin yap” mesajını vermekte ve hatta bu doğrultuda AKP’yi özellikle cesaretlendirmektedir.
AKP ise yine aynı faktör, yani Rusya muhalefeti nedeniyle kendi başına hareket etmekten korkmaktadır. Aylardır BM ve NATO içindeki, sonuçsuz kalan, manevralarının, havlayıp havlayıp ısıramamasının nedeni budur. Açık askeri müdahaleyi kendisi göze alamayan AKP Suriye savaşını çeteler üzerinden yürütmektedir. AKP zaten savaşın içindedir.

Türkiye’nin bu süreçteki en önemli stratejisi, çetelerin kuzey Suriye’de rahat hareket etmelerini sağlayacak bir tampon bölgenin oluşturulması ve cihadcıların lojistik olarak desteklenmesi olmuştur.
Tampon bölge faaliyeti Türk uçağının Suriye karasularında düşürülmesi sonrasında başlatılmıştır. Bu olaydan itibaren AKP “angajman” kurallarını değiştirdiğini açıklamış ve Suriye’nin kuzeyindeki 3 millik bölgeyi uçuşa kapattığını resmen ilan etmiştir. Burası o zamandan beri çetelerin yuvalandıkları bölgedir.
Halep’te Suriye ordusuna karşı yenilgiye uğrayan muhaliflerin kuzeye doğru çekilmeye başlaması savaşı bu serbest bölgeye sıkıştırmış ve silah atışlarının Türkiye sınırındaki yerleşkeleri de vurmasına yol açmıştır.
Şimdi AKP kendi yarattığı savaşın ortaya çıkardığı bu sonuçların etkilerinden savaşı yaygınlaştırmak için yararlanmaktadır.

Öte yandan Suriye’den gelen top atışlarının muhalifler tarafından gerçekleştirilme olasılığı da yüksektir ve nitekim bu konu Yurt gazetesi tarafından verili biçimde işlenmektedir.
Ancak olayların genel seyri itibariyle top atışlarının failinin kim olduğunun bir önemi yoktur. Suriye kazara sebebiyet vermiş olsa da muhalifler Türkiye’yi Suriye’ye çekmek amacıyla gerçekleştirmiş olsalar da, Türkiye’nin niyeti başından bellidir.
Fail muhalifler olsa da, muhaliflerin Türkiye’yi savaşa çekmek için provokasyon gerçekleştirdiklerini değil, Türkiye’nin kendilerine provokasyon görevi verdiğini düşünmek gerekir.
ABD’nin Irak işgali öncesinde Saddam rejimine karşı ürettiği yalan operasyonunun benzerini şimdi Türkiye Suriye’ye karşı gerçekleştirmektedir.
Yaklaşık iki ay önce Washington’da oynanan savaş oyunu da aynı şekilde değerlendirilmelidir. O oyunda Türkiye, ABD ve NATO’yu Suriye’ye müdahaleye ikna edemiyor, zaman içinde mülteci sayısı Türkiye’nin gücünü aşacak ölçüde artıyor ve Suriye’den Türkiye’ye bombalama olayları yaşanıyor, en nihayetinde Türkiye Suriye’ye giriyordu.
Evet ABD Türkiye’yi savaşa ittirmektedir, ancak bugün esas belirleyici olan Türkiye’nin savaşmak isteğidir. AKP, emperyalist ülkelerin Libya benzeri bir müdahaleyi Suriye’de de gerçekleştireceklerini düşünüp hiper-proaktif davranarak yanılmış, ancak yanılgıya götüren süreçte izlediği taktik manevralar kendisini savaşa mecbur etmiştir.
Artık AKP’nin bu savaşın olası sonuçlarını dikkate alacak hali bile yoktur.
Türkiye ne Suriye muhalifleri ne de emperyalist devletler tarafından Suriye’ye girmek için provoke edilmektedir. Türkiye kendi savaş senaryosunun gereği olarak şimdi provokasyonları kendisi üretmektedir.
Üstelik kuzey Suriye’de bir de PYD gerçekliği ortaya çıkmıştır.

Hiç yorum yok: