AKP Hükümeti sonunda Türkiye ile Suriye’yi savaşın eşiğine getirdi. Hatta bu eşik geride bıraktığımız hafta aşıldı. Suriyeli isyancıların ateşlediği bizce kesin olan bir top ya da havan mermisinin Urfa’nın Akçakale İlçesi’ne düşmesi sonucu üçü çocuk, ikisi kadın tam beş yurttaşımız yaşamını yitirdi.
ABD, İsrail ve Batılı ortaklarının çıkarları için Suriye’de Beşar Esad’ın liderliğindeki BAAS rejimini devirmeye kalkan AKP Hükümeti, yüzde 95’inin yabancı olduğu belirtilen radikal İslamcı güçleri desteklemeyi sürdürüyor. Dahası, kiralık katillerden, paralı askerlerden ve küresel cihatçılardan oluşan bu haydutlar sürüsüne silah, para ve üs sağlamaya devam ediyor.
Öyle anlaşılıyor ki, AKP kendisini iktidara getiren ve orada tutan güçlere diyetini ödüyor. Türkiye’yi kendi dinci dar “ideolojik” hedefleri doğrultusunda dönüştürmek ve daha “İslami” bir rejim kurabilmek pahasına, Türkiye’yi durduk yerde kirli bir savaşın içine çekiyor. ABD ve Batılı ortaklarının uzun vadeli bir sömürgeleştirme projesinin parçası olan “Ilımlı İslam” siyasetini inanılmaz bir akılsızlıkla ve tüccar kurnazlığıyla ayağına gelmiş bir “fırsat” sanıyor.
Ortadoğu’da ABD ve İsrail’e direnen, Filistin’in kurtuluşu için yürütülen 50 yıllık mücadeleyi kararlı şekilde desteklemeyi sürdüren son ve tek Arap ülkesi konumundaki Suriye’ye yönelik bu saldırı, küresel gericiliğin en önemli hamlelerinden biridir. Suriye Arap aydınlanmasının en önemli havzasıdır. Arap-İslam dünyasındaki tek laik ve halkçı rejime sahip devlettir.
Özgürlük ve demokratikleşme adına sunulan model ise ABD ve Batı yanlısı İslamcı bir rejimidir.
ABD ve Batılı ortakları, Suriye’ye doğrudan bir müdahaleden korkuyorlar. Çünkü bu durumda Rusya ve İran’ın doğrudan, Çin’in ise dolaylı şekilde içinde yer alacağı bir bölge savaşı kaçınılmazdır. Çünkü Suriye’den sonra hedefin İran olacağı açıktır. Yükselen ve sistem dışı bir bölge gücü olan, İslam dünyasında ABD ve Batı emperyalizmine karşı direnen Şii ekseninin merkezi konumundaki İran’ı tasfiye etmek, asıl amaçtır.
Bir nükleer güç olmanın eşiğindeki İran bunu gördüğü için, Suriye’ye açık bir müdahale halinde savaşa gireceğini ilan etti. Dahası ilk hedef olarak da Türkiye’yi vuracağını da açıkladı. Bu hafta sonu Türkiye’ye gelen ve Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşen İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Sani, Ankara’yı şu çarpıcı ifadelerle uyarıyor:
“Türk devlet adamlarını uyarıyorum. Suriye milleti ve devleti aleyhine Erdoğan Hükümeti’nin yapacağı her türlü askeri eylem, Ankara için bir intihar olur. Ankara çok acı bir olayın içinde olduğunu bilmeli ve bu büyük hatayı yaparsa Türkiye’de de bir savaş çıkmasını beklemelidir.”
Evet, olay bu kadar ciddidir.
Rusya’nın ise, Suriye’nin kaybedilmesi halinde bütün bölgeyle, Geniş Ortadoğu’yla fiziki ilişkisi kesiliyor. Akdeniz’deki savaş filosunun –ki bu filoda uçak gemisi de bulunuyor- yanaşabileceği ve ikmal yapacağı tek bir liman bile kalmıyor. Suriye’nin Tartus liman kentinde askeri üssü bulunan Rusya’nın bu ülkede asker, uzman ve danışmanları dâhil yüz bine yakın yurttaşı yaşıyor.
Rusya için Suriye’nin kaybedilmesi, merkezi Avrasya’da süren gezegene hâkim olama mücadelesinde denklem dışına düşmek demektir. Ardından İran’ın da vurulması Rusya’nın bu bölgedeki bütün çıkarlarını yitirmesi, bütün iddialarını kaybetmesi olacaktır.
Eğer Suriye’ye ABD ve NATO açık bir müdahalede bulunursa, bu saldırının yatay ve dikey gelişecek bir bölgesel savaşa dönüşmesi kaçınılmazdır. Bu savaşın dikey boyutunu, bütün bölge ülkelerine yayılacak kanlı etnik çatışmalar ve mezhep boğazlaşmaları oluşturacaktır.
Bu bölgesel yangının Çin’in de kayıtsız kalamayacağı ve nükleer silahların da kullanılma olasılığının bulunduğu bir dünya savaşına dönüşmesi beklenmeyen bir sürpriz olmayacaktır. AKP’nin Batı’nın bir taşeronu olarak rol aldığı kirli oyunun bir dünya savaşına dönüşme olasılığı sanılandan da yüksektir.
İşte bu nedenle, ABD, İsrail ve Batılı ortakları Suriye’ye açık bir müdahaleden çekiniyorlar. Bunun yerine bir provokasyonla Türkiye’yi Suriye’ye saldırtmayı ve böylece Esad rejimini devirmeyi planlıyorlar. Çünkü krizi böylece iki ülke arasındaki bir sorun ya da savaş olarak sunma olanakları bulunuyor. O zaman Rusya, Çin ve İran’a dönüp, “Bu, iki ülkenin sorunu, kimse karışmasın” deme şansları bulunuyor.
Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti işte bu utanç verici taşeronluğu kabul etmiş görünüyor.
AKÇAKALE, AKP’NİN VERDİĞİ SİLAHLA VURULDU
AKP Hükümeti sonunda kendi silahıyla vuruldu. Desteklediği kiralık katiller, eline silah verdiği radikal İslamcılar, Türkiye’de üslendirdiği küresel cihatçılar geçen hafta Akçakale’yi vurdu. Hükümet, hızla karşılık verdi ve Suriye topraklarını top ateşine tuttu. Erdoğan yönetimi fiilen de Türkiye ile Suriye’yi savaşın eşiğine getirdi.
Suriye krizi ve Akçakale olayları sırasında Türk basınında etkili, öncü, doğru ve farklı habercilik yapan tek gazete Yurt oldu. Yurt, geçen hafta boyunca kamuoyunu ve halkı olup bitenler konusunda aydınlattı. AKP Hükümeti’nin adeta “suçüstü” yakalanmasını sağlayan bu haberler Türkiye’yi sarstı.
Akçakale’de üçü çocuk beş yurttaşımızın yaşamını yitirmesine yol açan havan mermisi AKP Hükümeti tarafından İslamcı teröristlere ve Özgür Suriye Ordusu adlı çapulcu sürüsüne verilen silahtan ateşlendi.
Akçakale’nin tam karşısında, Suriye tarafında bulunan İdlib’e bağlı Tel Abyad kasabasının Ayn El İsa Köyü’nde üslenen ÖSO, haftalardır Suriye Ordusu ile çatışıyor. Eyn El İsa Köyü Türkiye’ye 3 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Akçakale’nin vurulduğu günlerde bölge tamamen Suriyeli isyancıların ve İslamcı teröristlerin denetiminde...
Bölgede Suriye Ordusu’nun tek bir askeri bile bulunmuyor. Dolayısıyla etkili menzili en çok 3 kilometre olan havanın atıldığı topraklarda sadece isyancılar var. Bu durumda Akçakale’ye düşen havan mermisi de ancak Suriyeli isyancılar tarafından ateşlenmiş olabilir. Ortada tam anlamıyla bir provokasyon var.
Ulaştığımız ve doğruluğunu hem Suriye hem de Türkiye’deki kaynaklardan teyit ettiğimiz bilgilere göre; Akçakale’ye düşen merminin atıldığı havan ya da hafif top mermisi, Suriye Ordusu tarafından kullanılmıyor. Bu mermilerin atıldığı havan ya da hafif toplar, NATO ülkelerinde kullanılıyor. Daha da önemlisi, bu havan ve hafif toplar Suriyeli isyancılara AKP Hükümeti tarafından verilen silahlar arasında bulunuyor.
Akçakale’nin havanla değil de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun iddia ettiği gibi 122 mm’lik D30 tipi bir topla vurulması da durumu değiştirmiyor. Bu tip top, NATO ülkelerinin yanı sıra tam 60 ülkede bulunuyor. Dahası, bu toplardan Özgür Suriye Ordusu’nun elinde de bulunduğu, bugüne kadar çekilen görüntülerde ve fotoğraflarda açıkça görülüyor.
AKP Hükümeti’nin hızla yurtdışına asker gönderme ve Suriye sınırını aşmaya imkân sağlayacak tezkereyi Meclis’ten çıkarması, 320 elin kirli bir savaş için kalkması Tayyip Erdoğan yönetiminin bu provokasyona ortak olduğunu ve Suriye’ye müdahale için fırsat beklediğini ortaya koyuyor.
Hürriyet Gazetesi’nin Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın 24 Ağustos 2012 tarihli haberinde ABD politikalarına yön veren önemli düşünce kuruluşlarından birinin hazırladığı çarpıcı bir “Savaş Senaryosu”ndan söz ediliyordu.
ABD’li liberallerin kalesi olarak bilinen Brookings Enstitüsü’nde hazırlanan senaryo şöyle:
"Suriye’deki olaylarda ölenlerin sayısı giderek arttı. Türkiye yine müdahaleden uzak durdu. Bu kez Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı arttı. Bu da Türkiye’nin müdahalesine yetmedi. Senaryonun ilerleyen kısımlarında ne zaman ki Türkiye’de bombalama olayları başladı. Tüm dengeler değişti. Ve sonunda Türkiye, Suriye’ye tek başına girmek zorunda kaldı. Böylece ABD ve Suudi Arabistan ekiplerinin istediği oldu"
Biz bu oyunu hem Gaziantep’te hem Akçakale’de gördük, değil mi?
ABD, İsrail ve Batılı ortaklarının çıkarları için Suriye’de Beşar Esad’ın liderliğindeki BAAS rejimini devirmeye kalkan AKP Hükümeti, yüzde 95’inin yabancı olduğu belirtilen radikal İslamcı güçleri desteklemeyi sürdürüyor. Dahası, kiralık katillerden, paralı askerlerden ve küresel cihatçılardan oluşan bu haydutlar sürüsüne silah, para ve üs sağlamaya devam ediyor.
Öyle anlaşılıyor ki, AKP kendisini iktidara getiren ve orada tutan güçlere diyetini ödüyor. Türkiye’yi kendi dinci dar “ideolojik” hedefleri doğrultusunda dönüştürmek ve daha “İslami” bir rejim kurabilmek pahasına, Türkiye’yi durduk yerde kirli bir savaşın içine çekiyor. ABD ve Batılı ortaklarının uzun vadeli bir sömürgeleştirme projesinin parçası olan “Ilımlı İslam” siyasetini inanılmaz bir akılsızlıkla ve tüccar kurnazlığıyla ayağına gelmiş bir “fırsat” sanıyor.
Ortadoğu’da ABD ve İsrail’e direnen, Filistin’in kurtuluşu için yürütülen 50 yıllık mücadeleyi kararlı şekilde desteklemeyi sürdüren son ve tek Arap ülkesi konumundaki Suriye’ye yönelik bu saldırı, küresel gericiliğin en önemli hamlelerinden biridir. Suriye Arap aydınlanmasının en önemli havzasıdır. Arap-İslam dünyasındaki tek laik ve halkçı rejime sahip devlettir.
Özgürlük ve demokratikleşme adına sunulan model ise ABD ve Batı yanlısı İslamcı bir rejimidir.
ABD ve Batılı ortakları, Suriye’ye doğrudan bir müdahaleden korkuyorlar. Çünkü bu durumda Rusya ve İran’ın doğrudan, Çin’in ise dolaylı şekilde içinde yer alacağı bir bölge savaşı kaçınılmazdır. Çünkü Suriye’den sonra hedefin İran olacağı açıktır. Yükselen ve sistem dışı bir bölge gücü olan, İslam dünyasında ABD ve Batı emperyalizmine karşı direnen Şii ekseninin merkezi konumundaki İran’ı tasfiye etmek, asıl amaçtır.
Bir nükleer güç olmanın eşiğindeki İran bunu gördüğü için, Suriye’ye açık bir müdahale halinde savaşa gireceğini ilan etti. Dahası ilk hedef olarak da Türkiye’yi vuracağını da açıkladı. Bu hafta sonu Türkiye’ye gelen ve Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşen İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Sani, Ankara’yı şu çarpıcı ifadelerle uyarıyor:
“Türk devlet adamlarını uyarıyorum. Suriye milleti ve devleti aleyhine Erdoğan Hükümeti’nin yapacağı her türlü askeri eylem, Ankara için bir intihar olur. Ankara çok acı bir olayın içinde olduğunu bilmeli ve bu büyük hatayı yaparsa Türkiye’de de bir savaş çıkmasını beklemelidir.”
Evet, olay bu kadar ciddidir.
Rusya’nın ise, Suriye’nin kaybedilmesi halinde bütün bölgeyle, Geniş Ortadoğu’yla fiziki ilişkisi kesiliyor. Akdeniz’deki savaş filosunun –ki bu filoda uçak gemisi de bulunuyor- yanaşabileceği ve ikmal yapacağı tek bir liman bile kalmıyor. Suriye’nin Tartus liman kentinde askeri üssü bulunan Rusya’nın bu ülkede asker, uzman ve danışmanları dâhil yüz bine yakın yurttaşı yaşıyor.
Rusya için Suriye’nin kaybedilmesi, merkezi Avrasya’da süren gezegene hâkim olama mücadelesinde denklem dışına düşmek demektir. Ardından İran’ın da vurulması Rusya’nın bu bölgedeki bütün çıkarlarını yitirmesi, bütün iddialarını kaybetmesi olacaktır.
Eğer Suriye’ye ABD ve NATO açık bir müdahalede bulunursa, bu saldırının yatay ve dikey gelişecek bir bölgesel savaşa dönüşmesi kaçınılmazdır. Bu savaşın dikey boyutunu, bütün bölge ülkelerine yayılacak kanlı etnik çatışmalar ve mezhep boğazlaşmaları oluşturacaktır.
Bu bölgesel yangının Çin’in de kayıtsız kalamayacağı ve nükleer silahların da kullanılma olasılığının bulunduğu bir dünya savaşına dönüşmesi beklenmeyen bir sürpriz olmayacaktır. AKP’nin Batı’nın bir taşeronu olarak rol aldığı kirli oyunun bir dünya savaşına dönüşme olasılığı sanılandan da yüksektir.
İşte bu nedenle, ABD, İsrail ve Batılı ortakları Suriye’ye açık bir müdahaleden çekiniyorlar. Bunun yerine bir provokasyonla Türkiye’yi Suriye’ye saldırtmayı ve böylece Esad rejimini devirmeyi planlıyorlar. Çünkü krizi böylece iki ülke arasındaki bir sorun ya da savaş olarak sunma olanakları bulunuyor. O zaman Rusya, Çin ve İran’a dönüp, “Bu, iki ülkenin sorunu, kimse karışmasın” deme şansları bulunuyor.
Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti işte bu utanç verici taşeronluğu kabul etmiş görünüyor.
AKÇAKALE, AKP’NİN VERDİĞİ SİLAHLA VURULDU
AKP Hükümeti sonunda kendi silahıyla vuruldu. Desteklediği kiralık katiller, eline silah verdiği radikal İslamcılar, Türkiye’de üslendirdiği küresel cihatçılar geçen hafta Akçakale’yi vurdu. Hükümet, hızla karşılık verdi ve Suriye topraklarını top ateşine tuttu. Erdoğan yönetimi fiilen de Türkiye ile Suriye’yi savaşın eşiğine getirdi.
Suriye krizi ve Akçakale olayları sırasında Türk basınında etkili, öncü, doğru ve farklı habercilik yapan tek gazete Yurt oldu. Yurt, geçen hafta boyunca kamuoyunu ve halkı olup bitenler konusunda aydınlattı. AKP Hükümeti’nin adeta “suçüstü” yakalanmasını sağlayan bu haberler Türkiye’yi sarstı.
Akçakale’de üçü çocuk beş yurttaşımızın yaşamını yitirmesine yol açan havan mermisi AKP Hükümeti tarafından İslamcı teröristlere ve Özgür Suriye Ordusu adlı çapulcu sürüsüne verilen silahtan ateşlendi.
Akçakale’nin tam karşısında, Suriye tarafında bulunan İdlib’e bağlı Tel Abyad kasabasının Ayn El İsa Köyü’nde üslenen ÖSO, haftalardır Suriye Ordusu ile çatışıyor. Eyn El İsa Köyü Türkiye’ye 3 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Akçakale’nin vurulduğu günlerde bölge tamamen Suriyeli isyancıların ve İslamcı teröristlerin denetiminde...
Bölgede Suriye Ordusu’nun tek bir askeri bile bulunmuyor. Dolayısıyla etkili menzili en çok 3 kilometre olan havanın atıldığı topraklarda sadece isyancılar var. Bu durumda Akçakale’ye düşen havan mermisi de ancak Suriyeli isyancılar tarafından ateşlenmiş olabilir. Ortada tam anlamıyla bir provokasyon var.
Ulaştığımız ve doğruluğunu hem Suriye hem de Türkiye’deki kaynaklardan teyit ettiğimiz bilgilere göre; Akçakale’ye düşen merminin atıldığı havan ya da hafif top mermisi, Suriye Ordusu tarafından kullanılmıyor. Bu mermilerin atıldığı havan ya da hafif toplar, NATO ülkelerinde kullanılıyor. Daha da önemlisi, bu havan ve hafif toplar Suriyeli isyancılara AKP Hükümeti tarafından verilen silahlar arasında bulunuyor.
Akçakale’nin havanla değil de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun iddia ettiği gibi 122 mm’lik D30 tipi bir topla vurulması da durumu değiştirmiyor. Bu tip top, NATO ülkelerinin yanı sıra tam 60 ülkede bulunuyor. Dahası, bu toplardan Özgür Suriye Ordusu’nun elinde de bulunduğu, bugüne kadar çekilen görüntülerde ve fotoğraflarda açıkça görülüyor.
AKP Hükümeti’nin hızla yurtdışına asker gönderme ve Suriye sınırını aşmaya imkân sağlayacak tezkereyi Meclis’ten çıkarması, 320 elin kirli bir savaş için kalkması Tayyip Erdoğan yönetiminin bu provokasyona ortak olduğunu ve Suriye’ye müdahale için fırsat beklediğini ortaya koyuyor.
Hürriyet Gazetesi’nin Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın 24 Ağustos 2012 tarihli haberinde ABD politikalarına yön veren önemli düşünce kuruluşlarından birinin hazırladığı çarpıcı bir “Savaş Senaryosu”ndan söz ediliyordu.
ABD’li liberallerin kalesi olarak bilinen Brookings Enstitüsü’nde hazırlanan senaryo şöyle:
"Suriye’deki olaylarda ölenlerin sayısı giderek arttı. Türkiye yine müdahaleden uzak durdu. Bu kez Suriye’den kaçan mültecilerin sayısı arttı. Bu da Türkiye’nin müdahalesine yetmedi. Senaryonun ilerleyen kısımlarında ne zaman ki Türkiye’de bombalama olayları başladı. Tüm dengeler değişti. Ve sonunda Türkiye, Suriye’ye tek başına girmek zorunda kaldı. Böylece ABD ve Suudi Arabistan ekiplerinin istediği oldu"
Biz bu oyunu hem Gaziantep’te hem Akçakale’de gördük, değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder