11 Kas 2012

29 Ekim’de Kemalist Devrimi düşünmek


1919 yılında Osmanlı Devleti çökmüştü. Halk, emperyalistlerin, padişahın/halifenin, ağaların, tarikat şeyhlerinin, mollaların, aşiret reislerinin kuluydu. Kadınlar da erkeklerin kulluğunu yapıyordu.
1919-1938 döneminde Türkiye’de aşama aşama bir demokratik devrim gerçekleşti.
Bu demokratik devrim, Mithat Paşa, Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi yurtseverlerin yolunda ilerleyen İttihat ve Terakki’nin hazırladığı altyapıdan yararlandı; ancak demokratik devrimi zirveye tırmandıran güç, Mustafa Kemal Paşa idi.
Mustafa Kemal Atatürk, insanlık tarihinde çok az bireyin gerçekleştirebildiği bir rol oynadı; Türkiye demokratik devrimini, 1938 yılına kadar sürekli yenilediği ittifaklarla, günün koşullarının elverdiği zirveye taşıdı.
Türkiye’nin demokratik devrimi, feodalizmin bağrında gelişen kapitalizmle güçlenen devrimci burjuvazinin feodal güçlere (kral, aristokrasi ve kilise) karşı verdiği bir mücadeleyle gerçekleşmedi.
Demokratik devrim, kapitalizmin gelişmediği koşullarda, emperyalist sömürüye karşı ön plana çıkan millici kimlikleriyle hareket eden toplumsal kesimlerin öncülüğünde, ekonomik çıkarları emperyalizmle çelişen sınıf ve tabakaların ağırlıklı olarak milli kimlikle hareket etmesiyle gelişti.
Kurtuluş Savaşı, halkı kapitalist ilişkiler içinde ekonomik açıdan sömüren güçlere karşı değil, halkın canına, namusuna ve malına kasteden saldırganlara karşı gerçekleştirildi.
Osmanlı Devleti yokolma aşamasına doğru ilerliyordu.
Padişah/halife, Osmanlı toplumunu oluşturan çeşitli etnisitelerin bir bölümü ve din adamlarının çoğunluğu, bu saldırı karşısında ya işbirlikçilik yapıyordu, ya da sinmişti.
Türkiye demokratik devrimi, kapitalizmin gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmak isteyen bir burjuvazinin önderliğinde ve programıyla değil, emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı can, namus ve mal kaygısıyla, bağımsız yaşayabilme güdüsüyle hareket eden insanların önderliği ve programıyla gelişti.
Türkiye demokratik devriminin Ulusal Kurtuluş Savaşı evresinde belirleyici amaç, bağımsız bir devletin yaşatılmasıydı. Bu aşamada ulus yaratma ve kulluktan kurtulma amaçları ikincil önemdeydi.
Mustafa Kemal Paşa, kapitalizmin gelişmesinin önündeki engelleri kaldırmak isteyen burjuvazinin bir temsilcisi değil, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kurmak için gerektiğinde kapitalizmi ve burjuvaziyi de geliştirmeyi kabul eden bir önderdi.
1923-1938 döneminde Türkiye’de kapitalizmin gelişmişlik düzeyi geriydi.
Bu dönemde işçi sınıfının zayıflığının yanı sıra, sermayedar sınıf da zayıftı; bağımsız bir güç olarak siyasal gelişmeleri etkileme gücü azdı.
Ayrıca, Türkiye’deki büyük zenginlerin büyük bölümü azınlıklardan oluşuyordu; ticaret ve sanayi işletmeleri olduğu kadar, hizmetler sektöründe de bu kesimin büyük ağırlığı vardı. İttihat ve Terakki’nin milli iktisat ve milli burjuvazi yaratma girişimlerine ve Cumhuriyet Türkiyesi’nin özel sektörü teşvik politikalarına karşın, güçlü bir yerli/milli burjuvazi ortaya çıkmamıştı.
Türkiye’de bu dönemde burjuvazi devleti yönetmiyordu; böyle bir gücü ve iddiası yoktu. Rum ve Ermeni kökenli burjuvazi, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında izledikleri işbirlikçi politikaların hesabının sorulması korkusu içindeydi. Yerli sermayedarlar ise varlıklarını ve güçlenmelerini devlete borçluydu.
29 Ekim, Türkiye demokratik devriminin, bir ulus devletin kurulması, bir ulusun yaratılması ve insanların kulluktan kurtarılması mücadelesinin onurlu bir aşamasıdır.
Son Güncelleme: Perşembe, 01 Kasım 2012 19:07

Hiç yorum yok: