Geçen ay, kimi gazetelerde şöyle bir demeç yayınlandı: “Bunu yapan Ankara’daki yönetim, Ankara’daki katiller!
Ben bu olayı, bu cinayeti bire bir yaşadım...
1917’de Filistin’i işgal eden İngiltere “Yahudisiz Avrupa”
tasarımı doğrultusunda bütün Yahudileri Filistin’de toplamaya başlamıştı.
Ancak, Filistinli Araplar, 1929’da İngiliz yönetimine karşı Yahudi göçünün
durdurulması istemiyle ayaklanmışlardı. Araplar bundan böyle topraklarının
Yahudilere satılmasını istemiyor ve Arap nüfusunun Yahudi nüfusuna oranı o
tarihte yüzde kaç ise, bunun böylece dondurulmasını; bu oranı değiştirecek
Yahudi göçünün yasaklanmasını istiyorlardı. Bu kanlı ayaklanmadan sonra,
Filistin’i elde tutmanın Arapların gönlünü kazanmaya bağlı olduğunu kavrayan
İngiltere, Yahudi göçünü sınırlayacaktı. 1933’te Almanya’da Hitler iktidara
gelecek ve onun Yahudileri Avrupa’dan kovup Filistin’e sürme politikası,
İngilizler’in Filistin’e Yahudi göçünü durdurma politikasıyla çatışacaktı.
Hitler Yahudileri korkutup Filistin’e göçe zorlarken, Siyonistler de gemiler
kiralayarak Hitler’den korkan Yahudileri Filistin’e taşımaya başlamışlardı.
İngilizler buna şiddetle karşı çıkmış; Siyonist örgütlerin Yahudi göçmen taşıdıkları
gemileri Filistin açıklarında durdurmaya, geri göndermeye, direnen Yahudileri
gemilere ateş açarak öldürmeye başlamışlardı. İngiltere, Hitler teröründen
kaçan Yahudiler ’in ezici çoğunluğuna Filistin vizesi vermiyor; vizesiz
gelenleri de silah kullanarak geri çeviriyordu. Geri gönderilmek istemeyen
Yahudiler, içinde bulundukları gemilerin motorlarını parçalıyor, gemide
delikler açıp yavaş yavaş batmasını sağlayarak bu bahaneyle gemiyi terk edip
Filistin’e girmeye çalışıyorlardı.
Motoru 70 günde tamir edilen gemi, İngiltere’nin Yahudi
yolculara Filistin vizesi vermeyip geri gönderilmesi kararında diretmesi
üzerine, 23 Şubat 1942 günü akşamüzeri Karadeniz’e çıkartılmış ve Şile açıklarında
Türk karasuları sınırında karaya en yakın yerde bırakılmıştır. Kayıtlarda 24 Şubat
1942 sabahı bir patlama sonucu sulara gömülen gemiden yalnız David Stoliar’ın kurtulduğu,
diğer yolcuların öldüğü yazılıdır.
Olay Filistin’deki Yahudiler tarafından derhal kınanmış,
Yahudi göçünden sorumlu Siyonist Örgüt, Filistin sokaklarına astığı yaftalarda,
gemide yaşamını yitiren Yahudiler ‘in katili olarak Türkiye’yi değil;
yolcuların karaya çıkmasını engelleyen ve onlara Filistin vizesi vermeyip geri
gönderen İngiltere’nin Filistin yöneticisi Harold Mac Michael’i suçlamıştır.
Struma olayından iki yıl sonra Siyonist örgütün iki üyesi, İngiltere Devlet
Bakanı Lord Moyne’yi öldürmüşler; ve sorgularında Struma’da ölen Yahudiler’in intikamını
aldıklarını söylemişlerdir. O tarihte
Yahudi göçmenleri Filistin’e ulaştırmakla görevli gizli Siyonist örgütün İstanbul’
daki yöneticilerinden olup Struma olayını izleyen ve bütün engellemelerin İngiltere’den
kaynaklandığını bilen Heinz Ziffer, yaptıığı açıklamada: “Hiç bir zaman Türk
yetkililerinin herhangi bir engellemesiyle karşılaşmadık. Olayda Türkiye’nin
suçu yok.” demiştir.
Yine o tarihte Struma’yı yakından izleyen Türkiye
Yahudilerinden Avram Galanti, olaydan hemen sonra aynı yıl 1942’de yayınlanan
kitabında bu konuyla ilgili olarak şu gerçekleri açıklamıştır: “Struma’nın İstanbul Limanı’nda kalışı süresince gelişen
olayları yakından izlemiş olan bu satırların yazarı (A. Galanti) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, bu trajedi
esnasında, yaşanan acı olayları hafifletmek ya da dindirmek adına gücü dâhilinde
elinden gelen her şeyi yaptığının tanığıdır. Ayrıca, İstanbul Yahudi Cemaati
Başkanı Hanry Soriano; İstanbul Deutsche Bank eski yöneticilerinden Edmond
Goldberg ve Simon Brod, Rifat Caraco, Daniel Angel ve diğer pek çok Yahudi,
İstanbul Belediyesi sağlık departmanı, Türk Kızılay teşkilatı; yolcuların
gereksinimlerini karşılamak için büyük bir gayret ve ilgiyle çalıştılar.
Geminin kalışı esnasında gösterdikleri konukseverlik ve yolcuların Filistin’e
kabulü için yabancı hükümetlerle gerçekleştirdikleri temaslar nedeniyle,
hükümet yetkililerine minnettarlığımızı açıkça ifade ederiz.”
Zeev Vania Hadari’nin İsrail Savunma Bakanlığı’nca İsrail’de
İbranice olarak yayımlanan "Her Şeye Rağmen ‹stanbul" adlı kitab›nda,
1939-1944 yılları arasında Balkan ülkelerinden hareket eden 40 geminin
Boğazlardan geçerek 21.897 (yirmibirbinsekizyüzdoksanyedi) Yahudi'yi Filistin'e
ulaştırdığı yazılıdır. (Çetin Yetkin, Struma, Otopsi y.1. basım, 2000)
Yukarıda aktardığımız resmi belgelere ve somut bulgulara
dayalı kaynaklarda gösterildiği üzere, 769 Yahudi’yi Romanya’da Struma gemisine
bindirip yolculuğun her anını yakından izleyen Siyonist örgüt yöneticileri;
geminin Filistin’e ulaşmasını engelleyenin de, Karadeniz’e geri
gönderilmesinden sorumlu olanın da İngiltere olduğunu o tarihte bütün dünyaya
ilan etmişlerdir. Struma’yı torpilleyip batıran ise Sovyet Rusya’dır. 1960’larda
Frankfurt Savcısı’nın yürüttüğü soruşturmada, Struma’nın bir Sovyet denizaltısı
tarafından batırıldığı Sovyet Devlet Arşivi belgeleriyle kanıtlanmış; 1964 Yılı’nda
Jurgen Rohwer tarafından yayımlanan bu belgeler Sovyetler Birliği Savunma Bakanlığı’nın
1978’de yayımladığı kitapta da yer almıştır. Struma gerçeği böyleyken, geçen ay
gazetelerde yayınlanan demeçte şöyle deniyor:
“Bunu yapan Ankara'daki yönetim,
Ankara'daki katiller. O zamanın 1942 Şubat'ında söz sahibi olan insanlar benim nazarımda
katil olarak vasıflandırılmalıdırlar. Çünkü bilinçli bir şekilde o insanların
katledilmesi için emir verdiler ve İstanbul'daki emniyet de bunu yaptı. Artık
zamanıgeldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 yılda işlenmiş cinayetlerle
yüzleşmesinin zamanı geldi."
Yukarıda aktard›¤›m gerçeklerle, bu sözleri karfl›laflt›rd›¤›m
zaman; 1942 Şubat’ında söz sahibi olanların başında bulunan İsmet İnönü’nün şu
ünlü sözü geliyor dilimin ucuna:
“Hadi Canım sen de!”
“O insanların ölüme terk edildiği gün Anadolu Ajansı
vatandaşlarına ceberrut devlet anlayışını yansıtan bir açıklama yaptı. Geminin
tamirinin bittiğini duyurdu. Ancak motor tamir edilememişti. Struma motorsuzdu.
Motorsuz bir gemi, kaderine terk edilen 769 insanı taşıyan bir yüzen tabut
oldu.” "Tekne motorsuz olarak römorkörle çekiliyor ve Şile açıklarında
kaderine terk ediliyor. Motorsuz, gıdasız ve ölüme terk edilen 769 insan. Bunu
yapan ise, Ankara'daki yönetim, Ankara'daki katiller.”
“Struma bir römorkla şile açıklarına çekilirken, kaptan
hiç itiraz etmedi; saat 22:00 sularında artık Struma kıyıdan 5 km uzaklıkta
kendi başınaydı›; gemide yalnızca bir kaç günlük Yak’tı vardı; saat 03:00
sularında mürettebat makinelerin onarılmasıyla uğraşıyordu; Kaptan, onarım
biter bitmez bir Türk Liman’ına gideceğiz, dedi.”
Rusya’nın torpilleyerek batırdığı Struma’dan kurtulan David
Stoliar’ın 3 Mayıs Filistin’de 1942’ de verdiği bu ifadeler (1), ilk olarak Yahudi
yazar Lieb Kupferstein’in 1942 yılı sonunda Filistin’de Tel Aviv’de İbranice
basılan “Meghilath Strumah” adlı kitabında yayımlanmıştır. David Stoliar’ın
1942 Yılında, olaydan hemen 2 ay sonra verdiği bu ifadeler; yıllar sonra,
gemide akrabaları ölmüş olan Romanya Yahudisi Arthur Leibovici’nin Maria Arsene
takma adıyla yazıp 1972’de Romanya’da Romence olarak yayımlattığı “Struma” adlı
kitabında da yer almıştır. (2) Gemiden sağ kurtulan David Stoliar’ın 1942’de
Filistin’de Siyonist örgüte verdiği ifade; Struma gemisinin Türkiye tarafından
Şile açıklarına motorsuz olarak terkedildiği suçlamasını çürütüyor. Bu iftira
ilk kez Lord Nicholas Bethell’in 1979’da Londra’da yayımlanan “The Palestine
Triangle” (3) adlı kitabı ile Bernard Wasserstein’ in 1979’da Londra’da yayımlanan
“Britain and the Jews of Europe” (4) adlı kitaplar›nda yer almış ve bu
kitaplardan yapılan alıntılarla yayılmıştır.
Kur’an, dünya yaşamını "hak" (ger-çek) ile
"batıl" (yalan) arasında çekişme ortamı olarak tanımlıyor. Isra
Suresi 81. ayet şöyledir: "Hak (gerçek) geldi, Batıl (yalan) zail
oldu." Evet, öyledir; gerçek ortaya konur ve yalan silinir gider; hep öyle
olmuştur.
cengizozakinci@butundunya.com.tr
Kaynakça: 1- David Stoliar to Jaffa C.I.D.,May 3, 1942. PRO
CO 733/446 76021/42/26-7.
2- http://www.isro
press.net/Struma.Rubinstein/ Shimon/Notes.htm 3) Dalia Ofer, op.cit. p.
237-240. In this book Ofer relies, among other sources, on Stoliar's testimony
(p.239). Excerpts from David Stoliar's statement, brought forth in a literary
style, have been published in Romanian by the writerArthur Leibovici (under the
pen-name Maria Arsene, his wife's name) in the documentary novel The Struma,
Bucharest 1972 pp. 367-372. The text of the statement is probablya translation
from Leib Kupferstein's book “Meghilath Strumah, Tel Aviv, 1942. See also Mihai
Stoian, The Last Journey, Bucharest 1995 pp.166-171.
3 http://www.alpas.net/uli/struma/PersonalTragedies.htm (1)
N Bethell: The Palestine Triangle: The Struggle between the British, the Jews
and the Arabs _1935-48, London 1979 (pp. 113-120 “The Struma Disaster” and “Hatragedia
Shel Strumah” (The _Tragedy of the Struma),Yediot Haharonot, Tel-Aviv, 20.5.1980,
published in Hebrew) Bu kitabın içinde yer alan “The Tragedy Of The Struma
Ship” başlıklı bölümde Bethell, David Stoliar ile yaptığı
taze bir söyleşiyi yayımlamıştır. Bu söyleşide Stoliar, 1942'de sıcağı sıcağına
anlattığı olayı, 1979'da İngiltere'yi aklayacak biçimde değiştirerek anlatmaktadır.
Bethell bir İngiliz politikacıdır. Lordlar Kamarası üyeliği yapmıştır. Avrupa
Parlamentosunda İngiltere temsilcisi olarak görev yapmıştır. 4-1948 Londra doğumlu
Prof. Bernard Wasserstein'in 1979'da yayınlanan “Britain and the Jews of
Europe” adlı kitabı’nın 137. sayfasında, Struma'nın motorsuz olarak karadenize geri
gönderildiği cümlesi vardır: “engineless
hulk sank as a result...” (Motorsuz hurda gemi sonuçta vuruldu.) Bu, David
Stoliar'ın 3 Mayıs 1942 günü Filistinde verdiği; Şile açıklarına çekildiğinde
motorun gemiye takılı bulunduğunu belirten ifadesine aykırıdır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİNE YAHUDİ SOYKIRIMI SUÇLAMASI
24 Şubat 1942 "Struma Faciası"nda Mossad’ın
Sorumluluğu
İngiltere, 1939’da bir “White Paper” (Beyaz Belge)
yayınlayarak Filistin’e Yahudi göçünü kısıtlamıştı. Filistin’deki Yahudiler ’in "Silahlı
Savunma Gücü" (Haganah), İngiltere’nin bu kısıtlamasına karşı 1939’da
"Mossad Aliyah Bet" (Türkçesi: "Göç Enstitüsü – B") (Mossad
= Enstitü, Aliyah = Göç, Bet = Abece’nin "B" harfi) adlı bir gizli
örgüt kurmuş ve Yahudileri yasa dışı yollardan Filistin’e sokma görevi, bugünkü
Mossad’ın anası olan bu örgüte verilmişti. 1941 Yılı’nda Romanya’daki
Yahudileri Yasa’dışı yollardan Filistin’e götürmek üzere köhne Struma gemisini
ayarlayan ve Romen gazetelerine reklamlar vererek, yanıltıcı fotoğraflarla
Struma’yı büyük ve görkemli bir yolcu gemisi olarak tanıtan; "Mossad Aliya
Bet" örgütünün Romanya koluydu. Romanya Yahudileri, bu gemiyle Filistin’e
gidebilmek için Mossad’ın Romanya örgütüne büyük paralar ödeyerek bilet
almışlardı. Geminin kalkacağı gün limana gelen Yahudi yolcular, köhne Struma’yı
görünce, Mossad tarafından reklam fotoğraflarıyla aldatıldıklarını anlayıp
isyan etmişlerdi. Bunun üzerine Mossad yetkilileri, onları yatıştırıp gemiye
bindirmek üzere; fotoğraflarını gördükleri lüks geminin açık denizde
kendilerini beklediğini, köhne Struma’nın ise onları o lüks gemiye götüreceğini
söylemişlerdi.
Mossad’ın elinde böyle sağlam ve motoru güçlü bir gemi, gerçekten
de vardı ve İstanbul’da boş olarak bekliyordu. Douglas Frantz ve Catherine
Collins’in birlikte yazdıkları "Karadeniz’de Ölüm: Struma’nın anlatılmayan
Öyküsü" (Death On The Black Sea: The Untold Story of The Struma) adlı
kitapta, Struma ile aynı tarihlerde İstanbul limanında demirli duran Mossad’ın
diğer gemisi "Lily"nin, Struma yolcularına en küçük bir yardımda dahi
bulunmadığı belgeleriyle gözler önüne serilmiştir:
Kitapta anlatıldığı üzere, Struma uzun yola uygun bir gemi
değildi, öyleyse, Struma yolcuları, İstanbul’da, Mossad’ın sağlam gemisi
"Lily"e aktarılarak Filistin’e götürülebilirdi. Çünkü Romanya’ya geri
döndürülmeleri halinde yolcuların başına neler gelebileceği, Yahudi Ajansı ve
diğer görevliler tarafından biliniyordu. Struma’ya yardım edebilecek biricik
örgütler Haganah ve Mossad’tı. Haganah, İngilizlerin Filistin vizesi vermediği
Struma yolcularını başka bir gemiye aktararak Filistin’e göndermeye girişecek
olursa, İngiltere ile aralarındaki anlaşmanın bozulacağından ve zaten sayıca
kısıtlanmış olan yasal göçün, büsbütün yasaklanmasından korkarak, bu girişimde
bulunmadı. Bunu gizli yasa dışı göç
örgütü "Mossad Aliyah-B" yapabilirdi. Mossad, Yahudileri Filistin’e
götürme işinde kullanmak amacıyla Danimarka’nın Türkiye Büyükelçisinin
"Lily" adlı lüks yatın Kas’ım 1941’de satın almış ve adını
"Lily-Ayala" ya çevirmişti. (1)
Mossad’ın Romanya’dan yola çıkardığı köhne Struma gemisi,
800’e yakın Yahudi yolcusuyla, Aralık 1941’de İstanbul Limanı’na demirlediğinde;
Mossad’ın yedek motorlu, sağlam, yeni,200 kişilik, 132 tonluk diğer gemisi "Lily-Ayala",
İstanbul Liman’ında, boş olarak bekliyordu. Motoru bozulan Struma’nın onarım
nedeniyle İstanbul’da kaldığı 72 gün boyunca; yolcular o köhne gemide çok güç koşullarda
yaşamlarını sürdürürken; Mossad’ın İstanbul’daki "Dani" kod adlı baş
ajanı Zeav Shind(2); Mossad adına satın aldıkları sağlam gemi
"Lily-Ayala"nın, köhne gemi Struma’ya yardım için kullanılmamasına
karar vermişti. Mossad şefi Shind, Struma faciası gerçekleştikten ve 800’e
yakın Yahudi yolcu, Rus denizaltısı tarafından torpillenen bu gemide feci
biçimde öldükten sonra; "Lily Ayala"yı "Struma" ya yardımda
kullanmama kararından dolayı sorgulandığında; Tel Aviv’deki Haganah arşivi’nde
muhafaza edilen ifadesinde, şunları söyleyecekti:
"Struma’nın denize açılmaya elverişli olmadığını
ve motorunun onarılamayacağını bilen Mossad’ın tek amacı; Türkleri, Struma
yolcularını gemiden indirip trenle Filistine göndermeye ikna etmekti.
"Lily"e sahiptik, fakat o işe yaramazdı. Artık Danimarka bayrağı
uçmuştu ve dünyada hiç bir ülke Lily’i kendi korumasına almayı istemiyordu. Filistindeki
halk, Struma yolcularının hiç değilse bir bölümünü neden dolayı
"Lily"e aktarmadığımızı anlayamazdı. Filistindekiler
uzaktan, sahnenin özel durumunu bilmediklerinden, Struma faciasında
"Mossad Aliya Bet"i suçlamaları haklıydı. Lily’nin Struma’ya yardım
etmesi olanaksızdı. Bizim bunu başaracak aracımız yoktu. Struma’nın içinde bulunduğu durum göz önüne
alındığında, yardım edebilecek tek güç vardı; - müttefiklerin ve özellikle de
İngiltere’nin gücü."
Yahudi Ajansı da, Mossad’a, Struma yolcularının Lily’ye aktarılarak
korunması yönünde emir vermemeye karar vermişti. Yahudi Ajans› tarafından
verilen, İstanbul’da boş duran sağlam Mossad gemisi "Lily"nin, köhne
Struma’ya yardım için kullanılmaması kararı da, akıllarda çok büyük sorular
doğurmuştu. Örneğin, 1939-1944 arası Filistin’e yasadışı göçleri irdeleyen
"Soykırımdan Kaçarken" (In Escaping the Holocaust) adlı akademik kitabında
Yahudi tarihçi Dalia Ofer, 800’e Yakın Yahudi’nin öldüğü Struma faciasında
Yahudi Ajansı’nın ve Mossad’ın İstanbul’daki yetkililerinin tutumlarını
sorgulayarak, şöyle diyordu: "İstanbul’daki Mossad yetkilileri, Lily’e
uygun bir ülke bayrağı bulmak için Türk liman yetkilileriyle ya da birlikte çalıştıkları
Pandelis gibi gemi acentalarıyla, ilişkide oldukları İngiliz istihbaratından yardım
aradılar mı? Mossad yetkilileri, 1942 Şubat ayı başında, Shertok kendi politik
taktiklerinin başarısız olduğunu gördüğü zaman, kendi faaliyetlerini önemli
ölçüde hızlandırdılar mı? Bu soruların yanıtı “Hayır” idi. Yahudi tarihçi Dalia
Ofer’in bu soruları; "Lily"i Struma’ya yardım için kullanmamak
kararını veren Mossad yöneticisi Shind’in Tel Aviv’deki sorgusunda öne sürdüğü
bahaneleri geçersiz kılıyordu. Mossad’ın İstanbul’ daki yetkilisi Shind’in,
"Lily" adlı gemiyi Danimarka’nın Türkiye Büyükelçisinden satın aldıktan
sonra, hiçbir ülkenin gemiye bayrak sağlamak istemediği beyanı da uydurmaydı. Romanya’da Struma’ya Panama bayrağı sağlayabilen
Mossad’ın, İstanbul’ da, henüz Panama savaşa girmeden önce, Kasım 1941’de satın
almış olduğu "Lily"e de Panama bayrağı sağlayabileceği açıktır.
Mossad, çok önemli olan ilk haftalarda Struma için hiç bir çaba göstermemişti.
Mossad’ın İstanbul’daki sağlam gemisi "Lily-Ayala", Mossad’ın Romanya’dan
yola çıkardığı köhne Struma’n›n İstanbul limanında demirlediği yere çok yakın
bir noktada, bomboş durmuş; "Lily" nin sahibi olan Mossadflefi Zeav
Shind ve arkadaşları, Struma faciasını seyretmek dışında, herhangi bir şey
yapmamışlardı.
Bu yazı dizisinin önceki bölümlerinde belgeleriyle gözler
önüne serdiğimiz üzere; Struma yolcularına yardım eden biricik devlet Türkiye
Cumhuriyeti olduğu halde; ülkemizde, Struma Faciası’ndan dolayı Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ni "katil" olarak suçlayan yayınlar yapılmaktadır. Böyle bir durumda, Türkiye’yi suçlayanların
üstünü örttükleri gerçekleri ortaya koymak, aydın sorumluluğunun bir gereğidir.
cengizozakinci@butundunya.com.tr
(1) Efraim Ofir, With no way out: the story of the
Struma: documents and testimonies; [English
translation by Joseph Wechsler and Tudor
Chefner], 2003.
(2)http://www.dari endilemma.com/eng/people/Mossad/ Zeav Shind. Code name
"Dani". Shind was born in 1908 in Poland, came to
Israel in 1929 and was a member of Kibbutz Aylet Hashahar. In 1937 he was the first
recruit to join Brganiski and Levi Shwartz in organizing the
"Ha'apala" (Illegal Immigration to Palestine). This crew was the
first core of the Mossad for Aliya Beth. During 1942-44 Shind was in Istanbul
in the Rescue Committee of the Jewish Agency. This committee was in contact
with the Jewish congregations in the Nazi occupied territories and developed on
saving operations. During 45-48 he was in USA and bought ships, among them the "Exodus"
and "Haim Arlozerov". After Israel Independence in 1948, he became
the general manager of "ZIM" (Israel Shipping Company). In 1952 he
was the general manager of the Defense Ministry and after a short time he
returned to mange ZIM again. He was married to Hava and had one daughter, Hagit.
He died 1954 at the age 46. (3) Douglas Frantz & Catherine Collins, “Death On
The Black Sea: The Untold Story of The Struma”, HarperCollins, 2003, sf. 168,
169.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder