Sevr haritasını bilirsiniz.
İnkılâp Tarihi derslerinin vazgeçilmez görsel materyali…
Anadolu haritası; Ege ve Akdeniz düşmanlara bırakılmış, Doğu
ve güneydoğu’da ayrı devletler, orta Anadolu ve Karadeniz’de izole bir Türk
varlığı…
Bin yıldır kendisini uğraştıran “bela”dan nihayet
kurtulmuştur batı. Vefasızlık olmasın diye, azıcık da olsa yaşam hakkı
tanımıştır, kendi inkişafını borçlu olduğu bu millete. Ancak hesapta olmayan
bir B planı vardır, tüm milletlerin pes dediği anda direnişe geçen Türklerin.
“Her şey bitti” denilecek anda, son rauntta kalkıp rakibini
pataklayan boksör misali Anadolu Türk’ü “daha bitmedi yeni başlıyoruz” diyerek
yeniden dikilir egemenlerin karşısına.
Birbirlerinin “enis-i ruh’u” olan yeni Türk devletinin
kurucularının bir nefese ihtiyaçları vardı. Soluk almaya… Yıllardır amansızca
süren savaşların ardından “Anadolu Ergenekon”unda soluklanıp, çoğalıp yeniden,
demir dağları eriten ilmi, yüzyıllardır ilme sırtını dönmüş bu millete öğretme.
Demire hükmeden bilgiyi asli sahibine iade etme… Hegelyen diyalektiğe uygun
tarih felsefesinde sentezin merkezi olma.
Evet, Anadolu, Ergenekon’uydu Türkün. Doğunun mistik tezine
rasyonel akılla anti tez üreten ve mistisizmi hayat planında alt eden batı
aklı, sentezi bu topraklarda okuya bilecekti. Doğu ile Batı arasındaki bitimsiz
savaşta tarafsız kalıp bu tarihsel diyalektiğin sentezini insanlığa sunacaktı
Anadolu.
Doğuda doğmuş ama doğulu kalmamış, batıyı tanımış ve anlamış
ancak batılı da olmamış yepyeni bir mefkûre. Tarihin fikirsel meyvesi. Anadolu
aydınlanması hayali…
Küllerinden doğan dokuz canlı bu millet uzun vadeli bir
uğraş vermeye adamıştı kendini.
Okullar, fabrikalar, tercüme faaliyetleri…
Askeri ve sanayi faaliyetler…
Getirtilen hocalar, açılan üniversiteler…
Kurulduktan on yıl sonra Dünyanın en güçlü beş ülkesinden
biri olmuştu…
Türk mucizesi…
Lakin “su uyur düşman uyumazdı” değil mi?
Süreci hepimiz biliyoruz…
Gelinen noktada “kral çıplak” diyen ilk olma adına derim ki,
Ege ve Akdeniz, doğu ve güneydoğu, Orta Anadolu ve Karadeniz…
Üç ayrı dünya görüşü…
Üç ayrı yaşam felsefesi…
Yorumsuz, fotoğraf çekmek amacıyla yazıyorum bunları…
Tarih beni doğrularken umarım âti yalanlar…
Ama ne olduysa oldu ve bu topraklar yüz yıl önce bölünmek
istendiği şekliyle ayrıştı. Para ve ona ulaşma arzusu dışında ortak tek paydası
var mıdır artık bu üç mahallenin. Sorsak her biri diğer ikisini suçlar eminim.
Ama sizce de tuhaf değil mi bu durum?
Yırtmak için can verdiğimiz harita beyinlerimizde oluştu.
Cumhuriyetin kurucu aklının hedef ve ülküsünü
beğenmeyenlerin, yerine ne koyduklarını göstermektir amacım.
Türkler birlik olmadan girdikleri her savaşı kaybettiler.
Birlik olduklarında ise hiçbir savaşta yenilmediler. Balkan savaşlarında üç
buçuk çeteye yenilen ordumuz, Çanakkale’de nasıl destan yazdı diye sorarsanız,
cevabında söylediklerimin doğruluğunu göreceksiniz.
Bu gün Allah’a şükür bölünmüş değiliz…
Zahiren…
Ancak gün günden beyinler ayrışıyor. Bu ayrışma
körükleniyor. Bu durum belki doğal gele bilir çoğulcu liberal mütercim
aydınlarımıza. Ama Sevr haritasının bu günkü zihinsel bölünmüşlüğümüze ve ortak
paydasızlığımıza cuk diye oturması asla doğal değildir.
Ülkenin kaderini elinde tutan herkes bilmelidir.
Bu hal, hayra alamet değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder