19 Oca 2013

Paris’teki Kan, Irak’taki Petrol


Son bir buçuk yılda KCK’den içeriye 8-9 bin kişiyi alan AKP’nin, çatışmalı bir yazın ardından İmralı ile görüşmelere başlamasının hemen sonrasında,Paris’te gerçekleşen 3 PKK’li kadının infazı bir tesadüf mü? Kim, kime, ne mesaj veriyor bu cinayetlerle? Buna paralel olarak, aynı zaman diliminde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin petrol yüzünden Bağdat ile gerilmesi, Bağdat’ın onayı olmadan kendi adına sembolik de olsa Türkiye üzerinden petrol ihraç etmeye kalkması neyin nesi? Irak Kürtlerini cesaretlendiren AKP iktidarına Bağdat’ın tavır alması, dahası ABD’nin bu konuyla ilgili Türkiyeyi uyarması, bu büyük yapbozun hangi parçaları? Altı ay kadar önce bu sütunda yazdığım bir yazı geldi aklıma… Biraz kısaltarak yeniden okurun dikkatine sunuyorum, sonra devam edeceğim.
Petrol Odaklı ‘Kürt Federalizmi’
Hasan Cemal (HC), 8 Ağustos tarihli Milliyet’teki yazısında, Devletin zirvelerinde’ (DZ) Kürtler, petrol, İran, PKK konularında yapılan beyin fırtınalarını yazdı. HC’nin yazdıklarından devletin zirveleri” isimli aktör(ler)ün,AKP zirvesi olmadığını anlıyoruz. Çünkü RTE ile ilgili de düşünceleri var bu DZ’nin. Ortalıkta askeri vesayet filan kalmadığına göre, kim bu DZ, anlamak güç. Ama yine de -iyi saatlerde olsunlar- HC’ye düşüncelerini fısıldamış bir DZ var. Ne diyorlarmış? HC şöyle aktarıyor;
Üniter kalmakta direnen bir Türkiye küçülür, özerk ya da federatif bir Türkiye büyür mü? Küçülmek ne demek? Türkiye Kürtlerinin Irak Kürtleriyle kaderini birleştirmesi... Büyümek ne demek? Türkiyenin Irak Kürtleriyle, Suriye Kürtleriyle bir federasyon çatısı altında birleşmesi... Ama ya büyüyeyim derken karşında büyük Kürdistanı bulursan?.. Bu konular acaba değişik senaryolar halinde ‘devletin zirveleri’nde konuşuluyor mu? Konuşulduğunu söyleyenler var.” Demek ki, statükoyu korumak yerine, birilerinin de Irak, Suriye Kürtlerini de oyun alanına alarak özerklikle, federasyonla büyüme planları var. Bu DZ, (her kimlerse), tabii ki Irak petrolü uğruna bu özerklik oyununu kurguluyorlar, Kürtlerin kara kaşları, kara gözleri için değil herhalde… Şöyle yazıyor HC: Irakın neredeyse Suudi Arabistan kadar petrol zenginliği var. Bu açıdan Musul ve Kerkükün yanı sıra Kuzey Iraktaki ham petrol rezervlerinin de olağanüstü zengin olduğu ortaya çıktı. Devletin zirvelerinde bunun Türkiye açısından ne anlama geldiğinin çok iyi farkında olanlar var. Hiç kuşkusuz Irak Kürtleri de üstünde oturdukları bu zenginliğin kendileri için bir refah ve gelecek garantisi olduğunu iyi biliyorlar. Kısacası: Türkiye de, Irak Kürt yönetimi de, karşılıklı iyi ilişkilerin her iki tarafın da çıkarına olduğunun bilincindeler. Bu nedenle, devletin zirvelerinde esintiler öyle ki, Kuzey Iraktaki petrol zenginliği konusunda Türkiye -Amerika dahil- kimseye meydanı boş bırakmak niyetinde değil.
Örneğin, Turkcell’in sahibi Karamehmetlerin Genel Enerji ile, TÜPRAŞ’ın sahibi Koç Grubu’nun, İngiliz ve Amerikalılarla Kuzey Irak’ta petrol yatırımlarını ve/veya niyetlerini hatırlayarak meydanın kimseye bırakılmak istenmediği açık. Ama petrol bu… Meydanı boş bırakmamak kolay mı? Tereyağındaki kıl değil ki, çekip alasın... Evdeki hesaplar çarşıya uyar mı? Türkiye’deki DZ’nin, petrol uğruna Kürtlerle hemhal olma” niyetlerinin,Bağdat pekâlâ farkında ve Şii liderliği Türkiye’nin petrole sulanmasını,Ahlaksız teklif olarak görüyor. Kerkük’e yapılan son Davutoğlu ziyaretinin bir notaya nasıl sebebiyet verdiğini gördük. HC’nin DZ dediği, muhtemelen Türkiye burjuvazisinin hislerine tercüman olanlar, petrol odaklı bir Kürt siyaseti geliştiredursunlar, Irak Kürdistanı’nı Irak’tan koparmanın kolay olup olmadığını, bunun ne cehennemlere mal olacağını acaba hesaba katıyorlar mı?
(…..)
HC’nin DZ aktörlerinin, Petrol odaklı Kürt federalizmi projesi”, daha baştan, Irak Kürtlerinin (işbirlikçilerin değil, aklıselim olanlarının) oyundan uzak durmaları ile çuvallar. Bu ayak çökünce Suriye ve Türkiye Kürtlerine özerklik lolipopu, DZ’dekilere bir şey kazandırmayacağı gibi, sorun yaratır ve muhatabı PKK olan bu ayakta yol almak için de bir gayret gösterilmez. Irak’ta da, Türkiye’de, hatta Suriye ve İran’da da, Kürtler, ABD kuklası devletçik olmak yerine ya da Büyük Kürdistan gibi fantezilere kapılmak yerine, kendi ülkelerinin toprak bütünlüğü içinde, eşit yurttaşlar mücadelesi vermelidirler. Bunu bugün BDP eşbaşkanları da bilge Kürt siyasetçi Talabanide açıkça dile getirerek doğruya işaret ediyorlar.
Ama HC’nin DZ’si, bunu anlayacak durumda görünmüyor. Onun aklı petrolde… Petrol odaklı özerklik, federalizm senaryoları daha çok fısıldanacak HC’ye, anlaşılan…
Evet, 10 Ağustos 2012de bu köşede böyle yazmıştım. Yarın devam edeceğim

AKP rejiminin, Kürt sorununda birdenbire Barış havariliğine soyunmasını, RTE’nin 2014’ten itibaren başlayacak yerel seçim, Başkanlık ve nihayet genel seçim takvimine bağlayanlar çoğunlukta. Yandaş ve rehine medya, bu hamleyi Barış ikliminin tesisi gibi bir ulvi nedene dayandırma gayretinde. Oysa AKP, Kürt siyasetinin anadilinde eğitim, demokratik özerklik gibi taleplerini müzakere etmek üzere masaya oturmuyor. Öcalanla diyalog yolunu açması, görüşmelere izin vermesi, temel taleplere pozitif yaklaşım işareti mi? Hiç sanmıyorum.
AKP rejiminin Kürt meselesinde müzakereci yaklaşıma yönelmiş görünmesinin gerçek nedenlerini anlamak için, projektörleri Iraka çevirmek gerek. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Bağdat ile artan çatışması ve AKP rejiminin ‘petrol odaklı alt-emperyalist niyetleri, hem Irak ve Suriye’de, hem de Türkiye’de Kürtlerin durumunu gündeme taşımış bulunuyor.
31 milyon nüfuslu Irak, ham petrol rezervlerini elinde tutan petrol zengini ülkelerin 6’ncısı. Doğalgaz rezervlerinde de 13’üncü büyük ülke. Ama Irak bu kaynaklardan daha iyi yararlanmak için iç istikrarını tesis edebilmiş değil. Nüfusun yüzde 75-80’i Arap, yüzde 15’i Kürt. Üçte ikisi Şii. Yani İrana yakın Şii Arap hâkimiyeti var Irak’ta. Rusya ve Çin’e yanaştığı da gözleniyor. ABD sayesinde varlık bulan Sünni Kürt bölgesi yönetiminin, Arap Şii yönetimi ile çatışması bekleniyordu. Ülke bütünlüğüne hassas Kürt lider Talabaninin cumhurbaşkanlığı da önleyemedi bu karşı karşıya gelişi. Bağdat, Kürt yönetiminin adeta bağımsız devlet gibi davranmasından şikâyetçi. Petrol, bölgenin ana kaynağı. 112 milyar dolarlık milli gelirin yüzde 85i petrolden sağlanıyor ve devlet bütçesine giriyor. Irak’ta kişi başına gelir,Türkiyedekinin yüzde 40ı kadar ama gidilecek çok yol var. Petrol ihraç edip her şeyi neredeyse ithal ediyorlar. Türkiye, Irak ithalatında (44 milyar dolar) dörtte bir paya sahip.(*) Kürt yönetimi, Bağdat’a sormadan anlaşmalar yapmaya ve petrolden gelir almaya yeltenince, Bağdat’ın şimşeklerini üstüne çekti ve bir dizi ikazdan sonra Başbakan Maliki, Dicle Operasyonlar Komutanlığı kurarak Kürtleri terbiye etmeye girişti.

AKP rejimi, Ortadoğu’daki Şii eksene karşı tutumunu Irak’ta da koruyor ve Irak Kürtlerine hamiliğe soyundu. Irak petrolü, özellikle Türkiye burjuvazisinin ağzını sulandırıyor. Şimdiden Kürt yönetiminden alınmış izinler var ama Bağdat, bunları tanımama eğiliminde. Cari açığı enerji ithalatı büyüklüğünde olan Türkiye’de, AKP rejimi petrolün peşinde. Irak Kürtlerini Irak bütünlüğünden kopartmak, dahası Suriye Kürtlerini de Barzani KDP’si üstünden ayartarak federe unsur” olarak Türkiyeye eklemlemek ve petrolün tadını çıkarmak, ana senaryo. Bu, bir fantezi olmaktan çıkarılıp gerçekliğe dönüştürülmek isteniyor. Hem de ABDnin uyarılarına rağmen
Böyle, petrol odaklı’ bir Kürt federalizmi hedefiyle yola çıkılırken Kandil’deki askeri gücü ve Suriye Kürtleri üstündeki ideolojik hâkimiyeti ile PKK ne olacak? İşte, PKK’yi ve Türkiye’deki Kürt sorununu anımsama ve çözümeulaştırma işlemi, ancak bu çetin yumağı çözmeye kalkışınca AKP rejiminin aklına geliyor. Dolayısıyla çözüm için verebileceği tavizler, ancak bu alt-emperyal emellerine ulaşmasına yardımcı olduğu, o amaca ulaşmayı kolaylaştırdığı ölçüde olacak. Ne bir eksik, ne bir fazla…
AKP rejimi, Irak’ın petrolüne göz koyar ve bunun halli için PKK ile sulh olmayı (nasıl olacaksa!) göze alır da, bundan zarar görecek olanlar, gelişmelere seyirci kalır mı, yola taş koymaz mı? Paris cinayetlerine bu optikten bakmak, “kim, neden” sorularına daha doyurucu cevaplar vermeyi sağlayabilir.
Petrol-göz AKP rejiminin, arkasındaki çapulcu Türkiye burjuvazisinin asıl muradını hem PKK, hem de Irak ve Suriye Kürtleri bilmez mi? Elbette bilirler. Ama büyük bir pazarlık masasıdır etrafında toplanılan. Herkes eldeki kartların nasıl oynanacağını görmeden masaya oturmamazlık etmiyor, erkenden kalkmıyor. Bundan sonraki sahneleri çok daha büyük sürprizlere, hamlelere gebedir bu büyük oyunun.
(*) Irak ile ilgili sayısal bilgiler IMF ve Dünya Bankası veritabanından alınmıştır.

Hiç yorum yok: