22 Şub 2013

Rahmeti zahmete çevirenler veya şecere-i mel’ûne

Esa­sen Arap­ça olan rah­met ve zah­met ke­li­me­le­ri ara­sın­da es­rar­lı bir iliş­ki var: Rah­me­tin ilk har­fi olan Ra'ya bir nok­ta koy­du­ğu­nuz­da, Za'ya dö­nü­şü­yor ve kar­şı­nı­za zah­met ke­li­me­si çı­kı­yor. İşlem basit ama anlam farkı çok büyük!..

Zah­met, rah­me­te tam zıt nitelikler ifa­de eden bir söz­cük. Rahmet-zahmet ilişkisinin bir ben­zeri, Os­man­lı­cada­ki göz ve kör ke­li­me­le­rin­de var. Göz ke­li­me­sin­den bir nok­ta sildi­ği­niz­de kör ke­li­me­siy­le kar­şı­la­şı­yor­su­nuz. Ve şiirin büyük devi Fuzulî (ölm. 1556), bir nok­ta sil­mek­le gö­zü ‘kör’ eden kâtiplere bed­dua edi­yor. Tanrısal rahmeti insana zahmete çevirenlere ise tüm insanlık, hatta tüm varlıklar beddua ediyor.

Bir Kur'an te­ri­mi ola­rak rah­met,

Türk­çede­ki mer­ha­met, sev­gi ve şef­kat kav­ram­la­rı­nın tü­mü­nü ay­nı an­da içerir. İlk ve temel anlam, sevgidir. Zah­me­te ge­lin­ce o, rah­me­tin tam kar­şı­tı bir an­lam ta­şı­yor. Din­de rah­me­ti zah­me­te çe­vir­mek, el­bet­te­ ki bir nok­ta ilave­siy­le ol­ma­mak­ta­dır. Bu­nun için çok zor­lu bir ‘ta­sal­lut me­ka­niz­ma­sı’ iş­le­til­miş­tir. Bu me­ka­niz­ma­nın be­lir­gin ni­te­li­ği, Al­lah ve pey­gam­berlerin rah­me­ti­ne am­bar­go koy­mak­tır. Bu na­sıl olu­yor? Dini yozlaştırarak insana rahmet kurumu olmaktan çıkarıp siyasal rakiplere, hatta tüm insanlığa zahmet kurumuna dönüştürmekle oluyor. İslam’ı en taze döneminde yozlaştıran Arap-Emevî kodamanlarının yaptıkları işte budur. Dindeki tanrısal iradenin yerine insanın tutku ve çıkarlarını koydular. O çıkarlar, İslam’ın en muhteşem düşünürlerini, en büyük dahilerini yok etti. Hayatını ve eserini bağımsız bir kitapla (Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Âzam) incelediğimiz İmamı Âzam (ölm. 150/767) bunlardan sadece biridir.

Bugünün, siyaset dinciliği denen kahır ve fesat ideolojisinin derin psikolojisinde de bu saltanat iştahı vardır. İslam, siyaset dinciliği elinde rahmet dini olmaktan çıkıp zahmet ideolojisine dönüştü. Siyaset dinciliği, İslam’a musallat olan en zehirli virüstür. Bu virüs, İslam’ı çürüttü; şimdi de Cumhuriyet Türkiyesini çürütüyor.

Kur'an, bir rah­met ki­ta­bı­dır. Rahmetten nasipli olmayanlar; söylem, slogan ve iddiaları ne olursa olsun, rahmetin kitabından hayır göremezler. Ruhlarını sarmış olan riya illeti o hayrı görmelerini engelliyor. Söverek, bağırarak, Allah ile aldatarak, haçlı kodamanlarla işbirliği yaparak saltanat sahibi olabiliyorlar ama  irfan ve basiret sahibi olamıyorlar. Mutluluk ve rahmet taşıyıcı hiç olamıyorlar.

Kur'an'ın Rab­bi, Kur’an’ı, in­sa­na zor­luk ve prob­lem çı­kar­mak, şiddet ve terör sergilemek için in­dir­me­miş­tir. (Tâha suresi, 1-2)

ŞECERE-İ MEL’ÛNE ÇOCUKLARI

Rah­me­ti zah­me­te çe­vi­ren gaf­let ve­ ta­sal­lut, Al­lah için iş gör­dü­ğü­nü söy­ler ama yaptığının esası, Al­lah ye­ri­ne iş gör­me­ye kal­kan en­gi­zis­yon ze­ba­ni­li­ğidir. Zebani dinciliği, dünyayı İslam karşısında şiddet ve dehşete boğarak ayaklandırmıştır. Almanya’nın ünlü araştırma kurumlarından biri olan Allensbach’ın anketine göre, İslam kelimesinin neleri çağrıştırdığı sorusuna muhatap olanların % 93’ü İslam’ın baskı altındaki kadını, % 83’ü terörü çağrıştırdığını söylüyor. Ankete katılanların % 70’i İslam’ı tehlikeli bulduğunu bildiriyor.

Rahmet dinini rahmet üzere anlatmaya, ‘dini sosyetenin keyfine uydurmak’ diyen ‘şecere-i mel’ûne’ (İsra suresi 60. ayette geçen bu tabir lanetli soy ağacı demektir) çocukları az değildir. Şecere-i mel’ûne çocukları, kendilerinden başkasının secde etmesinden asla mutlu olmuyorlar. Onun içindir ki, daha çok insanın secde etmesine vesile olanları, ‘dini sosyetenin hesabına uydurmak’la itham ediyorlar.

Şecere-i mel’ûne çocukları bir yandan rahmeti zahmete çevirirken öte yandan, girdiğimiz yüzyılı ezilen Müslümanların kanıyla boyayan emperyalist kodamanların hizmetkârı gibi iş görüyorlar; onlara sığınıyor, onları koruyucu, öncü, emin dost ediniyorlar. Sonra da hiç utanıp arlanmadan, dinin gerçeğini anlatanları, ‘sosyetenin kurtarıcısı’ diye itham etme alçaklığına tenezzül ediyorlar.

Tarihin az rastladığı bir kahpeliktir bu! Şecere-i mel’ûnenin üreteceği temel ürün işte bu kahpeliktir!

Hiç yorum yok: