Esasen Arapça olan rahmet ve zahmet kelimeleri arasında esrarlı bir ilişki var: Rahmetin ilk harfi olan Ra'ya bir nokta koyduğunuzda, Za'ya dönüşüyor ve karşınıza zahmet kelimesi çıkıyor. İşlem basit ama anlam farkı çok büyük!..
Zahmet, rahmete tam zıt nitelikler ifade eden bir sözcük. Rahmet-zahmet ilişkisinin bir benzeri, Osmanlıcadaki göz ve kör kelimelerinde var. Göz kelimesinden bir nokta sildiğinizde kör kelimesiyle karşılaşıyorsunuz. Ve şiirin büyük devi Fuzulî (ölm. 1556), bir nokta silmekle gözü ‘kör’ eden kâtiplere beddua ediyor. Tanrısal rahmeti insana zahmete çevirenlere ise tüm insanlık, hatta tüm varlıklar beddua ediyor.
Bir Kur'an terimi olarak rahmet,
Türkçedeki merhamet, sevgi ve şefkat kavramlarının tümünü aynı anda içerir. İlk ve temel anlam, sevgidir. Zahmete gelince o, rahmetin tam karşıtı bir anlam taşıyor. Dinde rahmeti zahmete çevirmek, elbette ki bir nokta ilavesiyle olmamaktadır. Bunun için çok zorlu bir ‘tasallut mekanizması’ işletilmiştir. Bu mekanizmanın belirgin niteliği, Allah ve peygamberlerin rahmetine ambargo koymaktır. Bu nasıl oluyor? Dini yozlaştırarak insana rahmet kurumu olmaktan çıkarıp siyasal rakiplere, hatta tüm insanlığa zahmet kurumuna dönüştürmekle oluyor. İslam’ı en taze döneminde yozlaştıran Arap-Emevî kodamanlarının yaptıkları işte budur. Dindeki tanrısal iradenin yerine insanın tutku ve çıkarlarını koydular. O çıkarlar, İslam’ın en muhteşem düşünürlerini, en büyük dahilerini yok etti. Hayatını ve eserini bağımsız bir kitapla (Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Âzam) incelediğimiz İmamı Âzam (ölm. 150/767) bunlardan sadece biridir.
Bugünün, siyaset dinciliği denen kahır ve fesat ideolojisinin derin psikolojisinde de bu saltanat iştahı vardır. İslam, siyaset dinciliği elinde rahmet dini olmaktan çıkıp zahmet ideolojisine dönüştü. Siyaset dinciliği, İslam’a musallat olan en zehirli virüstür. Bu virüs, İslam’ı çürüttü; şimdi de Cumhuriyet Türkiyesini çürütüyor.
Kur'an, bir rahmet kitabıdır. Rahmetten nasipli olmayanlar; söylem, slogan ve iddiaları ne olursa olsun, rahmetin kitabından hayır göremezler. Ruhlarını sarmış olan riya illeti o hayrı görmelerini engelliyor. Söverek, bağırarak, Allah ile aldatarak, haçlı kodamanlarla işbirliği yaparak saltanat sahibi olabiliyorlar ama irfan ve basiret sahibi olamıyorlar. Mutluluk ve rahmet taşıyıcı hiç olamıyorlar.
Kur'an'ın Rabbi, Kur’an’ı, insana zorluk ve problem çıkarmak, şiddet ve terör sergilemek için indirmemiştir. (Tâha suresi, 1-2)
ŞECERE-İ MEL’ÛNE ÇOCUKLARI
Rahmeti zahmete çeviren gaflet ve tasallut, Allah için iş gördüğünü söyler ama yaptığının esası, Allah yerine iş görmeye kalkan engizisyon zebaniliğidir. Zebani dinciliği, dünyayı İslam karşısında şiddet ve dehşete boğarak ayaklandırmıştır. Almanya’nın ünlü araştırma kurumlarından biri olan Allensbach’ın anketine göre, İslam kelimesinin neleri çağrıştırdığı sorusuna muhatap olanların % 93’ü İslam’ın baskı altındaki kadını, % 83’ü terörü çağrıştırdığını söylüyor. Ankete katılanların % 70’i İslam’ı tehlikeli bulduğunu bildiriyor.
Rahmet dinini rahmet üzere anlatmaya, ‘dini sosyetenin keyfine uydurmak’ diyen ‘şecere-i mel’ûne’ (İsra suresi 60. ayette geçen bu tabir lanetli soy ağacı demektir) çocukları az değildir. Şecere-i mel’ûne çocukları, kendilerinden başkasının secde etmesinden asla mutlu olmuyorlar. Onun içindir ki, daha çok insanın secde etmesine vesile olanları, ‘dini sosyetenin hesabına uydurmak’la itham ediyorlar.
Şecere-i mel’ûne çocukları bir yandan rahmeti zahmete çevirirken öte yandan, girdiğimiz yüzyılı ezilen Müslümanların kanıyla boyayan emperyalist kodamanların hizmetkârı gibi iş görüyorlar; onlara sığınıyor, onları koruyucu, öncü, emin dost ediniyorlar. Sonra da hiç utanıp arlanmadan, dinin gerçeğini anlatanları, ‘sosyetenin kurtarıcısı’ diye itham etme alçaklığına tenezzül ediyorlar.
Tarihin az rastladığı bir kahpeliktir bu! Şecere-i mel’ûnenin üreteceği temel ürün işte bu kahpeliktir!
Zahmet, rahmete tam zıt nitelikler ifade eden bir sözcük. Rahmet-zahmet ilişkisinin bir benzeri, Osmanlıcadaki göz ve kör kelimelerinde var. Göz kelimesinden bir nokta sildiğinizde kör kelimesiyle karşılaşıyorsunuz. Ve şiirin büyük devi Fuzulî (ölm. 1556), bir nokta silmekle gözü ‘kör’ eden kâtiplere beddua ediyor. Tanrısal rahmeti insana zahmete çevirenlere ise tüm insanlık, hatta tüm varlıklar beddua ediyor.
Bir Kur'an terimi olarak rahmet,
Türkçedeki merhamet, sevgi ve şefkat kavramlarının tümünü aynı anda içerir. İlk ve temel anlam, sevgidir. Zahmete gelince o, rahmetin tam karşıtı bir anlam taşıyor. Dinde rahmeti zahmete çevirmek, elbette ki bir nokta ilavesiyle olmamaktadır. Bunun için çok zorlu bir ‘tasallut mekanizması’ işletilmiştir. Bu mekanizmanın belirgin niteliği, Allah ve peygamberlerin rahmetine ambargo koymaktır. Bu nasıl oluyor? Dini yozlaştırarak insana rahmet kurumu olmaktan çıkarıp siyasal rakiplere, hatta tüm insanlığa zahmet kurumuna dönüştürmekle oluyor. İslam’ı en taze döneminde yozlaştıran Arap-Emevî kodamanlarının yaptıkları işte budur. Dindeki tanrısal iradenin yerine insanın tutku ve çıkarlarını koydular. O çıkarlar, İslam’ın en muhteşem düşünürlerini, en büyük dahilerini yok etti. Hayatını ve eserini bağımsız bir kitapla (Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Âzam) incelediğimiz İmamı Âzam (ölm. 150/767) bunlardan sadece biridir.
Bugünün, siyaset dinciliği denen kahır ve fesat ideolojisinin derin psikolojisinde de bu saltanat iştahı vardır. İslam, siyaset dinciliği elinde rahmet dini olmaktan çıkıp zahmet ideolojisine dönüştü. Siyaset dinciliği, İslam’a musallat olan en zehirli virüstür. Bu virüs, İslam’ı çürüttü; şimdi de Cumhuriyet Türkiyesini çürütüyor.
Kur'an, bir rahmet kitabıdır. Rahmetten nasipli olmayanlar; söylem, slogan ve iddiaları ne olursa olsun, rahmetin kitabından hayır göremezler. Ruhlarını sarmış olan riya illeti o hayrı görmelerini engelliyor. Söverek, bağırarak, Allah ile aldatarak, haçlı kodamanlarla işbirliği yaparak saltanat sahibi olabiliyorlar ama irfan ve basiret sahibi olamıyorlar. Mutluluk ve rahmet taşıyıcı hiç olamıyorlar.
Kur'an'ın Rabbi, Kur’an’ı, insana zorluk ve problem çıkarmak, şiddet ve terör sergilemek için indirmemiştir. (Tâha suresi, 1-2)
ŞECERE-İ MEL’ÛNE ÇOCUKLARI
Rahmeti zahmete çeviren gaflet ve tasallut, Allah için iş gördüğünü söyler ama yaptığının esası, Allah yerine iş görmeye kalkan engizisyon zebaniliğidir. Zebani dinciliği, dünyayı İslam karşısında şiddet ve dehşete boğarak ayaklandırmıştır. Almanya’nın ünlü araştırma kurumlarından biri olan Allensbach’ın anketine göre, İslam kelimesinin neleri çağrıştırdığı sorusuna muhatap olanların % 93’ü İslam’ın baskı altındaki kadını, % 83’ü terörü çağrıştırdığını söylüyor. Ankete katılanların % 70’i İslam’ı tehlikeli bulduğunu bildiriyor.
Rahmet dinini rahmet üzere anlatmaya, ‘dini sosyetenin keyfine uydurmak’ diyen ‘şecere-i mel’ûne’ (İsra suresi 60. ayette geçen bu tabir lanetli soy ağacı demektir) çocukları az değildir. Şecere-i mel’ûne çocukları, kendilerinden başkasının secde etmesinden asla mutlu olmuyorlar. Onun içindir ki, daha çok insanın secde etmesine vesile olanları, ‘dini sosyetenin hesabına uydurmak’la itham ediyorlar.
Şecere-i mel’ûne çocukları bir yandan rahmeti zahmete çevirirken öte yandan, girdiğimiz yüzyılı ezilen Müslümanların kanıyla boyayan emperyalist kodamanların hizmetkârı gibi iş görüyorlar; onlara sığınıyor, onları koruyucu, öncü, emin dost ediniyorlar. Sonra da hiç utanıp arlanmadan, dinin gerçeğini anlatanları, ‘sosyetenin kurtarıcısı’ diye itham etme alçaklığına tenezzül ediyorlar.
Tarihin az rastladığı bir kahpeliktir bu! Şecere-i mel’ûnenin üreteceği temel ürün işte bu kahpeliktir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder