-Arap dünyasında İslamcılar arasında alttan alta ciddi bir çekişme yaşanıyor. Suudi Arabistan ve Dubai’de İhvan (Müslüman Kardeşler) mensupları 2 yıldır idamla yargılanıyor
- Suudi Arabistan, Mısır’daki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mursi’yi değil, Mübarek döneminin başbakanı Ahmet Şefik’i destekledi. Şefik, seçimden sonra Dubai’ye yerleşti
- Mısır’ın İhvancı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi mali yönden çok zor durumda. Maaşları ödemekte bile zorlanıyor. Suudi Arabistan Mısır’a tek kuruş yardım ve kredi vermedi
- Suudi Arabistan, Mısır’daki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mursi’yi değil, Mübarek döneminin başbakanı Ahmet Şefik’i destekledi. Şefik, seçimden sonra Dubai’ye yerleşti
- Mısır’ın İhvancı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi mali yönden çok zor durumda. Maaşları ödemekte bile zorlanıyor. Suudi Arabistan Mısır’a tek kuruş yardım ve kredi vermedi
Başka sıcak gelişmeler yüzünden pek üzerinde durulmuyor ama Arap dünyasında İslamcılar arasında alttan alta ciddi bir rekabet ve çekişme yaşanıyor. Çekişmenin merkezinde Suudi Arabistan ve İhvan (Müslüman Kardeşler) var. “Arap Baharı”yla birlikte hemen bütün Arap ülkelerinde İhvan örgütlerinin öne çıkması, özellikle de Mısır’da iktidarı devralmaları Suudi yönetiminde rahatsızlık yarattı. Suudi yönetimi rahatsızlığını örtmeye bile gerek duymuyor.
Suudi Arabistan yönetiminin Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin bin Ali’yi ülkeye kabul ettiği, Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesine de karşı çıkmış olduğu biliniyor. “Amerikancılar arası dayanışma” diye algılanmıştı bunlar.
Ancak, Suudi hanedanının red ve kabulleri, “dayanışma” ile sınırlı kalmadı. Temel bazı olguları sıralayalım.
Libya ile başladı
Libya’nın bombalanmasında küçücük Katar emirliği “lider Arap devleti” gibi baş rol oynarken, Suudiler geride durdular.
Daha da önemlisi, Mübarek’in düşmesiyle adım adım iktidara yürüyen İhvan’ın dış destekleri arasında, Suudi yönetimi hiçbir zaman yer almadı. Parlamento seçimlerinde kendisine yakın Selefi grupları öne çıkardı. Dört seçmenden birinin desteğini kazandı Selefiler.
Asıl şaşırtıcı destek tercihi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandı. Suudi Arabistan ve Mısır’da etkilediği çevreler, seçimi kazanan İhvan adayı Muhammed Mursi için değil, Mübarek’in son başbakanlarından Ahmet Şefik için çalıştılar. Parlamento seçimlerinde İslamcı oyların toplamı yüzde 70’i bulmasına rağmen, Mursi ancak 2 puan farkla kazanabildi bu yüzden.
Tarikatlar da karşı
Bu arada, Suud etkisinden bağımsız olarak, tarikatların önemli bir kısmının Cumhurbaşkanlığı seçiminde İhvan’a oy vermediğini de kaydedelim.
Suud yönetimi, İhvan karşıtlığı zincirine yeni halkalar eklemeyi sürdürdü. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Mursi, “boş bir hazine”, “yüksek borçlar”, “kapanmış bir turizm musluğu”, gündelik işleri bile çevirmeye yetmeyecek mütevazı bir “döviz rezervi” (kağıt üzerinde 35 milyar dolar) ile yüzyüze olduğunu gördü. Memur maaşlarını ödemek için bile dış kaynağa ihtiyacı vardı.
Olağan adreslerin kapısını çaldı. Herkes, Mursi’nin cumhurbaşkanı olarak ilk dış ziyaretini hangi ülkeye yapacağını merak ediyordu zaten. Riyad’a gitti. Yıllardır hayli yüksek seyreden petrol fiyatları nedeniyle birkaç milyar dolar Suudiler açısından hiç sorun olmaz diye düşündü Mursi. “Bakalım” demekle yetindi Suudi tarafı.
Figüran bile oldu
Nakit kaynak o kadar acildi ki, Arap dünyasına liderlik iddiasındaki Mısır’ın Cumhurbaşkanı, Ankara’da AKP kongresinde figüranlık yapmaya bile razı oldu. 1 milyar dolarlık kredi sözü almıştı AKP hükümetinden.
Mursi bu arada, Katar’dan toplam 5 milyar dolar, Avrupa Birliği’nden 5 milyar dolar kredi sözü aldı. 4.8 milyar dolar için de, IMF’nin kapısını çaldı çaresiz. IMF koşulları o kadar ağırdı ki, 2 ay içinde yapılacak parlamento seçimlerini bile riske atabilirdi.
Kahire’den Ankara’ya bir rica daha geldi, yaz döneminde ödenecek kredinin ikinci 500 milyon dolarlık dilimi hemen gönderilebilir miydi? İhvan yönetimi o kadar sıkışık yani. Buna rağmen Suudi yönetiminden “kuruş” gelmiş değil hala.
İdamla yargılanıyorlar
Bu arada, Suudi Arabistan’da ve Körfez emirliklerinden Dubai’de İhvan mensuplarının yargılamaları sürüyor. Hem de idamla. Suçlama klasik: Yıkıcılık.
Bu tabloda Körfez emirliklerinden Dubai’nin durumu daha da ilginç. Dubai, öteden beri İran’la yakın ekonomik ilişkileriyle biliniyor zaten. Hatta ambargolara karşı İran’ın “Hong Kong”u bile denilebilir.
Dikkatli okuyucular hatırlar. Türkiye, ABD bankacılık ambargosu yüzünden İran’dan aldığı petrol ve gazın parasını altın olarak ödemeye başlamış, ABD buna da kaşlarını kaldırınca, altın sevki için yeni bir güzergah bulmuştu: Dubai. Yani, Dubai İran’ın geleneksel ticaret ortağı. ABD’ye rağmen bu konumunu da sürdürüyor.
Dubai’nin Suriye politikası da komşusu Katar’dan çok farklı. Esad yönetimiyle ilişkilerini kesmedi.
Mısır’da, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mursi’nin rakibi Ahmet Şefik, şimdi bu emirlikte yaşıyor. Aynı şekilde, Mübarek’in son istihbarat şefi general Ömer Süleyman, ömrünün son dönemini bu ülkede geçirdi.
Ve son halka: Dubai de, Suudiler gibi, İhvan mensubu 50-60 kadar ismi idamla yargılıyor.
Dubai emirliği ile Suudi hanedanı arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu da ekleyelim.
Niye böyle?
İslamcı çevreler, öncelikle “hizip” ve “meşreb” farklılığı üzerinde duruyor. İhvan’ın yoluyla Suudilerin katı Selefi/Vahabiliği arasındaki farklılığa gönderme yapılıyor.
Ancak asıl neden, ABD’nin muhtemel iktidar tercihleriyle bağlantılı görülüyor. Buna göre Suudi hanedanı, ABD’nin bütün Arap dünyasında, İhvan meşrebinden partileri ve ekipleri iktidar yapmak istediğini düşünüyor. Elbette Batıcı liberallerin de iktidar koalisyonlarına dahil edilmek istendiği hesaplanıyor.
Suudiler, ABD’nin “değişim” projeleri içinde kendilerinin de olduğu algısı içinde yani. ABD’yi en azından frenlemek istedikleri söylenebilir... Gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder