Tanrı vesayet altına elbette alınamaz ama O'nu vesayet altına almaya yönelik davranışlar insan tarafından her zaman sergilenebilir ve sergilenmiştir. Bugünkü dünyanın sıkıntı sebeplerinin başında da insanın bu namert girişimi bulunmaktadır.
Tanrı’yı vesayet altına alma tutkusu, Tanrı’nın gönderdiği dini kendi hesaplarına uyduran din temsilcilerinin dünyasında barınabilmektedir. Tanrı’yı vesayet altına alma girişimi, Tanrı’nın yeryüzündeki iradesini saptırmakla başlıyor. Şirk (Allah'ın yetkilerini paylaştırma) illeti bu irade saptırmanın en tipik belirişidir.
Tanrı, iradesini bize üç yolla açıklamaktadır. Birincisi, Kur'an'da ‘sünnetullah’ ve ‘kader’ kelimeleriyle ifade edilen yaratılış ve tabiat kanunları; ikincisi, içsel peygamber diye anılan akıl, üçüncüsü ise peygamberler aracılığıyla bildirilen vahiydir. Tanrı, kendi iradesindeki iyilik ve mutluluktan gereğince yararlanmayı aklın işletilmesine bağlamıştır.
Ve Tanrı, aklı tabiata da dine de komutan yapmıştır. Akıl işletilmez ise ne dinden hayır gelir ne de tabiattan. Aklı işletmeyenlerin üstüne yağacak olan, sadece pisliktir. (Yunus, 100)
İslam’ın anlamı olan Allah'a teslimiyet iki anlam içermektedir: Yaratılış ve tabiat kanunlarına ters düşmemek, dinin getirdiği mutluluk öğretisine uygun yaşamak. Bu ikisinin yerine insanın inadı veya keyfi geçtiğinde ise Allah'ın iradesi saptırılmış olmaktadır. Bu saptırmanın dinler tarihindeki suçluları daima dini temsil ettiğini söyleyenler olmuştur. Bunun içindir ki, dinin en büyük belası ve problemi, din temsilcileridir. Ve bunun içindir ki son dinin ana kaynağı Kur’an; din sınıfına, din kisvesine, resmî mabede yer vermemiştir. Çünkü bunlara yer vermek, insanı ‘tanrısal irade gaspçıları’nın keyfine teslim etmek olur. Allah'a teslimiyetin yerini Allah'ı vesayet altına alma girişimi geçince, insanın iyilik ve mutluluğunu sağlayacak olan din, insanın mutluluk ve aydınlık yolunu tıkayan bir belaya dönüşür.
İSLAM’IN ANLAMI VE ŞEYTAN EVLİYASI
Tanrı’nın yeryüzüne İslam adı altında gönderdiği mesajın son ve mükemmel şekli olan Kur'an'la kucaklaşmak, birtakım aracı kurum ve kişilerin onayına bağlı bulunuyorsa Allah vesayet altına alınıyor demektir. Bunun Kur’an dilindeki adı şirktir. Şunu da belirtelim:
İslam dünyasında bugün bağımsız birer din gibi algılanan mezheplerin ve tarikatların hemen tümü birer vesayet kurumu gibi işletilmektedir.
İslam dünyası, Kur'an'da tecelli eden tanrısal iradeyi hayatına yön verir hale getiremiyor. Çünkü İslam dünyasına yaşatılan din, tanrısal iradenin ürünü olan din değildir. Müslümanla-ra yaşatılan din, Tanrı’yı vesayet altına alan din temsilcilerinin oluşturdukları tabular yığını-dır. Kur’an, Allah’ı vesayet altına almak isteyen zihniyetlerin temsilcilerine ‘şeytan evliyası’ demektedir.
BU KİTAP OKUNMADAN OLMAZ!
Allah’a imanı ve dindarlığı kendilerine bir biçimde komisyon verilmesine bağlayan ‘şeytan evliyası’ için bir şeyin Kur'an'da olması veya olmaması önemli sayılmamaktadır. Önemli olan, Tanrı’yı vesayet altına alan aracı kurum ve kişilerin ne söyledikleridir. Şeytan evliyasına göre, Allah'ın buyruklarından yararlanmak, Allah üzerinde vesayet hakkı kullanan kişi ve kurumların imzasına bağlı bulunuyor. Şeytan evliyasına göre, "Bu konuda Kur'an ne diyor?" sorusu, sakıncalı ve tehlikeli bir sorudur. "Bu konuda ecdadımız, ulemamız, efendilerimiz, mollalarımız, falan risale, filan rivayet ne diyor?" diye soracaksınız.
Tanrı’yı vesayet altına alma kahpeliğinin ürünü olan ‘şirk’, kitlelere, bizim yeni yayınlanan kitabımız ‘Din Maskeli Allah Düşmanlığı: ŞİRK’ adlı eserimizde Kur’an’ın verileri istika-metinde ilk kez anlatılıyor. Gerçeği arayanların vicdanlarına iletmeyi bir görev sayıyorum.
Tanrı’yı vesayet altına alma tutkusu, Tanrı’nın gönderdiği dini kendi hesaplarına uyduran din temsilcilerinin dünyasında barınabilmektedir. Tanrı’yı vesayet altına alma girişimi, Tanrı’nın yeryüzündeki iradesini saptırmakla başlıyor. Şirk (Allah'ın yetkilerini paylaştırma) illeti bu irade saptırmanın en tipik belirişidir.
Tanrı, iradesini bize üç yolla açıklamaktadır. Birincisi, Kur'an'da ‘sünnetullah’ ve ‘kader’ kelimeleriyle ifade edilen yaratılış ve tabiat kanunları; ikincisi, içsel peygamber diye anılan akıl, üçüncüsü ise peygamberler aracılığıyla bildirilen vahiydir. Tanrı, kendi iradesindeki iyilik ve mutluluktan gereğince yararlanmayı aklın işletilmesine bağlamıştır.
Ve Tanrı, aklı tabiata da dine de komutan yapmıştır. Akıl işletilmez ise ne dinden hayır gelir ne de tabiattan. Aklı işletmeyenlerin üstüne yağacak olan, sadece pisliktir. (Yunus, 100)
İslam’ın anlamı olan Allah'a teslimiyet iki anlam içermektedir: Yaratılış ve tabiat kanunlarına ters düşmemek, dinin getirdiği mutluluk öğretisine uygun yaşamak. Bu ikisinin yerine insanın inadı veya keyfi geçtiğinde ise Allah'ın iradesi saptırılmış olmaktadır. Bu saptırmanın dinler tarihindeki suçluları daima dini temsil ettiğini söyleyenler olmuştur. Bunun içindir ki, dinin en büyük belası ve problemi, din temsilcileridir. Ve bunun içindir ki son dinin ana kaynağı Kur’an; din sınıfına, din kisvesine, resmî mabede yer vermemiştir. Çünkü bunlara yer vermek, insanı ‘tanrısal irade gaspçıları’nın keyfine teslim etmek olur. Allah'a teslimiyetin yerini Allah'ı vesayet altına alma girişimi geçince, insanın iyilik ve mutluluğunu sağlayacak olan din, insanın mutluluk ve aydınlık yolunu tıkayan bir belaya dönüşür.
İSLAM’IN ANLAMI VE ŞEYTAN EVLİYASI
Tanrı’nın yeryüzüne İslam adı altında gönderdiği mesajın son ve mükemmel şekli olan Kur'an'la kucaklaşmak, birtakım aracı kurum ve kişilerin onayına bağlı bulunuyorsa Allah vesayet altına alınıyor demektir. Bunun Kur’an dilindeki adı şirktir. Şunu da belirtelim:
İslam dünyasında bugün bağımsız birer din gibi algılanan mezheplerin ve tarikatların hemen tümü birer vesayet kurumu gibi işletilmektedir.
İslam dünyası, Kur'an'da tecelli eden tanrısal iradeyi hayatına yön verir hale getiremiyor. Çünkü İslam dünyasına yaşatılan din, tanrısal iradenin ürünü olan din değildir. Müslümanla-ra yaşatılan din, Tanrı’yı vesayet altına alan din temsilcilerinin oluşturdukları tabular yığını-dır. Kur’an, Allah’ı vesayet altına almak isteyen zihniyetlerin temsilcilerine ‘şeytan evliyası’ demektedir.
BU KİTAP OKUNMADAN OLMAZ!
Allah’a imanı ve dindarlığı kendilerine bir biçimde komisyon verilmesine bağlayan ‘şeytan evliyası’ için bir şeyin Kur'an'da olması veya olmaması önemli sayılmamaktadır. Önemli olan, Tanrı’yı vesayet altına alan aracı kurum ve kişilerin ne söyledikleridir. Şeytan evliyasına göre, Allah'ın buyruklarından yararlanmak, Allah üzerinde vesayet hakkı kullanan kişi ve kurumların imzasına bağlı bulunuyor. Şeytan evliyasına göre, "Bu konuda Kur'an ne diyor?" sorusu, sakıncalı ve tehlikeli bir sorudur. "Bu konuda ecdadımız, ulemamız, efendilerimiz, mollalarımız, falan risale, filan rivayet ne diyor?" diye soracaksınız.
Tanrı’yı vesayet altına alma kahpeliğinin ürünü olan ‘şirk’, kitlelere, bizim yeni yayınlanan kitabımız ‘Din Maskeli Allah Düşmanlığı: ŞİRK’ adlı eserimizde Kur’an’ın verileri istika-metinde ilk kez anlatılıyor. Gerçeği arayanların vicdanlarına iletmeyi bir görev sayıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder