Bir kez daha ortaya çıkmıştır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İmralı sürecinin üçüncü ortağıdır. Ve İmralı süreci, bir anayasa sürecidir, bir karşıdevrim ortaklığıdır.
Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan, bu süreçte hiç yalnız kalmadılar, hep yanlarında Kemal Kılıçdaroğlu’nu da buldular. Oslo görüşmelerinin açığa çıktığı günlerde de bu üçlü ortaklığa tanık olmuştuk.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap İmralı Tutanakları açığa çıkınca, Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun görüşünü açıkladı. “CHP’nin vatandaşlık tanımı, Öcalan’ınkine uyuyor” dedi (Gazeteler, 1 Mart 2013).
Nihat Matkap, kendi kişisel görüşünü dile getirmiyor, “CHP’nin vatandaşlık tanımı” diyerek, partinin adını veriyor.
CHP’nin mi yoksa Genel Başkanın tanımı mı, o CHP’lilerin belirleyeceği bir konudur.
Ancak yalnız Nihat Matkap değil, Kemal Kılıçdaroğlu da, aynı gün İmralı Tutanakları konusunda Almanlara CHP’nin görüşünü açıkladı, “Biz negatif bakmıyoruz” dedi (Milliyet, 1 Mart 2013).
Aydınlık, bu haberi görmedi, ama Milliyet sayfa başlığı yaptı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’ın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun görüşünü açıkladığını basının gerçekçi kıdemlileri de görüyorlar. Örneğin Melih Aşık, Cüneyt Arcayürek ve Sabahattin Önkibar, Kılıçdaroğlu’nun vatandaşlık tanımında Tayyip Erdoğan ile aynı cephede yer aldığını yazıyorlar.
CHP’de İmralı ortaklığına itiraz yok
Zaten CHP içinden bir itiraz gelmiyor. Onur Öymen’in kişilikli duruşu CHP’yi kurtarmıyor. Çünkü Partiyi temsil etmiyor, ama milletin cephesinde ısrarlı bir mücadele yürütüyor.
Muharrem İnce’nin sözcülüğünde 20 kadar CHP milletvekilinin basın toplantısı çıkışları ise, görüntüyü dahi kurtaramamıştır.
Türkiye’nin bugün içine girdiği süreçte, Cumhuriyeti ve vatanı koruma sorumluluğu ile milletvekili koltuğunu koruma gayreti artık bir arada yürütülemiyor.
Kurnaz ortak
Kılıçdaroğlu, İmralı sürecinin kurnaz ortağıdır.
Vatandaşlık tanımında, Tayyip Erdoğan ve Öcalan ile birliktedir. Türk Milletini Anayasanın Başlangıç bölümüne sürgüne yollamak gibi bir çözüm bulmuştur.
Anayasaların başlangıç bölümlerinin masal faslı olduğunu daha önce yazdık. Ninelerimiz, beşik sallarken, “Bir varmış, bir yokmuş” diye Türk Milletini anlatacak, Kılıçdaroğlu’nun millete vaat ettiği budur.
Millet, bu parlak çözümlere kanar mı?
Kılıçdaroğlu ve ekibinin böyle bir beklenti içine girmeleri, gerçekçi bir tutum değildir.
Yeni “muhalefet” senaryosu
Şu anda Kılıçdaroğlu’nun AKP ve BDP ile Anayasa ortaklığını perdelemek için yeni bir muhalefet senaryosunu sahneye koyduğu görülüyor.
Kılıçdaroğlu ve ekibi, vatandaşlık konusunda, AKP ve BDP’nin koluna girerken, Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık rejimi söylemine karşı sert bir muhalefet sergiliyor.
Göreceksiniz, Tayyip Erdoğan Başkanlık rejiminden vazgeçecek. Bunun işaretleri şimdiden görülüyor. TÜSİAD mafyasından Fethullah cemaatine, Cemil Çiçek ve Abdullah Gül’den Yeni Şafak yazarlarına kadar AKP’nin çok önemli dayanakları, Başkanlık rejimine karşı.
Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık önerisi, CHP’yi İmralı ittifakına katmak için piyasaya sürülmüş gibi duruyor. Başlangıçta öyle olmasa bile, bugün o hale geldi.
Tayyip Erdoğan İmralı sürecinin kritik anında, “demokrasi icabı” Başkanlık rejiminden vazgeçecek ve Üçüncü Ortak’ın Anayasa sürecine muhalefetinin bir anlamı kalmayacak ve Türk Milletine karşı kutsal ittifak aleniyet kazanacaktır.
Savaş Türk Milleti cephesinde
İşçi Partisi, başından beri uyarıyor:
Bu savaş, öncelikle Türk Milleti savaşıdır. Savaşın esas cephesi, Kemalist Devrimle kurduğumuz Cumhuriyettir, kazandığımız vatandır, oluşturduğumuz millettir.
Cumhuriyet, vatan ve millet gittikten sonra, ne meclis kalır, ne hükümet kalır!
Türkiye’nin temelindeki DEVRİM yıkılıyor.
ABD’nin Eşsultanlığı kuruluyor.
Bu “Eşsultanlık” deyişi Aydınlık yazarı Filiz Cemsu’nun zekâsının ürünü, hemen benimsedim.
Yığınağı Kemalist Devrim cephesine kurmak durumundayız.
Kemalist Devrim cephesi, Cumhuriyet-Vatan-Millet cephesidir.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Öcalan-Kılıçdaroğlu ortaklığının vatandaşlık formülü ilan edildi. Taha Akyol gibi AKP’nin görüşlerini yansıtan yazarlar, Abdullah Öcalan ve Nihat Matkap aynı çözümde buluştular. Özü şöyle: Türk Milleti olacak, ama vatandaş Türk olmayacak!
Milleti olmayan vatandaş olur mu?
Soruyoruz Anayasa hukukçularına ve herkese: Milleti olmayan vatandaş olur mu?
Vatandaşlık, niteliksiz bir kalabalığın içinde bulunmak mıdır?
Vatandaşlık bağı, siyasaldır ve devletin uyruğu olmaktır.
Ve devletin insan unsuru da, çağımızda bütün iklimlerde, millettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder