13 Mar 2013

Öcalan'ın MİT'le ne ilişkisi var


Öcalan ile MİT arasındaki ilişki yıllardır konuşulur... 
Kimileri onu kesin bir dille 'MİT mensubu' ilan eder, kimileri ise biraz daha dikkatli davranarak, bunun bir olasılık olduğunu belirtir... 
'Hayır, kesinlikle MİT'ten değildir!' diyenler de vardır elbette ama bunların sayısı herhalde pek fazla değildir. 
Son zamanlarda MİT'le Öcalan arasında ortaya çıkan 'kuzu sarması' dostluk, bu eski konuyu yeniden gündeme getirdi. 
MİT-İmralı trafiğinin yorumunu yapmaya çalışanlar, Öcalan'ın eskiden MİT'le çalışmış olabileceği savlarıyla yeniden ilgilenir oldular. 
Öcalan hakkında (dünden bugüne) öne sürülen "MİT'le çalışıyor" iddialarının hangi gözlem, kanıt ya da öngörülere dayandığı anlatılmak istenirse, karşımıza çok renkli tablolar çıkar. 
Bu iddiaları şöyle özetlemek mümkündür: 
Sav1- Devlet, PKK'nın kurulması (1978) ve gelişmesi aşamasında MİT aracılığı ile Öcalan'a destek vermiştir. Çünkü eğer bu destek verilmezse denetim dışı başka bir örgütün kurulmasından korkuluyordu. Yani devleti o tarihlerde yönetenler PKK'yı Öcalan'ın kurmasına hoşgörüyle bakarak (belki de teşvik ederek), kurulan örgütün Öcalan yoluyla denetlenebileceğini düşünmüşlerdir. 
Ancak PKK kurulduktan sonra devlet PKK üzerindeki denetimini sürdüremedi. PKK, Abdullah Öcalan önderliğinde bir otonomi kazandı ve bugünlere gelindi. Yani Öcalan bir süre sonra devlete verdiği sözde durmayarak MİT'ten gelen talimatlara uymadı. 
Denetim dışına çıkan ve katliamları artıran PKK bu kez başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin iştahını kabarttı. Onlar PKK'ya sahip çıktılar. 
Sav 2- 1980 sonrasında devletin (MİT'le ilişkisini koparma yolunda olan) Öcalan'ı yakalaması veya etkisiz hale getirmesi işten bile değildi. Ancak ortaya ABD'nin menfaatleri çıkınca iş değişti. Özellikle de 1990'larda ABD, Ortadoğu ve İran üzerinde oynamaya karar
verdiği oyunda Türkiye'nin çok güçlü olmasını bir tehlike olarak görmeye başladı. Elbette elindeki en önemli silah, PKK'yı Türkiye'ye karşı kullanmaktı.
ABD'nin sahip çıkması ve verdiği lojistik destek, PKK ve Öcalan'ı daha da cesaretlendirdi. 80'lerin sonunda ABD desteğiyle büyük bir özgüven kazanan örgüt kanlı eylemlerini sürdürerek otuz binin üzerinde insanımızı öldürdü.
(1990'ların ortalarında ABD uçaklarının PKK'lılara havadan yardım malzemesi atması bunun en açık kanıtıdır.)
Sav 3- Öcalan'ın MİT ajanı olduğu konusunda kesin kanıt yoksa da, (Böyle bir kanıt bulunamaz çünkü MİT, ajanları hakkında bilgi vermez) Öcalan'ın bir zamanlar eşi olan Kesire Yıldırım'ın babasının MİT mensubu olması önemli bir bilgidir. Çünkü MİT işi gereği herkesten yararlanır. Elinde böyle bir olanak varken Öcalan'dan da yararlanmayacağı düşünülemez.
PKK'nın kuruluş aşamasında, Öcalan'ın MİT'çi kayınpederinin etkisi olmadığını söylemek herhalde mümkün değildir.
Sav 4- PKK'yı kurmadan önce Öcalan, o zaman etkin bir kuruluş olan Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) içinde çalışmıştır. DDKO o zaman tabelası olan masum bir 'sol örgüt' görüntüsü içindeydi. Bu örgüte destek veren birçok genç, Öcalan gibi bölücülerin orada örgütlenip palazlandığının farkına bile varmamışlardı. Oysa PKK öncesi 'Bölücü' hareketin yuvalandığı önemli bir çatıydı DDKO.
Öcalan illegal bir örgüt olan THKP-C içine de girerek, daha sonra kuracağı PKK için alt yapı oluşumunda destek almıştır.
Öcalan, bütün bunları yaparken herhalde MİT'in kontrolü dışında kalmamış, kalamamıştır.
Diyarbakır'da ve İstanbul'da kadastro memurluğu yapacaksın...
İki ayrı üniversiteye (İstanbul Hukuk ve Ankara Siyasal Bilgiler) kayıt yaptıracaksın...
DDKO ve THKP-C gibi devletin bütünlüğünü tehdit eden örgütlerin içinde faaliyet göstererek eylemlere katılacaksın...
Ve üstelik bir MİT görevlisinin kızıyla evli olacaksın...
Ve sen istediğin gibi gezip dolaşacaksın, bu mümkün müdür?
Daha o dönemde üniversite öğrencilerini adam adama markaj yöntemiyle izleyen MİT'in, böyle bir kişiye fazla dokunmaması ve PKK'nın kuruluşuna giden yolu açması, bu nasıl yorumlanabilir?
Gelin de bu kişinin MİT tarafından izlenmediğini (ya da onun koruması altında olmadığını) iddia edin! Kim inanır?

Ben de, Öcalan'ın 1970'lerde özel bir koruma altında olduğu konusunda kuşkularımı artıran bir olay yaşamıştım.
Sanıyorum 1970 veya 1971 yıllarıydı. Ben Ankara'da Askeri Tıbbiye'de öğrenciydim. O zaman solcu öğrenciler arasında Öcalan'ın adından söz edilmeye başlanmıştı.
Askeri Tıbbiyeli öğrencilerin kaldığı yurt öyle kolay girilebilen bir bina değildi. Her tarafında askerler nöbet tutardı. Üstelik bu yurttaki en küçük bir olay hemen yukarıya yansır ve askeri savcının soruşturma için yurda gelmesine yol açardı. (Örneğin o sıralarda askeri tıbbiyedeki bir yemek boykotuna katılmış ve Askeri Savcı ünlü(!) Baki Tuğ'un karşısında ter dökmüştük.)
İşte o Askeri Tıbbiye dediğimiz yurt binasına Abdullah Öcalan'ın girip çıktığını anımsıyorum. Geceleri koğuşlarımıza gelerek yatan parkalı ve postallı kişinin Öcalan olduğunu biliyorduk.
Kapıdan sinek uçurtulmayan bir askeri yurt binasına onun nasıl girebildiğini kendimize sorarken, babası MİT'te olan bir arkadaşımız, Öcalan'ın MİT ile ilişkisinin bulunduğunu bize söylemişti.
Askeri bir yurt binasına girmesine MİT'in uyarısı ile yönetim mi göz yummuştu... 
Yoksa sol örgütler içindeki arkadaşlarımız mı onu o binaya kaçak olarak sokmuşlardı, hiç bilemedik... 

Öcalan'ın MİT'le ilişkisinin neden bu kadar önemsendiğini düşünenler olabilir. 
Önemlidir. Çünkü eğer Öcalan ve PKK gerçekten de başlangıçta özel bir himaye görmüşlerse; 
1-  O zaman devleti yönetmekte olanlar Öcalan'ın önünü açarak büyük bir yanlış yapmış, kurulmasına göz yumdukları -bugün 35 yaşında olan- PKK'nın, 35 bin yurttaşımızın kanını içen bir canavara dönebileceğini öngörememişlerdir. 
2-  Öcalan'ın şizofrenik ruh durumunun, PKK'yı yönetme biçimine de yansıyabileceğini... 
Başlangıçta MİT ile uyumlu çalışmasının aldatıcı olduğunu ve bunun kolaylıkla devlet düşmanlığına dönebileceğini... 
Böyle dengesiz insanların 'büyük önder' olma tutkusuyla çok kan dökebileceğini düşünmemişlerdir. 
3-  Geçmişte yapılan bu büyük yanlış ne yazık ki, bugün Türkiye'yi yönetmekte olanlara da ders olmamıştır. 
 Çünkü bugün AKP yönetimi, PKK'yı kan içen canavara çeviren Öcalan'a sarılmış, ondan yardım beklemektedir. 
1978'lerde, MİT'in kontrolü altında olur diye, PKK'yı kurmasına göz yumulan Öcalan'a şimdi de-yine MİT eliyle- PKK'yı tasfiye etsin diye umut bağlayan bir yönetim vardır. 

Öcalan'ın tek istediği şey artık iddia ettiği gibi Kürt halkının kazanımları değil, kendi özgürlüğüdür. 
Dağda kurulmuş olan PKK Holdinginin İmralı'dan yönetildiğini sanarak Öcalan'la pazarlığa girmek AKP'nin büyük yanılgısıdır. Bu holdingin dağdaki, kentlerdeki ve yurtdışındaki yöneticileri egemenlik alanlarını Öcalan'ın vereceği sözlerle terk etmezler. 
Silah, uyuşturucu ve akaryakıt kaçakçılığı yanısıra yurt içi ve yurt dışından zorla toplanan paralar çok bacaklı bir büyük çıkar şebekesi yaratmış durumdadır. Bu şebekenin çökmesi, ne PKK'nın dağ ve ova kadrosu tarafından istenir, ne de onlardan beslenen yan örgütler tarafından... 
Elbette bir de Öcalan'ın PKK içinde ihanetle suçlandığına dair söylentiler vardır. Şizofrenik ruh yapısına, kendi kişisel oportünizmini ekleyen tutuklu bir kişinin gücüne ne kadar güvenilebilir, bunu herhalde en iyi AKP bilir! 
Böyle bir örgütü hala kontrol altında tuttuğunu sanarak, Öcalan'la pazarlığa girmek iyi bir alış veriş olmayacaktır. 
Aslında AKP de bunu bilmektedir. 
Zaten Öcalan +AKP birlikteliğinin amacı PKK'yı bitirmek değildir. 
Öcalan'ın amacı; AKP'nin çıkarına hizmet ederek serbest kalmanın bir yolunu bulmak... 
AKP'nin amacı ise; Gücü azalmış olsa da Öcalan'dan yararlanarak seçim öncesi bir sessizliğin sağlanması ve bu yolla oylarının artmasıdır... 
Sonrası ise 'tufan'... 

Hiç yorum yok: