Ramazan ayı gelince aklıma hep bu çöl kurbağaları
gelir. Bütün yıl ortalıkta görmediğimiz
din adamları Ramazan gelince kanal kanal dolaşıp telaşlı kurbağalar gibi
"dini" anlatıp dururlar.
İftara ve sahura birer saat kala TV kanalları hep birden, ney sesleri ve minareler ardından batan güneş
görüntüleriyle yayın yapmaya başlarlar.
Sanki bütün yıl boyunca her türlü pislik o ekranlardan akmamış gibi, imana gelir sistemin yalakaları.
Ey mevsimlik pamuk işçileri gibi çalışmak için Ramazanı
bekleyen ulema!
Allaha şükürler olsun ki,
Allah sizlerin anlattığınızdan daha yakın insanlara.
O’nun yarattıklarını ne kadar sevdiğinden söz
edersiniz. Ancak o en sevdiğine
zulmedenlerden ve onlar hakkında verdiği hükümden bahsetmezsiniz.
Ellerini ovuşturup,
"bu yıl nereye yardım furyası başlatsak" diye kıvrananları
görmez, görseniz de bir şey yapmazsınız.
Yardımın en yakından,
kapı komşusundan, akrabadan, mahalleden başlaması gerektiğini bilir, ama siz konuşurken ekranın altından akan
hesap numaralarına isyan etmezsiniz.
Bir çalışana, daha
fazlasını verebilecekken Asgari ücret vermenin,
günümüz şartlarında zulüm olduğundan bahsedeninizi duymadım mesela.
Toprak altında geçirdiğiniz aylar boyunca, memlekette yaşanan zulüm, kayırma,
adaletsizliklerden bi-habermişçesine menkıbeler anlatırsınız insanlara.
Ben hatırlatayım,
Siz toprak altındayken,
asgari ücretliye "800 TL ile yaşa" dendi bu ülkede.
Siz toprak altındayken,
"Allahuekber" diyerek ciğer yiyip, insanları diri diri ateşe atan bir kısım
"kardeşimiz", düne kadar
"kardeş" dediğimiz diğer bir kısım insanla savaştı. Efendinin emriyle doksan bin kişi
katledildi. On binlerce "Müslümanım"
diyen insan, birbirini öldürdü.
Siz toprak altındayken,
ülkemizde onlarca kadın cehalet ve bencillik yüzünden katledildi, çocuklar tecavüze uğradı, sınav soruları "Allah rızası" için
çalındı bu memlekette.
Siz toprak altındayken,
firavunların imreneceği otel ve rezidansların, besmeleyle açılışları yapıldı. Bunlardan birine karşı çıkanlar "kâfir"
ilan edildiler, dövüldüler, yerlerde sürüklendiler. Kapitalizmin tapınakları olan Rezidans ve
AVM’lerin yapılmasına karşı gelenler,
sanki Allah’a karşı gelmiyorlarmışçasına ezildiler.
Hatırlarsınız. Hani
geçen yıl Arakan’a toplanan milyarlar vardı ya,
Arakan’a derman olmadı mesela.
Hala açlık, hala sefalet diz
boyu. Oysa toplanan paralar kişi başına
elden dağıtılsa obez olurdu zavallılar.
Nedense bir türlü karınları doymuyor bu açların. Oburlar sanırım.
Diyanetimiz, çok
güzel bir uygulama ile bu Ramazan için "helal lokmayı” slogan yaptı. Camilerdeki yardım çılgınlığından habersizler
sanırım. Bazı camilerde her teravih
toplanan paralar hangi ceplerde helalleniyor acaba?
Fakire direk verilmesi gereken zekât kimlerin avuçlarını
kaşındırıyor gene.
Gelin, bir değişiklik
yapın.
Bu Ramazan parayı Tanrılaştıran kapitalizme savaş açın
mesela.
Peygamberin saçını sakalını bırakın, ahlakından bahsedin. "İlle de kul olacaksanız -ki olmadan
duramazsınız- sadece Allaha kul olun.
Zira Allah her yerde ve her şeydedir.
Kimse onu tekeline alamaz, sakın
ola onun adına birilerine kul olmayın" mesajını anlatın. "Allaha kul olmak, bize kul olmaktır" diyen
Allahsızlarla, siz Allah adına savaşın.
Dini sadece namaz,
oruç gibi ritüellerden ibaretmiş gibi gösterip, onun ruhu olan zulme başkaldırı, mazlumun yanında olma, sahip olduğu her şeyi karşılık beklemeksizin
paylaşmak gibi erdemlerini gizlemeden,
iyilik adına yapılan her işin ibadet olduğunu anlatın mesela.
Ama iyilik, Tanrı
brokerlerinin ekmeğine yağ sürmediği müddetçe iyilik sayılmaz değil mi?
Siz toprak altındakiler!
Bir yıl boyunca sizi adam yerine koymayan, hiçbir konuda fikirlerinize ehemmiyet
vermeyen, sizleri mevsimlik amele olarak
gören kapitalistlere karşı hakkı haykıracaksanız, hodri meydan!
Çıktığınız kanallardan tek bir şey isteyin. Reklam koymasınlar. Siz Resulullahı anlatırken, ekranın orasında burasında cızırdayan sucuk, tüten pide reklamları olmasın. Arada sizi susturup dakikalarca yoksullarla
dalga geçercesine deccal sofralarını göstermesinler. Bu reklamlar yüzünden kaç zavallı çocuğun
yutkunduğunu biliyor musunuz? Kaç yoksul
hamilenin aş erdiğini?
Vaaz vereceğiniz selatîn camilerinde para toplamayın mesela.
Ama yapamazsınız. Bu
söylediklerimi yapa bilmeniz için sizden Muhammed’in kokusu geliyor
olmalı. Ebu Zer ile Hüseyin ile
hukukunuz olmalı. Önünüze atılan
kırıntıları Allah’ın hukukuna tercih etmeyen omurganız olmalı. Para ile Allah arasında tercih yapmak zorunda
kaldığınızda, tekbir alır gibi dünya ve
içerisindeki her şeyi Hak namına elinizin tersiyle reddetmeniz gerekir bunu
yapa bilmeniz için. Zaten bu karakterde
olanlar, ne kanallarda ne camilerde vaaz
ettirilmezler.
Ey oruç tutup teravihle Allah’ı razı etmeye çalışan
Müslümanlar!
Sofralarınız, ter
kokan yoksula açık değilse, kendi "kast’ınız”
ziftleniyorsa kuş sütü eksik ziyafeti,
boşuna aç kalıyorsunuz demektir.
Mallarınızın ihtiyaçtan fazlası paylaşılmıyorsa yetimle, derman olmuyorsanız borçlunun derdine, jimnastik yapıyorsunuz demektir.
Öfkeniz zalimlere kabarmıyorsa, mazlumun gözyaşını silmiyorsa tavrınız, almayın peygamberin ve pâk ehlibeytinin adını
ağızlarınıza.
Allah’ı razı etmek isteyen Musa’ya, İsa’ya,
Muhammed’e benzeyecek, başka
oluru yok bu işin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder