Diyanet,
“Gezi eylemleri sırasında camide sevişildiği”ni saptamış! Kadın saçının
görünmesini günah sayan dinci kafanın ‘iki sevdalının el ele tutuşmasına,
sarılıp öpüşmesine’ getireceği ‘yorum’ malûm. “Camide birbirine sarılan gençler
olmuş!” Ne var bunda? Yobazlıkta, dinci faşist iktidara yağcılıkta ve ‘dine
dayalı yalan kanıt’ üretmekte sınır tanımayan Diyanet, iki sevdalının el ele
tutuşmasının şeriat kafasıyla izini süreceğine, dini, imanı, camiyi siyasete,
hırsızlığa, soyguna, talana, bilim düşmanlığına, tecavüze alet edenlerin izini
sürse ya! Camilerde çocuklara tecavüz hiç mi yaşanmadı? Hacı Görmez bunu
açıklasın, kim ne ceza almış? İki sevgilinin el ele tutuşması, her kademeden
devlet erkânının cami kapısında yalana dayalı siyaset nutukları atmasından daha
mı günah?” Hacı Görmez, “Cami hassasiyeti zarar gördü!” diyor. Cami
hassasiyetinin gördüğü en büyük zarar, bütçesi halkın vergilerinden karşılanan
bugünkü Diyanet ve bizzat Hacı Görmez’in kendisidir!
Bunların hacı
olmayanı da yok! Hem de öyle böyle hacılık değil, VIP hacılığı, geceliği bin
dolarlık Suudi otel süitlerinde lüks hacılık, ihale ortağı yandaş iş-
adamlarından hediye hacılık, gideri devlet bütçesinden beleş hacılık! Çoluk
çocuk sülalece gidiyorlar. Moda oldu: işadamları devlet erkânı ve eşlerine
hediyelik “umre ziyaretleri” düzenliyor. Bu ‘hizmetin’ inançla mı ilişkisi var,
kazançla mı, bakmak gerekir! Kendim anlamadığım için, ‘bu dolambaçlı yollardan
hacılık caiz mi değil mi; sahi mi sahte mi’ diye Yaşar Nuri Hocamıza sormak
isterim! Özellikle de, vergilerimizle, devlet bütçesinden hacılığı! Caiz ya da
değil, ben hakkımı helal etmiyorum. Gözlerine dizlerine dursun!
Özellikle son
on yılda türlü türlü hacı türedi! Sözgelimi ‘gösteriş hacıları’ var. Dizi
oyuncusu, solisti, futbolcusu, şovmeni, sosyete mensubu, medyumu arkasında
magazin muhabirleriyle ‘umre’ yapıyor. Dönünce yorgunluğu Bodrum’da atıyorlar!
Yağma geliriyle, hırsızlık parasıyla, yetimin rızkıyla, reklâm amacıyla,
iktidara yağcılık hesabıyla hacca giden saymakla bitmez! Bunların hacılığı caiz
mi değil mi?
RTE “Camide
içki içildi!” diye salladı ya, illaki ispatlanacak! Bezm-i Âlem Valide Sultan
Camisi’nin müezzini, “İçki içen, caminin hassasiyetini bozan görmedim!” dedi,
adamı poliste sorguya çektiler. İnancına sadık kalıp aynısını tekrarladı.
Olmadı. Bu kez Egemen Bağış, yanında Bakan Çağlayan, eski Bakan Akdağ, İl
Müftüsü, o camide Cuma kılıp, kapısında aynı yalan ve iftiraları tekrarladı.
Maya yine tutmadı! İş başa düştü! “Caminin hassasiyetini bozacak davranışları”
görme işi Görmez’e havale edildi! CHP’li Vekil ve Din Bilgini İhsan Özkes’in
deyimiyle, “ABD askerlerinin cami tahrip edip Kur’an yırtmasına gıkı
çıkmayanlar” polis teröründen camiye sığınan gençlere iftira silahıyla
saldırıya geçti.
Ülkeyi
yönetenlerin yalan ve iftiraları (hele ki ‘inançla mayalanmış’ olanı) halka en
büyük hıyanettir. Utanmadan bu hıyaneti diyanet diye sunuyorlar. Halkın vergisi
onlara haram olsun!
Mark Twain:
“Gerçek daha
ayakkabısını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder