8 Ağu 2013

Bu nasıl bir iktidar bu nasıl bir Türkiye?

Bir hafta çabuk bitti ve yurduma ayak bastığımda ilk işim bilgisayarımda sayıları hayli çoğalan mesajlarıma göz atmak oldu. O mesaj kutusu benim için önemli bilgiler taşır. Bunların içinde biri vardı ki sizinle paylaşacağım. Sevgili dostum Onur Öymen, Türkiye’nin son fotoğrafını çekmiş, tarihe not düşmesi gereken bilgileri bana bir bir sıralamış. Bu görüşleri, bizim Allahlık medyamızda göremezsiniz. İşte Öymen’in gerçeği gören gözlerinden bana naklettikleri... Bakın bir hafta içinde ne hallere gelmişiz.
Suriye, Mısır ve Tunus’ta durum
“Dün Ceylanpınar’da Suriye’den açılan ateş sonucunda maalesef bir vatandaşımız daha hayatını kaybetti, iki vatandaşımız da yaralandı. Normal koşullarda, bu gibi durumlarda ilgili hükümeti protesto edersiniz, sorumluların cezalandırılmasını, benzer olayların önlenmesini istersiniz ve tazminat talep edersiniz. Ne yazık ki bugünkü koşullarda Türkiye, bunu yapabilecek durumda değil. Çünkü Suriye hükümetini gayrımeşru ilan etmişsiniz. Ayrıca Suriye’nin Türkiye sınırındaki bölgeye PKK’nın uzantısı olan PYD el koymuş, başka bir silahlı grup olan Özgür Suriye Ordusu’yla çarpışıyor. Bunun bedelini de Türk vatandaşları canlarıyla ödüyor.
Mısır’da halk ikiye bölünmüş görünüyor. Sadece dün ölenlerin sayısı 100’ü aştı. Mursi aleyhine, evvelce Hamas’la işbirliği yaptığı gerekçesiyle, dava açılıyor. Mısır’da bir içsavaşın ilk işaretleri görülüyor.
Gene dün Tunus’ta muhalif liderlerden, ülke yönetimindeki İslamcıları eleştirdiği için boy hedefi olan Muhammed Brahimi öldürüldü. İçişleri Bakanı başka bir muhalif lider Şükrü Beleyid’i, Şubat ayında öldürenlerin de aynı silahı kullandığını açıkladı ve bu cinayeti Selefi militanların işlediğini söyledi. Tunus da bir kaos ortamına sürükleniyor.
Gerçek demokrasi laiklikle gelir
Bölge ülkelerinde giderek vahim bir hal alan bu durumun önlenmesinin, bölgenin barış ve istikrara kavuşturulmasının çaresi, bütün bölge ülkelerinin gerçek bir demokrasiye kavuşturulmalarıdır. Bunun yolu da laiklikten geçiyor. Zira halkı Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan gerçek bir demokrasi olamaz.
Başbakan Erdoğan evvelce Mısır’a, Libya’ya ve Tunus’a yaptığı ziyaretlerde bu ülkelere laik bir devlet düzeni kurmalarını önermişti. Müslüman Kardeşler’den büyük tepki aldı ve bir daha laiklikten bahsetmedi. Ne yazık ki bölgeyle ilgili olarak sık sık demeç veren muhalefet liderlerinin ve sözcülerinin de laiklikten söz ettiklerini pek işitmiyoruz. Bölge ülkelerinde gerçek bir demokrasinin yerleştirilmesinden çok, kendi çıkarlarına hizmet edecek yönetimlerin iş başına gelmelerini isteyen büyük devletler de laiklikten söz etmiyor.
Türkiye bütün bölge için laik, demokratik, insan haklarına saygılı ve özgürlükçü bir devlet modeli oluşturabilirdi. Ne yazık ki son yıllarda bütün bu alanlarda hızla geriye giden Türkiye, dünya demokrasileri arasında 89’uncu sıraya düştü.
AKP iktidarı şimdi yurtiçi ve dışındaki terör örgütleriyle görüşüp onları ikna etmeye, Türkiye’nin meselelerini bu yolla çözmeye ve bölgeye nizam vermeye çalışıyor. Suriye sınırında PYD bayrağının indirilip onun üst kuruluşunun bayrağının çektirilmesini başarı gibi sunuyor. Oysa ortada değişen bir şey yok. PYD terör örgütü Türkiye sınırı boyunca Suriye’nin büyük bir bölümünü fiilen işgal etmiş durumda.
Türkiye, müzakerelerin başlaması için çalışmalı
Sınırımızdaki ve bögedeki durum sürdürülebilir bir durum değildir. Cenevre’de yapılması kararlaştırılan görüşmeleri sürekli erteleyenler kendi çıkarlarına en uygun ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Bunun bedelini Suriye halkı ödüyor. Suriye’de şimdiye kadar ölenlerin sayısı 100 bini buldu, bunların yüzde 47’si siviller. Her hafta 6 bin kişi komşu ülkelere göç ediyor.
Türkiye gibi ülkelerin silahlı muhalif grupları teşvik etmek yerine diplomatik müzakerelerin bir an önce başlamasına katkı sağlamaya çalışması daha uygun olur. Bölgede barış ve istikrarın sağlanmasının ve Türkiye’nin güvenliğinin korunmasının yolu budur. Bugün bölge ülkelerinin vatandaşlarının sırtından kendi ekonomik ve stratejik menfaatlerini kollamaya çalışanları ve bu gelişmeleri belirli bir dini grubu veya mezhebi egemen kılmaya çalışanları tarih affetmeyecektir.”
Bu aklı başında bir uyarıdır ve tarih gerçekten Türk dış politikasını bu hale getirenleri affetmeyecek. Teşekkürler aziz dost ve değerli yurttaş...

Hiç yorum yok: