29 Eyl 2013

351 köle tüccarı

Vatanlarında hayvan misali avlandılar. Boyunlarını kıstıran halkalar, ayaklarını kanlar içinde bırakan zincirlerle dolduruldular gemilerin izbe depolarına, haftalar boyu kat edilen yolda sağ kaldılarsa eğer yol boyu uğradıkları işkence ve açlık sonrası, açık artırma ile satıldılar başka bir insana ve onun kulu yapıldılar.
Kalan ömürlerinde, başka bir insanı memnun etmeye zorlandılar.
Bunun için izin verildi yaşamalarına, buna yetecek kadar beslendiler.
Efendinin en küçük hoşnutsuzluğu, hayvan misali boğazlanmalarına yetti.
Vatanlarında kuşlar misaliydi kadınlar. Yüzbinleri katledildi hayvan misali. Milyonları, boyunlarına geçirilen kıskaçlarla özgürlüğünden, vatanından, eşinden ve çocuğundan koparıldılar. Kulu yapıldıkları efendinin, ahırının, tarlasının ve yatağının hizmetkarı oldular. Tecavüzlerin köle çocuklarını doğurdular efendilere.
Yüzyıllar sürdü bu vahşet. İsyan etti zaman zaman köleler. Halkaları, zincirleri kırıp, ovaların özgürlüğüne salmak istediler kendilerini. Ulaşabildilerse denize, binlerce kilometre ötedeki vatanlarının, çocuklarının kokusunu çektiler denizden, çaresiz kulaçlarda boğuldular.
Yüzbinler, "ibret" diye yeryüzünün tanık olmadığı işkencelere uğradı.
Darağaçlarına çekildiler, canlı canlı kazığa oturtuldular, ateşlerde kavruldular. Kiminin kolları, bacakları kesildi önce, ardından diğer uzuvları lime lime edildi.
Kan doldu topraklar. Kan ve gözyaşı... Feryatlar göklere sığmadı.
Acıyla, kanla yoğruldu emek. Kölelik, kan ve gözyaşı dolu emek üzerine, uygarlıklar kuruldu. Kibarlık gösterileri, caka satılan lüks salonlar, o kahredici tarih üzerine inşa edildi. Yükselen her bina, boğazdan geçen her lokma, kan ve gözyaşı ile yoğruldu.
"Dündü, dünde kaldı" diye teselli olmaya çalışırken, yönetenler, uygarca yeniden yöneldiler, geçmişte kaldı zannedilen o vahşete.
Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa yıkılmış, komünizm tehlikesi kalmamıştı onlara göre. Atağa geçme zamanıydı.
Avrupa emperyalistleri dünyanın yağmalanmasından daha fazla pay almak için birleşti, ABD, ulus devletleri parçalamaya, etnik, dinsel boğazlaşmalarla dünyayı kana boğmaya koyuldu.
Medeniyet maskesini artık çıkarabilir, komünizm korkusuyla dünya sömürüsünden pay verdikleri kendi işçilerinin paylarını artık kesebilir, sosyal devlet aldatmacasını bir yana bırakabilirlerdi.
ILO tiyatrosuna da ihtiyaç kalmamıştı.
Dünyayla birlikte, azgınca kendi işçilerine de saldırdılar, hızla ellerindekini almaya yöneldiler.
Emeklilik süresini uzattılar, esnek çalışma yaydılar.
Köle ticaretini de yeniden hortlattılar.
İşçi kiralık mal oldu. Pazarlık şansı, sendikalı olabilme hakkı, çalışma süresi, emeklilik hakkı kaldırıldı. Kölelik yeniden sardı dünyayı.
100 yıl öncesine dönülüyordu. Feodaller değil, bu kez kapitalistlerdi insanlığın katilleri.
Köle büroları aracılıyla pazarlanan işçi sayısı 46 milyonu buldu. Medeniyetin beşiği diye bizim tırnak içi solculara yutturulan Avrupa'da kiralık işçilerin sayısı 14,6 milyona ulaştı. Köleliğin ticareti ile kanlı bir tarihe mensup ABD'de, 12,9 milyon oldu. 2008 krizi yaşanıp, on binlerce fabrika kapanmazdan önce ise, köleler ordusunun sayısı tam iki katı idi.
Ya Türkiye?
Şimdiden köle ticareti merkezi sayısı 351 oldu.
Kölelik merkezlerini onaylamakla görevlendirilen ise, devletin "işçiye sahip çık" diye görevlendirdiği İŞKUR.
Köle merkezleri, aç kurt gibi köleliğin yasalaşmasını bekliyorlar.
Şimdilerde Hükümet, köle ticaretini de serbest bırakmaya hazırlanıyor.
Sendikalar bu sonbahar da uyursa, köle ticareti yasalaşmış olacak.
İşçiyi köleleştiren karar, onları korumakla görevli olanların sessizliği de, milyonların kahredici ahını alacak.

Hiç yorum yok: