29 Eyl 2013

İşte RABİA’nın gerçek yüzü...

Hz. Rabia, İslam düşünce tarihinin “ilk kadın aktivistlerindendir.” Kadın özgürleşmesi adına verdiği büyük mücadele ile bilinir. Kadın hareketinin sembolüdür.
8. yy.da “kadının köle ve cariye kılındığı” düzene başkaldırmış, firar etmiş ve mücadele vermiştir. Rabia nezdinde tüm kadınların hürriyeti adına mücadele yürüt-
müştür. İslam düşüncesinde “kadın ulema” takıntısını yıkmış, tabuları paramparça etmiş ve gayret kuşağıyla kuşanmıştır.
Rabia’tül Adevviye, tıpkı Fatıma’tüz-Zehra annemiz gibi, “kadın olmanın, eksiklik olmadığı gerçeğini tavır ve eylemleri ile haykırmıştır.” Zeyneb valide gibi, saltanat duvarlarını sarsmıştır.

Yolda yürüyen kadının yüzüne kezzap dökmeyi ibadet belleyen “selefi sapıklığın” 8. yy versiyonuyla mücadele eden Rabia’tül Adevviye, kadının ikinci sınıf insan olmasına karşı çıkmıştır.
Cinsiyetçi taassubun ruhsuz ve kişiliksiz mahzenlerine güneş gibi doğan Hz. Rabia’nın, yüksek bir ruhaniyeti olduğu açık bir gerçektir. Tonlarca erkeğin yapamadıklarını yapmış, eril ya da ataerkil hastalıklı kafaların yarattığı tahakküm zindanlarını perişan etmiştir.
Rabia, Rabia’dır.
Devrim ve eşitliktir. Özgürlüktür!

Kadın’ın cinsel bir met’a olarak görüldüğü “Anglo-sakson selefizm” bugün Hz. Rabia’nın ismini çok kullanıyor. Hatta özgürlük meş’alesi olan kadının resmi olan Esma’nın vefatına, “bir cariyelerinin daha eksildiği” düşüncesi ile üzülenler dahi vardır.
Kadını, “eril orgazmın aygıtı” olarak gören şizofrenik ruh hastalığının tecelli ettiği teolojik pisliğe, vahhabi-selefizm diyoruz. Bu pislik fikir; “Hz. Rabia’tül Adevviye’nin yıktığı zindanlara zincirlenmiş hastalığın, Hz. Rabia’nın isminin ardına sığınarak yeniden hegemonyasını tesis etme gayretinde bir hastalık olduğu görülmelidir.”

‘Bizim istiğfarımız, yeni bir istiğfara muhtaçtır...’
Bu söz, Hz. Rabia’nın meşhur sözüdür. Hz.Rabia, bir değişimden bahsetmektedir. Bu cümlede “bizim istiğfarımız (tevbemiz) ifadesinden kasıt, İslam’ın ortaya çıkışıdır.” Ve yeni bir istiğfara muhtaç olma ifadesi de, “İslam’ın yozlaştırıldığını izaha dönüktür.”
İslam ile birlikte “özgürleşen kadın” sonraları, Al’i Muhammed’in evlatlarını katleden katil Emevi hanedanlığının vahşi saldırganlığı ile birlikte, yeniden cariyeleştirilmiş idi. İşte Hz. Rabia’nın söylediği bu söz, yani “ikinci tevbe” tam manasıyla bu hastalığa işaret etmekte idi.

Bugün ikinci “istiğfara ihtiyacımız var...”
Yani İslam toplumunun özüne dönmesi, en temelde “insanı ikincilleştiren ya da cinsiyetçi, sınıfsal, ırksal ayrılıkları meşrulaştıran hastalıklardan arınması” esasen İslam olması gerekir. Çünkü bu arınış gerçekleşmeden “İslam olma iddiası” boş bir iddiadır. Hiçbir Kur’an’i karşılığı yoktur.
İşte Hz. Rabia’nın açtığı bu yol, “dindarlık adına kadın düşmanlığının tavan yaptığı bugünlerde” çok daha iyi irdelenmesi gereken bir durumdur.
Üstelik “R4BİA işareti” yapıp, “kadına şiddeti kenara bırakmaktan bahseden” Diyanet’in içine düştüğü bataklığı iyi fehm etme vaktidir.
Hele ki, “kadınların suratına kezzap dökerek ego tatmin eden bir tür dindarlığı, İslam dindarlığı diye dayatan kezzapperest ideolojilerin, Hz.Rabia’nın arkasına saklanarak, sözde özgürlük naraları atmaları, işte hastalığın ve tarihsel bakışımızı yitirişimizin fotoğrafıdır...

Kişiliğini yitiren “Müslüman kimlik” bu muazzez referanslarına yabancılaşmıştır. Bu referansları zikretmek bir tür sorumluluğun ortaya çıkmasına neden olur. Lakin, bu sorumluluğun farkında olan kaç kişi yaşıyor yeryüzünde?

Yeni bir istiğfar lazım. Yeni bir uyanış, öze dönüş. İhvan’ın sığaya çekilmesi, vesayet zincirlerini kırma adına, “İhvan’ı kutsama gibi bir hastalıklı düşünceyi hakim kılmaya çalışan” hanedan saltanat psikolojisine rest çekmek.. Hz.Rabia bunu yapardı.
En başından beri söylüyorum...
Askeri vesayete karşı olmak için, “İhvan’ı Tanrılaştırmak” ideolojik şirkin en elim resmidir.
Türkiye’de ki muhafazakar kavrayışın içine düştüğü bu derin ve çamurdan bataklığın farkına varması, ve köklü bir istiğfar ile yeni bir öze dönüş adına, yoğunlaştırılmış bir düşünüşün önünü açması gerekir...
Eğer Hz.Rabia hususunda gerçekten samimi iseniz...
Gerçi pek sanmıyorum ya.
Yine de şansımı denemek istedim...

Hiç yorum yok: