Hacı Boğatekin |
'Cemaat ağ gibi her yeri sardı'
Dışarda deli bir poyraz, ara sıra ıslık çalıyordu... Ama hiç önemli değildi, ne de olsa odamız sobanın çıtırındaydı... Köşedeki 55 ekran TV küskün sadece... Buna karşın, meyve tepsisi, çerez tabağı önümüzde, güleryüzlü, Emine Hanım gibi... Mengiz 'le Barin ise tepemizde geziniyor... Haco'nun gözleri, onların ilgisinden çok hoşnut; mutluluğun ak zamanlarını çocuklarının soluğuyla halkının gönencinde arayan biri olduğunu ele verircesine bakıyor... Aklıma gelen soruları tek tek soruyorum, o da açık yüreklilikle yanıtlıyor:
- Din, ılımlı İslam, tarikat, cemaat ve Türkiye'deki gelişmeler konusunda ne düşünüyorsun?
Haco- Cumhuriyetin ilanıyla etkisiz hale gelen ve yeraltına çekilen tarikat ve cemaatler, son 25 yılda devletin de himaye etmesiyle ülke çapında her alanda boy göstermeye başladı. Devletin birçok kurumuna sızarak etkili konumlara geldi. Para, banka finans kaynakları, yardım dernekleri, vakıf gibi kuruluşlarla Türkiye'yi bir ağ gibi sardılar.
- Peki, nedir bunların amacı?
Haco - Bunların amacı, laik Cumhuriyeti alaşağı ederek yerine tarikat ve cemaat kurullarının hâkim olduğu şeri bir düzen kurmak, Atatürk ilke ve devrimlerini bir bir yok etmektir. Günümüz Türkiyesi'nde varılan nokta ne yazık ki bunu gösteriyor.
- En çok Gülen cemaatine karşı bir duruş gösteriyorsun, neden?
Haco - Gülen cemaati ya da Fethullah Gülen, tarikatlar içinde ılımlı İslam adı ile en sinsi ve derinden çalışan bir cemaattır. Müritlerinin büyük bölümü yüksek tahsil görmüştür. Devletin önemli birimlerinde görev almaya başlamışlardır. Laik düzen açısından en tehlikeli cemaatın bu olduğu kanısındayım.
- Bu konuyu biraz açar mısın? Özellikle Orta Asya, Afrika, Kuzey Irak ve Türkiye'de açtığı okullarla birlikte değerlendirildiğinde, Gülen hareketinin öncelikle Güneydoğu özelinden Türkiye'yi nasıl etkileyeceğini düşünüyorsun?
Haco - Fethullah Gülen hareketi Türkiye ile birlikte dünyanın birçok ülkesinde kök salmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti de zaman zaman bu cemaatin faaliyetlerine, okullarına sahip çıkmış, belki de destek vermiştir. ABD ile İsrail ise Türkiye'den daha fazla destek vermiş, bu oluşumu himaye etmiştir. Ilımlı İslam tezinin ABD ve İsrail'ce geliştirilen bir şey olduğu kanısındayım.
- Seni böyle düşünmeye iten gerekçelerin ne?
Haco - Öncelikle eski Sovyetler Birliği coğrafyasında, Balkanlar'da işe başlayan Feto hareketi, yavaş yavaş bu bölgelerde rağbetten düştü ve yasaklandı. Bunu gören hareket, fakir, cahil, eğitimi düşük bölgelere meyletti. Dikkatle bakıldığında Gülen'in hızla girdiği alanın Türkiye'nin güneydoğusundan Irak'a kadar uzanan coğrafya ve Afrika ülkeleri olduğu hemen anlaşılır. Son günlerde bölgede görülen Feto-Apo gerginliğinin temelini de Feto'nun bölgede örgütlenme çalışmaları oluşturuyor.
- Yani, bölgede Feto'ya karşı Apocuların bir direnişi mi var, diyorsun?
Haco - Evet...Bana göre, Apo'ya şu anda ülkeyi verseniz yönetemez; çünkü devlet içinde kadrosu yok. İnanın, bir tek polisi bir yerden başka bir yere atayamaz. Ancak, Feto için bunu söyleyemezsiniz. Fethullah Gülen 'in çekeceği bir tekbirle Türkiye'deki devlet kurumlarında secdeye duracak on binlerce müridi var. Bunların içinde polis de var, kaymakam da, vali de, savcı da, başka görevliler de... Allah göstermesin, şu anda yönetimi ele geçirmesi halinde 24 saatte kadrosunu işbaşına getirip ülkeyi cemaat kurallarına göre yönetebilecek güce, kadroya sahiptir. Böyle bir bilgi ve beceriye sahip Feto tarikatçısı için kutsal olan din, aile, toplum birliğinden çok, Fethullah'ın emir ve görüşleridir. Buna körü körüne bağlıdırlar... Eleştiri, karşı çıkma gibi bir mekanizma bu cemaatte yok. Çünkü, dünya ve Türkiye'deki finans ve sermaye çevrelerinde büyük bir güce sahiptir. Onlarca banka kurabilecek maddi imkânı var. Laik Cumhuriyeti ele geçirmek isteyen tarikat ve cemaatlerin başında gelen ve en tehlikelisi bana göre Fethullah Gülen' in ılımlı İslam tezidir.
' AKP'NİN BAŞARISI, KARŞISINDA MUHALEFET OLMAMASINDAN'
- Ulus devlet, Kemalist ulusalcılık konusunda ne düşünüyorsun?
Haco - Türkiye, Cumhuriyetin kurulması ve Atatürk devrimlerinin başlamasıyla ileri bir adım attı. Avrupa'daki medeni toplumlar liginde yerini aldı. Daha sonra bu ilkelerden yer yer sapıldı. Benim ulus devletten anladığımsa ülkede yaşayan tüm insanların din, dil, renk, düşünce farkı gözetilmeden eşit işlem görmesidir. Ancak, ulus devlet bugünlerde tarikat ve ümmet güçlerinin baskısı altındadır. Türkiye ise böyle bir dönemde dünyaya açılan bir ülke konumundadır. Dünyadan ayrı yaşaması, gelişmesi, mümkün değildir. Ulus devlet kavramının çağdaşlaştırılması, çağdaş dünyanın normlarıyla gelişmesi gerekmektedir.
- Bu dönemde AKP ve siyasi misyonu hakkında ne düşünüyorsun?
Haco - AKP'nin başarısı partisinin faaliyetlerinden çok, karşıda yeterli bir muhalefetin olmamasından kaynaklanıyor. AKP, ikiyüzlü bir politika içinde. AKP'nin açık yüzü liberal demokratı çağrıştırsa da gizlediği esas yüzü muhafazakârdır. AKP'nin dış yüzünde demokrasi cilası olabilir, ama içi cemaat ve tarikatlarla doludur. Partinin dayandığı ve uygulamak istediği, yer yer de uygulamaya başladığı yönetim tarzı cemaat ve tarikat usulleridir. Çağdaş kurumları bir bir ele geçirmektedir. Büyük kentlerdeki varoşlara günübirlik "din"adı altında girmekte, büyük taban yaratmaktadır. Eski doğu kültür derneği ve eski solcu güçlerin yaptığı gecekondu uğraşlarının daha genişletilmişini din adı altında AKP yapmaktadır. Türk solu köşesine çekilmiş, pısmış onun temsilcisi olduğunu söyleyen bazı partiler de artık modası geçmiş eşya konumuna gelmiştir. O partiler halktan rağbet görmedikleri için AKP bir zaman daha başarılı olacaktır.
- AKP ne yapmak istiyor sence?
Haco - AKP'nin cemaatlerle flörtünün altında yatan gerçek yavaş yavaş kırmadan, dökmeden ses ve gürültü çıkartmadan ülkedeki laik hukuk sistemini etkisiz kılıp fiilen tarikat ve şeriat düzenini getirmek istiyor?
- Nasıl başaracak bunu sence?
Haco - Basın sayesinde... Çünkü, AKP'nin en büyük başarılarından biri ulusal ve yerel basının yüzde 80'ini satın alarak ya da korkutup ürküterek kendi safına çekmesi veya kendi aleyhinde haber yapmasının önüne geçebilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. AKP'nin en büyük hedefi ise önümüzdeki yerel seçimlerde Güneydoğu'daki yerel yönetimlerin iktidarını ele geçirmektir...
- Peki, sana göre AKP'nin bu hedefine ulaşması nasıl engellenebilir?
Haco - Şu anda AKP'nin önünde küçük de olsa en büyük engel, doğuda Kürt demokratlarının başlattığı ilerici hareket ve bu hareketin desteklediği DTP'nin önemli ölçüde kazandığı yerel yönetimlerdir. AKP, ne pahasına olursa olsun bunları alıp Kürt demokratik hareketini kırmak veya cemaat iklimine kaydırmak istiyor. Bunu yaparken her yolu da meşru buluyor. Örneğin, AKP'nin dağdan eve dönüş söylemleri pek ciddi görülmemekle birlikte, bazı Kürtlerde okşayıcı his yarattı. Ancak, AKP ve dayandığı tarikat güçlerinin bu günlerde Güneydoğuda çekindikleri tek güç Kürt demokratik hareketi olduğu unutulmamalı. İşte bu nedenle AKP, seçimlerde bu hareket kulvarında başarı elde eden DTP yerel yönetimlerini linç etmek ve kaybettirmek istiyor.
- Peki, bu durumda CHP ne yapıyor sence?
Haco - Bana göre bu haliyle CHP'nin yapabileceği bir şey yok. Çünkü, CHP ilkelerinden sapmıştır. Halka inememiştir. Türkiye'de halkın ne istediğini zamanında tespit edememiştir. Politika üretmede yetersiz kalmıştır.
- PKK'ye nasıl bakıyorsun?
(Haco, bazı yazılarına bakarak kimi savcı ve güvenlik yetkililerince bölücü, kimi yaklaşımlara göre de Apo ve PKK'ye bakışında biraz hoşgörülü, bağışlayıcı görülebilirdi... Onun konumunda bir insanın duruşu denli olay ve olgulara bakışı ve yaklaşımı da önemliydi... Onun konumunu ve dünyasını anlamadan, ekseni kaymış birçok şeyin çerçevesini çizdiği bir ortamda, olay ve olgulara yaklaşımı, kullandığı sözcüklerin ağırlığı, yazdıkları yanlış yorumlara yol açabilirdi... Onu anlamanın en iyi yolu, en kırılgan konularda bile onu konuşturmak, takdiri ise okura bırakmaktı... Aşağıdaki sorular böyle bir yaklaşımla soruldu...)
Haco - Kabul etsek de, etmesek de PKK hareketi bir ülke sorunudur. Buna karşı silahlı mücadele devam etmektedir. Bana kalırsa akıl yoluyla mücadeleye ağırlık vermek gerekir. PKK'nin dağlardaki gücü ile Türkiye'yi yıkabileceğini sanmıyorum. Gülen'in Cumhuriyet üzerindeki tehlikesi kadar bir tehlike oluşturabileceğini sanmıyorum. Çünkü devlet içinde kadrosu yok. PKK'ye bir Kürt sorunu olarak bakmak lazım. Öncelikle Güneydoğuda, Türkiye'de ve Ortadoğu'da bir Kürt sorununun olduğunu görmek lazım.
- Kürt sorunu hakkında ne düşündüğünü öğrenebilir miyiz, varsa çözüm önerilerin neler?
Haco- Unutulmasın ki Türkiye, birçok halkın birlikte yaşadığı bir ülkedir. Kürtlere yıllardan beri bazı haksızlıklar yapılmıştır. Dil yasağı, kültürel baskılar, yerel yönetimde söz hakkı olmaması, onların üvey evlat muamelesine tabi tutulmaları haksızlıktır. Türkiye medeni dünya ile entegre olmuş büyük bir ülkedir. Burada Kürtlerin de Türklerin de birlikte yaşaması için şartlar çok müsaittir. Kaldı ki yaşıyorlar. Ancak, yer yer Kürt ayrımcılığı sürüyor. Yüz yıllardır süren bu haksızlığın artık kalkması gerekir.
'TARİKAT VE CEMAAT İŞE EL KOYACAK'
Kürt coğrafyasında ve Türkiye'de Kürtler ana dillerini serbestçe öğrenip, konuşup kültürlerini rahatça geliştirebilmelidir... Sosyal refah, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgeye sadaka paketleriyle değil, gerçek manada sosyal bir histeriyle götürülmelidir. Eğitim ve öğretim devlet eliyle cemaatlere bırakılmadan, çok etkili bir şekilde sürdürülmelidir.PKK'yi salt dağlardaki militan gücüyle görmekten çok, DTP'nin aldığı yerel yönetimlerin başarısı altında da değerlendirmek gerekir; PKK'nin gücünü oralarda da aramak gerekir. Gelişen teknolojik ortamda, sınırların kalktığı bir dünyada PKK'nin da artık silahlı mücadeleyi fazla sürdürme şansı yoktur. O da siyasi alana çekilmeli, ülkenin birlik ve beraberliğinin yeniden tesisi için acilen bir barış ve uzlaşı yolu bulunmalıdır.
Bu illa ki PKK'yi muhatap görmekle değil, başka seçeneklerle de gerçekleştirilebilir. Aksi takdirde PKK ile mücadeleye verilen enerji, tarikat ve cemaat tehlikesini bir zaman daha görmemeyi sağlar... Başka bir faydası olmaz! Bu gidişle korkarım ki tarikat ve cemaat pek yakında işe el koyacaktır. Pek yakın olmasa da yakın bir gelecekte PKK sorununun akıl yoluyla çözülebileceğini görür gibiyim.
'Fethullah'a karşı direnç var'
B u ara güneş Nemrut'un üzerinden devrilmişti... Bundan güç alan Gerger ayazı dişini göstermeye başladı...
Bir çay içmek için girdiğimiz kahvehanede, hemen Haco'nun başına toplandı oradaki Gergerliler...
Baş konu yine Feto'ydu...
Biri, bazı Kürtlerin buna alet edildiğini söyledi...
Bir başkası, PKK'nin bir an önce Türk Silahlı Kuvvetleri'yle çatışmaya son vermesi gerektiğini savundu... Ona göre asıl çatışılacak olan güç Feto güçleriydi... Çünkü, Feto güçleri bölgede büyük bir çatışmaya yol açabilirdi... Gelişmeler onun bu yönde hazırlıklar yaptığını gösteriyordu.
Biri, "Bu nasıl bir çatışma olur" diye bir soru attı ortaya...
"Feto güçleri demokratlara toslar" diye yanıt verdi bir Gergerli...
Bunun üzerine, "Bölgede demokrat var mı" diye sordum...
"Vardır, tabii" dedi ikisi birden...
Bir başkası, "Haco, hâlâ böyle yazabiliyor, gazetecilik yapabiliyorsa, bu bölgede hâlâ direnç noktalarının olduğunun işaretidir" dedi bir çırpıda...
Birisi günün "geyiğini" yaptı:
"Genelde, din ve inanç baskısıyla oylar AKP'ye gitti. AKP de güya türbanı serbest bırakacak... Böylece halkımıza cennetin yolu açılacak... Bu aç halkın tek ihtiyacı cennet zaten..."