21 Eki 2011

TERÖRDEKİ TIRMANIŞ HÜKÜMET-PKK GÖRÜŞMESİNDE SAKLI


Hakan Fidan: Bu ekibin yeni üyesiyim. Afet Hanım’ın da dediği gibi yaklaşık 1 ay önce İmralı’da Sayın Öcalan’la bir araya geldik. Zaten ismimi söylemiştim. İsmim Hakan Fidan. Müsteşar yardımcısıyım ama Sayın Başbakanımız’ın özel temsilcisiyim
MİT’çi Afet Güneş, PKK yöneticilerine söylüyor: Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı, dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı, yazışmanızı, çizişmenizi, onlar üzerinden karşılıklı görüş teatilerinde bulunmanızı sağlıyor
Hükümet-PKK arasındaki pazarlık toplantılarının ses kaydı, 13 Eylül 2011 günü gündeme bomba gibi düştü. Görüşme, yabancı bir ülkenin koordinatörünün gözlemciliğinde dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı ve bugünkü MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, PKK’nın üst düzey yöneticileri Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Zübeyir Aydar arasında gerçekleştiriliyor. Hakan Fidan, bu toplantıya “Başbakan’ın özel temsilcisi olarak” katıldığını görüşme boyunca birkaç defa tekrarlıyor. Görüşme Norveç’in başkenti Oslo’da yapılıyor ve hükümet-PKK görüşmelerinin 5. toplantısı olduğu ifade ediliyor. Fidan, bu görüşmeden 1 ay önce “Sayın Öcalan’la” bir araya geldiğini belirtiyor.
‘Tolere ediyoruz’
“Başbakan’ın özel temsilcisi” Fidan’ın PKK’lılara söylediği şu çarpıcı sözler, artan terör eylemlerini açıklar nitelikte:
“Geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı. Bu açılan alanda örgütün alt birimleri, eski alışkanlıklarından hareketle ‘Daha fazla mevzi kazanalım, daha fazla örgütlenelim’ mantığı içerisinde. Bir noktaya kadar tolere edebiliyorsunuz; çünkü dediğim gibi alandaki valiler, emniyet müdürleri bu noktada gerçekten çok değerli insanlar... Yani şu anda sizin, spesifik olarak isim vererek şikayet edebileceğiniz; ‘Şu adam düşmandır, bu adam şeydir’...”
İşte, hükümet-PKK görüşmesinin satırbaşları:
‘Başbakanımız’ın özel temsilcisiyim’
“Ben öncelikle ‘Merhaba’ diyorum, tanıştığımıza memnun oldum. Bu ekibin yeni üyesiyim. Afet Hanım’ın da dediği gibi yaklaşık 1 ay önce İmralı’da Sayın Öcalan’la bir araya geldik. Zaten ismimi söylemiştim. İsmim Hakan Fidan. Müsteşar Yardımcısı’yım ama Sayın Başbakanımız’ın özel temsilcisiyim. Şu an özellikle Türkiye’nin Ortadoğu’da taraf olduğu krizlerde arabuluculuk görevlerinde, ekip varsa ekibin içerisindeydim. Şahıs
varsa da şahıs olarak görev aldım. Hâlâ belli çalışmalar devam ediyor. Bu konuda arkadaşlarımızın uzun zamandır sizinle beraber devam ettirdikleri çalışmalar, gerçekten her türlü takdirin ötesindedir. Ama bir noktadan sonra verilen raporlar çerçevesinde olayın teknik görünen bir çalışmadan öte daha siyasi içerikli, daha farklı bir boyuta taşınması ihtiyacı hasıl olunca Sayın Başbakanımız bu konuda beni görevlendirdi.”
‘Düşman dediğiniz biri var mı?’
PKK temsilcilerinin KCK’ya yönelik gözaltı ve tutuklamalarından şikayetçi olmaları üzerine Fidan, “Ben bunları gittiğim zaman İçişleri Bakanı ile uzun uzun konuşacağım” diyor ve şöyle devam ediyor: “...Geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı. Bu özgürlük alanı içerisinde örgütün alt birimleri, eski alışkanlıklarından hareketle ‘Daha fazla mevzi kazanalım, daha fazla örgütlenelim’ mantığı içerisinde. Bir noktaya kadar hani tolare edebiliyorsunuz; çünkü dediğim gibi alandaki valiler, emniyet müdürleri bu noktada gerçekten çok değerli insanlar. Yani şu anda sizi bilmiyorum, spesifik olarak isim vererek şikayet edebileceğiniz; ‘Şu adam düşmandır, bu adam şeydir’...”
MİT, İmralı-Kandil’in kuryesi gibi
Afet Güneş, Sabri Ok’a İmralı’daki Öcalan görüşmelerinde yaşadıklarını anlatırken, heyetin Öcalan ile örgüt arasında iletişim için adeta kuryelik görevi gördüğünü açıklıyor. Güneş, şunları ifade ediyor: “Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı, dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı, yazışmanızı, çizişmenizi, onlar üzerinden karşılıklı görüş teatilerinde bulunmanızı sağlıyor.”
Öcalan’ın bırakılması ve Anayasa değişikliği
MİT Müsteşar Yardımcısı Güneş, “Öcalan’ın serbest bırakılması”nın dahi gündemde olduğunu belirtiyor.
Sabri Ok: Şimdi bunlar oluyor... Devlet de arayıp “Hangi ilde, hangi dağda birileri var, ben de imha ederim” demesin. Çünkü biz çözüm sürecindeyiz.
Afet Güneş: Peki ne kadar süre bekletmeyi düşünüyorsunuz dağlarda?
Sabri Ok: Biz istiyoruz ki kısa sürede bu sorun çözülsün, böyle 6-7 yılda değil.
Afet Güneş:Yani neresinden bakarsak bakalım, çünkü çözümün parametreleri içinde işte basit birtakım taleplerden, Anayasa değişikliğinden Öcalan’ın serbest bırakılmasına kadar çok geniş bir skala var. Talepleri şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman çok geniş bir skala var. Bunların 3 ayda, 5-8 ayda, 1 senede tamamlanabilmesi söz konusu değil.
Habur PKK ile anlaşmalı yapılmış
Afet Güneş, Habur’dan giriş yapan PKK’lılar için hukukun ihlal edildiğini itiraf ederek, amaçlarının PKK’ya verilen birtakım sözlerin tutulması olduğunu söylüyor: “Habur, bizim 2.5 senedir neredeyse yürüyen tüm ilişkilerimizin, Ankara’dan başlayarak söylüyorum, özelde kırılma noktasını oluşturdu. Gelenler yeteri kadar eğitim almamışlardı ve ne amaçla geldiklerinin bile farkında değillerdi. Adeta bir siyasi gösteriye dönüştürüldü. Burada sizin de çok iyi bildiğiniz gibi hukuk ihlal edildi. Her şey yok edildi. Amaç size verilen birtakım sözlerin tutulmasıydı.” Bu sözlerin ardınan PKK’lı Sabri Ok, Habur’dan gelenlerin tutuklanmayacağını belirtiyor. Güneş de doğruluyor.
‘Habur’la ilgili üzerime gelmeyin’
Fidan ise Habur konusunda Başbakan Erdoğan’ın siyasi kariyeri pahasına yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Şimdi Başbakan bu meselede hiçbir meselede yapmadığı kadar şey yapıyor. Çıktı grup toplantılarında, Meclis’te diğer bütün halk konuşmalarında ‘Ben neye mal olursa olsun açılım sürecinin arkasındayım, siyasi riski bunoktada göze alıyorum, siyasi kariyerim pahasına da olsa’ dedi. Burada partiye sürekli mesaj var: Kardeşim bu noktada benim üzerime gelmeyin.” Fidan, Habur’la ilgili gensoru verildiğini de belirterek, “Muhalefetin özellikle Habur’dan sonra ortaya koyduğu ajitasyonun etkisi şu anda giderek büyüyor. İçişleri Bakanı hakkında gensoru verildi biliyorsunuz. O bu işe aylarını, yıllarını verdi, Afet Hanım’la beraber. Ciddi bir moral bozukluğu yarattı. Çünkü oraya herkes bir milat olarak bakıyordu. Ondan sonra bu sorunda hükümetin daha cesur adımlar atmasına ilişkin meşru bir hak zemini de hazırlanacaktı, psikoloji de hazırlanacaktı” diyor.
‘Sembolik olarak silah bıraksaydınız'
Fidan, örgütün Habur’da silah bırakan bir görüntü vermesinin önemini ise şöyle açıklıyor: “İnsanların kafasında bir tabu oluşmuş: ‘Örgüt silahtan vazgeçmez.’ Yani karikatürize edilmiş bir şey var. ‘Sürekli kanla beslenen, kanla hareket eden bir terörist vardır’ gibi bir imaj oluşturulmuş. Örgütün burada silah bırakması, sembolik manada da olsa bütün tabuları yıkan, halk psikolojisini karar alıcı, lehine harekete geçirmede biraz zemin hazırlayıcı bir faktördü. Şimdi Başbakan, burada sürekli buna rağmen mesaj veriyor. Ben bunu anlattım. Sayın Öcalan’a dedim ki: ‘Başbakan bunu sürekli anlatıyor.’ ‘Ama’ dedim. Biz bir şey gördük. O da şu, bu hükümetin yaptığı çok reformlar var, yani Kürt kimliğini tanımadan verdiği sosyal haklara kadar... Bundan 5-6 sene önce masaya oturulduğunda bunların hiçbiri verilmeden belli şartlar izin verseydi, belki şu anda örgüt çoktan normal siyasi hayata dönmüş, Türkiye’de normal bir hayat yaşıyor ve siyasi zeminde meşru mücadelesini veriyor olacaktı. Fakat Türkiye’deki şartlar buna izin vermedi.”
‘Metropolleri patlayıcılarla doldurdunuz’
Toplantının devamında PKK’lı Sabri Ok askeri operasyonlardan rahatsızlık duyduklarını ifade ederken, hükümet temsilcileri de onların gereksiz eylemler yaptıklarını söylüyor. Ayrıca Güneş, PKK’nın metropolleri patlayıcılarla doldurduğundan haberdar olduklarını ifade ediyor. İşte o çarpıcı diyaloglar:
Afet Güneş: Orada yerleşik bir kadro değil, geçmişi olan bir yer değil Reşadiye... O kadar gelme geçme noktası bir yer ki ne zaman organize oldular da hemen böyle birdenbire aşka gelip eylem yapacak gücü buldular.
Sabri Ok: Bizim güçler her tarafta var onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var. Karadeniz’de de var, Toroslar’da da var.
Afet Güneş: Biliyoruz, metropolleri de patlayıcılarla doldurdunuz.
Sabri Ok: Yok canım.
Afet Güneş: Hepsini biliyoruz.

Hiç yorum yok: