27 Kas 2011

Yasa Tamam, ya Kafa?


Cumhuriyet 27.11.2011
ESİNTİLER
Zeynep Oral


Sevgili okurlar, içinizde kimilerinin “yine mi kadın sorunları…” dediğini duyar gibi oluyorum. Ama kadına karşı şiddet, vahşet, cinnet, öfke, kin, intikam, cinayet ve ayırımcılık ülkemizdeki gibi korkunç boyutlara ve yaygınlığa ulaştığında, inanın günde üç öğün bu konuyu gündeme getirmek bile yetmeyebilir!
Dünkü gazetede okudunuz. İstanbul’da imzalandığı için adına “İstanbul Sözleşmesi”de denen, Avrupa Konseyi’nin “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi” sözleşmesi TBMM’de kabul edildi ve yasalaştı.
Kafalar değişmedikten sonra, yasa değişmiş ne yazar diyebilirsiniz elbet… Ve içimden size hak vermek gelebilir… Ancak doğru değil bu!
Unutmamak gerek ki yasa değişmeden de hiçbir şey olmaz! Yasanın değişmesi bir ilk adım.
Bu değişim her şeyden önce devletin yükümlülüğünü arttırıyor.
Bu değişim kâğıt üstünde bir gül bahçesi. Her önlem alınmış, her şey düşünülmüş: Bundan böyle gelenekti, örf ve âdetti, “namus”,töreydi, öldürmeye gerekçe olamayacak. Şiddete ilişkin hiçbir eylem cezasız kalmayacak. Ceza indirimi olmayacak. Şiddet mağdurları korunacak. Sığınmaevlerinden izleme komisyonlarına; polis ve savcıların eğitiminden bu konunun resmi eğitim ve öğretim müfredatlarına yerleştirilmesine … Yok, yok… Yeter ki uygulamaya geçilebilsin!
Utanç utanç
Gelin görün ki daha bu sözleşme Meclis’te oylanırken, Yargıtay Başsavcılığı, “utanç davası” dediğimiz davanın kararına itiraz bile etmedi! Yani 13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edenlere “ama kızın rızası vardı” diye ceza indirimi yapanlara hak verdi… Yani daha çok, daha çok tecavüze, şiddete davetiye çıkardı.
Zaten aynı davada “zorla kaçırıp alıkoyma”dan bir zaman aşımı söz konusuydu; eh 13 yaşındaki çocuğun rızası da olunca herifler yırtıverdi…
İsyan ediyorum: O, “erkek” demeye dilimin varmadığı 26 herifin ilişkileri amma güçlüymüş meğer! Bu nasıl bir herif dayanışmasıdır! Benim aklım bir türlü almıyor!
Ya Siirt’teki dava?
Birkaç gün sonra (30 Kasım’da) benzer bir başka davanın duruşması var: Anımsayacaksınız, Siirt’te ilköğretim öğrencisi 4 kız çocuğuna tecavüzden 35 sanık yargılanıyor. Öğrencilerin yaşları 14-16 arası. Olay, çocukların rehber öğretmene olanları anlatmasıyla ortaya çıkmıştı. Sanıklar arasında kamu görevlileri de var. Okul müdür yardımcısı kaçak…
Bilmiyorum, Türkiye’nin her yerinden yükselen “Artık yeter!” çığlıkları, her gün ortaya konan tepkiler, Siirt’teki davanın seyrini değiştirir mi; yoksa erkek egemen sistemde, heriflerin suç ortaklığı, cemaat ilişkileri, zorbalık ve çıkar dayanışmaları bir kez daha egemen olur mu? Ülkemde varla yok arasında gidip gelen adalet, hak ve hukuk duygusu bir kez daha yara alır mı?
Belki de bütün bunları yazmak yerine o savcılara, yargıçlara, Kadın Federasyonu Başkanı’nın sorduğu soruyu sormak daha etkili olabilir: “Ya o, sizin kızınız olsa ne yapardınız?!”
Evet, başkalarının çocukları hakkında karar vermek belki kolayınıza gidiyor… Ama ya o sizin kızınız, sizin çocuğunuz olsaydı?!
Türkiye, kadına yönelik işlenen suçtan dolayı AİHM tarafından mahkûm edilmiş, dünyadaki tek ülke …
Bakalım İstanbul Sözleşmesi’nin Meclis’ten geçmesi bu lekeyi unutturacak adımlara yol açabilecek mi?
Ben yasalar kadar kafaların da değişmesini beklerken, Bakan Fatma Şahin’e ve CHP Milletvekili Gülsün Bilgehan’a bu yoldaki çabaları için teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok: