ESİNTİLER Zeynep Oral
Susalım istiyorlar. Sormayalım, sorgulamayalım istiyorlar… Kendi göstermelik, göz boyamacı “hesap sorarmış gibi” yapmaları dışında, kimse hesap sormasın istiyorlar… Oysa biz “Hayır”diyoruz.
Ölelim istiyorlar. Dağ bayır kana bulansın, gözleri, ruhları kan bürüsün istiyorlar. Oysa biz “Hayır” diyoruz.
Kentte ya da kırsalda, gözaltında ya da karakolda, işkencede ve cenderede kaybolalım, yok olalım, yok edilelim istiyorlar. Oysa biz “Hayır” diyoruz…
Korkutmak istiyorlar. Korkalım istiyorlar. Korkalım da yazmayalım, söylemeyelim, yaymayalım istiyorlar. Uzun hapislikler, uzun hücre cezaları, ortada delil yokken insanları gözaltına alıp sonra delil aramalar bundandır. Gözdağı vermek, korkutmak, sindirmek içindir… Oysa biz “Hayır” diyoruz.
Sesimiz çıkmasın istiyorlar. Sesimiz ancak“Padişahım sen çok yaşa” demek için çıksın istiyorlar… Oysa biz “Hayır” diyoruz.
Sanatın ve edebiyatın özündeki muhalif duruşu, başkaldırı niteliği bilmediklerinden değil, bilmek istemediklerinden kitapları yasaklıyorlar, heykelleri kırıp yok ediyorlar…Sanatçıyı “terörist” belliyorlar. Oysa biz“Hayır” diyoruz.
“Bilim”i ancak kendi amaçları, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istiyorlar. Evrensel çağdaş değerler doğrultusunda değil. Nesnelliği yok edip bilimi inancın hükmüne bağlıyorlar: Oysa biz “Hayır” diyoruz.
“Hukukun üstünlüğü” ilkesini yok ettiler. Odatv, Ergenekon, KCK davasından muhalif belediyelere yapılan baskınlara, tümü tanığımdır. Adalet ve hak hukuk kavramlarını siyasete alet ediyorlar. Oysa biz “Hayır”diyoruz.
Ezmek istiyorlar. Emeği, işçiyi, emekliyi, memuru, esnafı, öğretmeni ve öğrenciyi ve tüm “ötekileri” ezmek istiyorlar. Onların haklarını yok sayıyor, gün geçtikçe daha da mağdur olmalarına yol açıyorlar. Oysa biz“Hayır” diyoruz…
Ve bütün bunları bizlere “İleri gidiş” diye yutturmak istiyorlar. Ve biz “Hayır” diyoruz. Bunun ileri değil, geriye gidiş olduğunun farkındayız.
2012 yılının bu ilk gününde tek dileğim var:
“Hayır” diyenlerin çoğalması.
Ülkem yastadır. F-16’ların neden olduğu yasta! Sorumlusu kim olursa olsun, değişen bir şey olmayacak.
Çoğu çocuk, genç, 35 insan, 35 can, 35 yurttaşım için yas tutarken Ahmed Arif’in “33 Kurşun” şiirini anımsamamak imkânsız.
Bugün, kurşunlar ya da bombalar hepimize…
“…Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...
Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
(…)
Kirveyiz, hısımız, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fukaralıktan,
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz.
Gayrı eşkıyaya çıkar adımız.
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına… (…)
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki…” |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder